Cadı kazanı
Son durumun özeti: Türkiye seçimlere buzlu zemin üzerinde, kayarak gidiyor.. “Buz” çok ince, ama yol pek de “uzun” değil. 12 Haziran’a 52 gün kaldı; sonrası “tufan” ! “Buzun” altındaki bütün ülke sathında “cadı kazanı” kaynatılmakta. Yüksek Seçim Kurulu’nun, 7’si BDP, 5’i ESP adlı radikal sol bir partiden, 12 kişinin adaylığını iptal etmesiyle kazanın altındaki ateşe benzin atıldı!
YSK kararı, “veto” yani “siyasi” değil, yasa maddelerine dayanan “iptal”. Ancak neticesi kaçınılmaz olarak, siyasette deprem yaratıyor. Bundan da öte, Türkiye’yi iç savaşın eşiğine getirdi...
Komplo
Zamanın modası “komplo teorileri” ; şimdi de bu kararın altında komplolar aranmakta. Önce, bu kararın altında “amaç” aramak gerekir.. Ve “En fazla kimin işine yarayacak” sorusundan hareket edersek; bölücülerin, BDP’nin bir komplosu olması ihtimali akla yakın geliyor. Öyle ya; BDP/PKK uzun süredir, Türkiye’de iç savaş çıkarmak için dağlarda, kentlerde kanlı kundaklı havai fişekli, molotof kokteylli eylemler yapıyorlar. İç savaş çıkarsa, yabancı AB/ABD/NATO ve BM müdahalesi amaçlarına hizmet eder!
Bu, hemen olmasa da “mağduriyet”, seçimlerde oy kazandırır.
Başka bir ihtimal, bu işin AKP’nin, uzaktan kumandalı “telkini” ile olduğu! Bu karar sonucunda Leyla Zana, Hatip Dicle, Sebahat Tuncel gibi “güçlü” kişilerin bertaraf edilmeleri, Güneydoğu’da AKP adaylarının seçilmesine fırsat verir. AKP sözcüsü Çelik’in, alelacele BDP’yi göstermesi ve en ufak olayda öfke saçan Erdoğan’ın bu vahim durum karşısında suskun kalması, en azından anlamlı!.. Fakat bu olayda, AKP’nin parmağı ortaya çıkarsa, Erdoğan’ın tökezlemesine sebep olabilir.
Geniş açı
Ortada hukukla siyasetin, yasa maddelerinin çeliştiği ve çatıştığı bir durum var. Komplolar, hukuk tartışmaları ve tepkiler-tehlikeler üzerine YSK “çark” eder, karar iptal edilir, adayların adaylığı geri verilirse ne kaoslar olur... Bunları “Rufailere” bırakalım... Geniş tabloya, oyunun “sahnesine” ve sonra da oyunun “eşhasına” bakalım...
Geniş açıdan: “Karar” , önce bölücülerin işine yaradı; amaçlarına biraz daha yaklaştılar ve Kürt sorunu, tartışılmaya, “mazlumiyetleri” bazında, yeniden açıldı... Yandaşları şimdi gene “Kürtlerin gasp edilen haklarından,” barışçı çözümün zorluğundan “ söz ediyorlar.. Kürtçüler ekranlarda “ Ben Türk değilim, Kürdüm “ demeye fırsat buldular.. “ Kürtlerin haklarından “ söz edilirken, “ TC’nin hak ve ilkelerinden “ söz eden yok. Önceki akşam TV’lerde bunlar söylenince, Anayasamızın hükümlerinden, “ Türklük “ kavramından söz eden Anayasa Profesörü Mümtaz Soysal, azınlıkta kaldı. Ben hırsımdan ekrana fırlayacak, soracaktım Kürtçülere: “ Büyük Kürdistan’dan vazgeçiyor musunuz “ diye. Artık gizlemelerine de gerek yok... Kesinlikle vazgeçmezler. Öyleyse onlarla, neyi tartışıyoruz, neyin pazarlığını yapacağız? “ Barışçı Çözüm “ nasıl olacak? Verelim-kurtulalım mı? Bu adamların, kadınların dedikleri, istedikleri olursa, Türklere, haklarına ne olacağı onların umurlarında mı? Ne olacağını, ne yapmak istediklerini ve onlara arka çıkan yabancı güçlerin amaçlarını ben söyleyeyim. İsterler ki “ Fuzuli işgalci Türkler “, - o da lütfen- Anadolu’nun bir köşesine, ortasına tıkılsınlar; hatta İngiliz eski Başbakanlarından Gladstone’un dediği gibi, Türkler “ Pılı pırtılarını toplayıp, geldikleri yere Asya’ya kovulsunlar!.. “ Sözün bizim için bittiği yerin, bu son nokta olması gerekir!
Bir de gelelim “ oyunun “ eşhasına. Hakları, güya gasp edilmiş kişilere.. Mesela, Leyla Zana: Milletvekili seçilince, TBMM kürsüsüne PKK renkleriyle çıkan, Kürtçe meydan okuyan kadın... Mesela, Hatip Dicle: TBMM Kürsüsünden Kürtçe meydan okuyan adam. Mesela Sebahat Tuncel: Türk devletinin polisine tokat atan kadın... Bu kişiler, şimdi TBMM’ye seçilmezlerse, dağa çıkacaklarmış. Ne fark eder, zaten “ dağı “, PKK’yı, TBMM’ye getirmişlerdi!.. Mecliste olurlarsa neye hizmet edecekler,Türkiye’yi bölmekten gayri?
Eşhası, tabloyu tamamlayalım: Adaylığı iptal edildi diye yandılar; başka bir zat var sahnede: Ertuğrul Kürkçü... Onun, bunlar arasında ne işi var diyeceksiniz. Kürkçü, eski “ fahri “ Kürtçü.. Hatırlatalım: Hakları gasp edilen bu kişi 68 kuşağının önde gelen öğrenci liderlerinden. DEV GENÇ’in lideri, DHKP- C terör örgütü mensubu... Terör olaylarından sonra diğer teröristler Mahir Çayan ve arkadaşları ile Kızıldere’de jandarma tarafından kıstırıldılar. Arkadaşları öldürüldü, tek Kürkçü, nasılsa kurtuldu! Rivayet muhtelif. Kürkçü sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı, ölüm cezasına mahkûm edildi, 1974’te çıkarılan Genel Af Yasası ile cezası 30 yıla çevrildi; 14 yılını cezaevinde geçirdikten sonra 1986’da yapılan infaz yasası değişikliğiyle serbest bırakıldı. Şimdi PKK’dan aday. Yakışır...