Büyükanıt konuşmasın, kim konuşsun?
Arkasına sığınacağınız zaman Büyükanıt konuşsun.
Ama işinize gelmeyince konuşmasın.
Ne güzel memleket...
İsteyince arkasına saklanın, rahatsız olunca önünü almaya çalışın.
Ne alâ memleket...
Koltuğunuza yapışmanız, yıllarca iktidardan kaçıp kolaycılığa yelken açmanız sizin tercihiniz.
Yapan, geliştiren ve üreten adam olmak ne kadar zor değil mi?
En kolayı, eleştiren adam olmak.
Eleştiren, ama asla eleştirilmeyi hazmedemeyen...
Konuşan, ama konuşulmayı sevmeyen...
Muhalefet eden ama muhalefet edilmekten zerre hazzetmeyen...
En iyi siz konuşursunuz zaten...
Yıllardır konuşmaktan başka bir şey yapmadınız.
Onun için sadece konuşmakta uzmanlaştınız.
Ortada bir partiniz kalmadı, ama siz halen bunun farkında değilsiniz.
Arkasına sığındığınız Atatürk’ü, olur olmaz her yerde öne sürerek en çok siz yıprattınız...
CHP’nin malı Deniz, orada ‘kal’mayan ‘Bay’ keriz.
Kesesi, kasası, masası dolu partide hüküm sürmek ne kadar güzel ve kolay değil mi?
En azından bir kesimin umuduydunuz.
Ama, sadece kendi hırsınızın sesini duydunuz.
‘Deniz’ bitti beyefendi...
Farkında değil misiniz?
Yangın var içeride yangın...
Oturma odası kalmamış, misafir odası kül olmuş.
Şimdi cepheyi genişletmek en büyük derdiniz.
Ama partinizin 6 okunu da boşa attınız, kalan mirası hovardaca ezdiniz.
Büyükanıt konuşmasın, öyle mi?
Tayyip Erdoğan konuşmasın...
Haluk Koç konuşmasın...
Pekiyi kim konuşsun?
Sadece siz konuşun, biz dinleyelim.
Pekiyi, siz yıllardır konuşuyorsunuz...
Ne dediniz, tekrarlar mısınız?
10 yıl önce söylediğinizle bu gün söylediğiniz arasında ne fark var?
Bırakın partinizi, bırakın Türkiye’yi...
On yılda kendinizi nereden nereye getirdiniz?
Ne bırakıp gitmeyi bildiniz, ne kalıp yönetmeyi.
Ne üretmeyi düşündünüz, ne aynadaki aksinizi gördünüz...
Büyükanıt konuşmasın öyle mi?
Peki kim konuşsun?
Siz mi?
Bir tek siz mi?
Ağzınızdan düşürmediğiniz demokrasi sözünün harfleri tek tek boğazınıza takılır bir gün.
Operasyon erken mi bitti, devam mı edecek, karar mercii siz değilsiniz.
Siz hiç -25 derecede nöbet tutmadınız.
Siz hiç dağ başında aç kalmadınız.
Büyükanıt konuşmasın öyle mi?
Yarın özür dilemeyin bu yüzden. Sakın ha!
Bu defa geri vitesi olmaz bu işin.
Hayatınızda ilk defa bir şeyin sonuna kadar gidin, sözünüzün arkasında durun.
Durun da alem delikanlı görsün.
Biz de durup düşünelim: ‘Belki de söylediğine gerçekten inanıyordur’ diye...
Güzel fantezi, değil mi?...