Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Taarruz öncesi gizlilik prensibi içerisinde Türk ordusunun hazırlıklarını tamamlamış; cephe hattına yaptığı gezilerle ordunun genel durumu yanında harbe hazırlık durumunu yerinde incelemiştir. 27 Mart - 4 Nisan 1922 tarihlerini kapsayan Batı Cephesi’ne yönelik teftiş gezisine Sovyet elçisi Aralov ile Azerbaycan elçisi Abilov da katılmıştır. Bu sırada TBMM hükûmetine dost olan bu iki ülke heyetinin Batı Cephesi’ne götürülmeleri son derece anlamlıdır. Başkomutan, Türkiye’nin dostu olan ülke temsilcilerine Türk ordularının harbe hazırlık durumunu yerinde göstererek siyasî anlamda Sovyetler ve Azerbaycan’ın desteğini sürdürmelerini amaçladığı gibi, onlar vasıtasıyla dış dünyaya bir mesaj vermek, kendi kendisine yeterlilik ilkesi ile ordusunun ikmal ve iaşesini tamamlayan Türk milletinin başarıya çok yakın olduğunu göstermek istemiştir. Cephe hattında sürdürülen hazırlıkları Başkomutan Mustafa Kemal Paşa gururla takip etmiş, Sovyet ve Azerbaycan heyetleri de takdirle karşılamışlardır.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa heyetle birlikte Ankara’ya döndükten sonra 12 Nisan 1922 tarihinde yapılması plânlanan 5. Süvari Kolordusu manevrasını izlemek üzere Ilgın’a gitmiştir. Havaların yağmurlu geçmesinden dolayı 15 Nisan 1922 günü icra edilen ve iki süvari tümeninin katılımı ile gerçekleştirilen manevra başarılı geçmiştir. Mustafa Kemal Paşanın da haklı olarak gurur duymasına neden olan iyi eğitimli süvariler, Ağustos ayında başlayacak olan Büyük Taarruz harekâtında yıldırım hızıyla İzmir önlerine ulaşacaklardı. Bu yazı dizimizde Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Atatürk Araştırma ve Eğitim Merkezi (ATAREM) Genel Sekreteri Zekeriya Türkmen’in Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nde yayınlanan, ’Mustafa Kemal Paşanın Büyük Taarruz Öncesinde Süvari Kolordusunu Denetlemesi ve Ilgın Manevrasında Süvari Kolordusu’adlı makalesini aktarıyoruz...
Ilgın’da 5. Süvari Kolordusu tarafından Başkomutan Mustafa Kemal Paşanın emriyle düzenlenen büyük süvari manevrası ve Süvari Kolordusunun 1921-1922 yılına Batı Cephesi’ndeki faaliyetleri belgesel olarak anlatılmıştır.
19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşanın Samsun’a çıkışıyla birlikte başlayan İstiklâl Mücadelesi’nin Amasya Genelgesi ile ilkeleri belirlenmiş; Erzurum ve Sivas’ta gerçekleştirilen millî kongrelerden başka ülkenin diğer yerlerinde yapılan yerel kongrelerle bağımsızlık ülküsü tüm yurt sathında millete yaygınlaştırılarak top yekûn “Millî Mücadele” hareketine dönüşmüştür.
Gerçi, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerine göre ordu mevcudu giderek kısıtlanan Osmanlı Devleti’nin bütün kaynakları işgalcilerin denetimine girmiş olsa da, Osmanlı Genelkurmayı bütün bu kısıtlamalara rağmen -siyasî idarecilerin aksine- ordunun çekirdek kadrosunu elinde tutmaya gayret etti. Bu maksatla yapılan düzenlemelerde kadro-kuvvet cetvelleri hazırlanırken ileride -işgalcilere karşı başlatılması- muhtemel bir mücadelede hemen derlenip toparlanabilmek amacıyla ordu yeniden tanzim edilebilecek şekilde çekirdek kadro halinde muhafaza edildi. M. Kemal, Yıldırım Ordu Komutanlığından ayrılmadan silahların düşmanlara bırakılmamasını istemişti.