TÜSİAD hükümete karşı son açıklamasını yaptı. Büyük paranın eski patronları sonunda isyan etti

TÜSİAD hükümete karşı son açıklamasını yaptı. Büyük paranın eski patronları sonunda isyan etti

Enflasyonun 3'te 1'inin global kaynaklı olduğunu kaydeden Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan, "Enflasyonun ana kısmı içeride ürettiğimiz enflasyon" ifadelerini kullandı.

Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan, enflasyonun 3''te 1''inin global kaynaklı olduğunu kaydederek  "Ana kısmı  ise içeride ürettiğimiz enflasyon" açıklamasını yaptı. Turan, üretici fiyatlarındaki artışın durmadan enflasyonun durmayacağını belirterek enflasyonu oluşturan tüm dinamiklerin devam ettiğini ve enflasyonun bir süre daha devam edeceğini söyledi.

Düşük faiz politikasının ekonomide başta enflasyon olmak üzere pek çok parametreyi olumsuz etkilediğini de ekleyen Turan, Merkez Bankası''nın uyguladığı faiz indirimlerinin etkin olabilmesi için enflasyonun öngörülebilir olması gerektiğini belirtti. Turan "Uzun vadeli yani yatırım kredi faizlerinde enflasyon yükselmeye başladığından bu yana hiçbir şekilde düşüş olmadı" ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet''ten Şehriban Kıraç''a açıklamalarda bulunan Orhan Turan şunları söyledi:

- Son dönemlerde Gezi davasındaki cezalar, konser ve festival iptalleri gibi gelişmeleri yaşıyoruz. Ciddi bir kutuplaşma da var, Türkiye seçimlere giderken nelere dikkat edilmeli?

Seçimlerin olağan zamanına henüz vakit olsa da herkesin aklında seçim olgusu olduğunu görüyoruz. Bu dönemde demokrasi, hukuk ve özgürlük alanlarına her zamankinden fazla özen göstermeliyiz. Seçimler siyasi partiler için kısa vadede kazanılması gereken bir yarıştır. Görüş ayrılıklarının ve siyasi rekabetin uzun vadeli aksamalara yol açmaması önemlidir. Seçimlerden sonra da toplumu ortak değerler ve ortak ihtiyaçlar bir arada tutacak. Türkiye bu kritik dönemde bir kez daha yaşam tarzı ve kültürel farklılık tartışmalarının kısırdöngüsüne düşmemeli. Kutuplaşmanın yerel ve küresel düzeyde arttığı şu dönemde hiç aklımızdan çıkarmamamız gereken şey, hepimizin etrafında bir araya gelmesi gereken özgürlükler ve demokratik değerlerden uzaklaşmamaktır, ortak geleceğimiz için hareket edebileceğimiz alanlara sahip çıkmaktır. Uzun vadeli perspektif ancak bu alanlara yoğunlaşarak oluşabilir, sorumlu vatandaşlık da bunu gerektirir.

ENFLASYON NEREYE VARACAK?

- Resmi enflasyon yüzde 70’e dayandı, enflasyon nereye varacak?

Halihazırda eylülden bu yana uygulamakta olduğumuz iktisadi politikalar çerçevesinde, rakamsal olarak enflasyonun hangi seviyeden aşağı döneceğini yani hangi seviyede tavan yapacağını söylemek oldukça zor. 

Hem global enflasyon şiddetli hem de Türkiye ekonomisinde sadece arz yanlı değil talep yanlı bir enflasyon mevcut. Bizim enflasyonumuzun yaklaşık üçte biri global kaynaklı. Ana kısmı ise içeride ürettiğimiz enflasyon. ÜFE yüzde 122 ile artışını sürdürüyor. ÜFE tarafında aşağı yönlü bir hareket görmeden TÜFE enflasyonunun da durması çok olası değil. Her şeyden önce enflasyon yaratan tüm dinamikler devam ediyor ve bunu durduracak herhangi bir önlem de almadığımız için enflasyonun bir süre daha yükseleceğini hesaplıyoruz.

''KUR POLİTİKASINDAKİ BELİRSİZLİK OLUMSUZ ETKİLİYOR''

- Kur tekrar artıyor, hayat pahalılığını da göz önüne aldığımızda şirketler ve çalışanları nasıl günler bizi bekliyor, neler önerirsiniz?

Kur politikasındaki belirsizlik, faiz politikası ne yazık ki enflasyon başta olmak üzere ekonomideki pek çok parametreyi de olumsuz etkiliyor. Enflasyon baskısı, şirketlerin her kalemde maliyetlerini yükseltirken, ücretli kesim dahil olmak üzere toplumun tüm kesimlerinde yaşam standartlarını olumsuz etkiliyor. Sene başında özellikle asgari ücrete yapılan yüksek zam oranına rağmen alım gücü hızla düşmekte. Geçen yıl özel sektörde pek çok şirket çalışanlarını enflasyondan korumak için inisiyatif aldı. Şiddetli enflasyon ortamında bu yıl da özel sektörde bu konu tekrar değerlendirilmekte. Bununla birlikte doğru iktisadi politika adımları atılmadığında, maalesef sadece ücretlerde ayarlama yapmanın çalışanların refah artışına yeterli katkıyı sağlamadığını da görüyoruz. 

- Şu anki ekonomik gidişatta sizi kaygılandıran temel sorunlar neler?

Kurumlarımızı yeniden güçlendirmeliyiz. Öngörülebilirlik, hukukun üstünlüğü, yatırım ortamının gelişmesi için de kurumlar kritik önemde.

ARTAN BEYİN GÖÇÜ ALARM VERİCİ DURUMDA

- Nasıl bir Türkiye hayaliniz var?

Genel kurulumuzda gerçekleştirdiğim ilk konuşmamda “gençlerin hayallerini bu ülkede kurmalarını sağlayacak iklimi yaratmaktan sorumlu” olduğumuzu ifade etmiştim. Artan beyin göçü alarm verici boyutta bir problem. TÜSİAD’ın geçen yıl yayımladığı “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa Raporu”nda kalkınmanın temel üç unsurunu, “insani gelişme ve yetkinleşme, “bilim, teknoloji ve inovasyon” ve “siyasal, ekonomik, toplumsal kurumlar ve kurallar” olarak tanımladık. Hayalimiz ekonomik istikrara, öngörülebilir yatırım ortamına, düşük enflasyona sahip, istihdam yaratan, kişi başı geliri artıran gelişmiş bir Türkiye. AB entegrasyonunu başta olmak üzere Batı dünyası ile ilişkilerini güçlendiren, uluslararası hukuka ve sözleşmelere bağlı saygın bir Türkiye. 

DEĞER KAYBEDEN TL ENFLASYON YARATTI

- Türkiye’nin uyguladığı ekonomi modelini nasıl değerlendiriyorsunuz, cari açığı düşürelim enflasyon iner denklemi şimdiden çöktü gibi?

Sorunuzun iki bacaklı bir cevabı var. İçeriden başlarsak kurulan bu ekonomi politikası çerçevesinde, cari açığı durdurmak için öncelikle TL’ye değer kaybettirdik. İhracatı bu yöntemle artırma fikri vardı. Fakat hızla değer kaybeden TL, doğal olarak çok şiddetli bir enflasyon yarattı, çünkü enflasyon sepeti içinde ithal ürün ağırlığımız çok yüksek. Cari açığı kapatmak için başladığımız nokta en başta tam doğru değildi. Bir ülkede cari açığı kapatmak istiyorsanız öncelikle tasarrufları artırmanız gerekiyor. Bunun için de ilk önce enflasyonu düşürmeniz gerekiyor. Enflasyonun artması demek tasarrufların erimesi demek. Geldiğimiz noktada tasarruflar bir yıl öncesine göre daha da eridi. Refah kaybı yaşayan herkes de bugün haklı olarak bugün harcamazsam yarın paranın hiç değeri olmayacak alım gücüm daha da düşecek diye daha da tüketmeye başladı. Daha çok tüketmek demek daha az tasarruf demek, daha büyük bir cari açık demek ve hepsinden öte kontrol edilemeyen bir enflasyon demek.

FAİZ ÖNGÖRÜLMELİ

- Finansman maliyetleri çok yükseldi. Merkez Bankası faizi ile piyasa faizi arasındaki makas da açıldı, düşük faizli krediye ulaşabiliyor musunuz?

Vadesine göre değişen pek çok kredi türü var. İlk dönemler, yani eylül sonrası dönemde özellikle rotatif kredilerde, yani vadesi kısa ya da altı aya kadar diyelim, faiz düştü ve bu krediler de işletme sermayesine harcandı. Fakat uzun vadeli yani yatırım kredi faizlerinde enflasyon yükselmeye başladığından bu yana hiçbir şekilde düşüş olmadı. Zaten bu kredilerin arzı da yok çünkü bankacılık sektörü de vade uyumsuzluğundan dolayı bu kredileri şu an tam fiyatlayamıyor. Bir ülke Merkez Bankası faizi düşürdüğünde etkinliğinin olabilmesi için, yani tüm vadelerdeki kredi faizlerine yansıyabilmesi için, en önce enflasyonun öngörülebilir olması ve düşmesi gerekiyor. Bizde ise şu an enflasyon öngörülebilir değil ve şiddetli yükseliyor. Reel kesim elbette yatırım yapabilmek için düşük faizli yatırım kredisine ihtiyaç duyar. Enflasyonun yüzde 70 olduğu bir noktada yüzde 14’lük bir Merkez Bankası faizi ne kadar sürdürülebilir?

UCUZ EMEKLE REKABET ANLAYIŞI GEÇERSİZ

- Mültecilerle ilgili ciddi bir tartışma var, ne diyeceksiniz, iş dünyası gerçekten mültecilere ucuz işgücü deposu olarak mı bakıyor?

Mülteci konusu istihdam, dış politika, eğitim, sağlık, nüfus dinamikleri gibi birçok politika alanını etkiliyor. Mevcut durum maalesef Türkiye-AB mülteci mutabakatının doğal sonucu. Bu mutabakatla tarih boyunca bir göç güzergâhı olan Türkiye jeopolitik yönden göçe karşı “Kale Avrupası’nın” sınır bekçisi oldu. Siyasal yönden de AB ile ilişkilerin üyelik süreci ve demokratik boyutu feda edilerek karşılıklı güvensizliğe dayalı bir imtiyazlı ortaklık modeli öne çıktı. AB’nin Türkiye’yi mülteci entegrasyonu için bir cazibe merkezi olarak uzmanlaştırdığı bu model sürdürülemez. Kayıt dışılığın ekonomik ve sosyal açıdan pek çok sakıncası olmasının yanı sıra ucuz emeğe dayalı bir rekabet anlayışının günümüz dünyasında geçersizliği de açıktır. 

- 2022 yılı için döviz kuru, faiz, işsizlik, büyüme ile ilgili öngörüleriniz neler?

TÜSİAD olarak yılbaşında 2022 yılı için yaptığımız yüzde 3’lük büyüme tahminimizi koruyoruz. Yaz aylarının ardından, daha da yükselen enflasyon, tüm dünyada özellikle Avrupa’daki olası şiddetli yavaşlama ve ihracatımızın olumsuz etkilenmesi gibi unsurlar bizim büyümemizi de yavaşlatma potansiyeli taşıyor. Bunun işgücü üzerinde de etkileri olabilir.

Ekonomimiz için döviz kaynağı son derece maliyetli hale gelmiştir. Bunun çift sebebi var. Biri global tarafta yükselen faizler ve doların kıymet kazanması. İkincisi ise içeride artan enflasyonla ülke risk primi kanalından yine bu dövize erişmemizin pahalı hale gelmesidir. Global tarafta elbette yapabileceğimiz bir şey yok. Ama global gidişatı doğru öngörebilmek, ülke risk primini düşürmek ve bu kanalla dış finansman baskısını azaltmak, rezervlerimizi güçlendirmek, bunlar hep bizim elimizde.

İlgili Haberler