Büyük iflas
Yakın geçmişimiz maalesef iflas hikayeleriyle dolu. Şu veya bu alanda, şu veya bu boyutta, fark etmiyor. Demek ki düşe-kalka yol alıyoruz. Bunun temel sebebini de, yöneticilerimizin ortak kalitesinde aramak gerekir.
Bu “klasiğimiz” son 10 yılda birdenbire değişti. Birçok insanımız “oh be” deyiverdi. Sunumlar harikaydı. Milli egemenliğimiz dahil, her şeye “sıfır” dan başlamak isteyen, geçmişimizi inkar eden, ülkemizi büyüterek Orta Doğunun “patronu” konumuna getirecek olan, yere-göğe sığmayan iddialar...
İddialar büyük de, sonuçlar öyle mi? Kısaca bakalım: İçerideki manzaramız: En başarılı denilen ekonomiden örnek verelim. 2002’de toplam iç-dış borç 221 milyar dolar idi. Şimdi ise; iç-dış borç toplamı 580 milyar dolar; artı özelleştirme geliri 62 milyar dolar; artı dışarıdan gelen sıcak para 129 milyar dolar (şimdi çıkmaya başladı). Böylece kullanılan kaynak toplamı, 771 milyar dolar olmuş. Bankalar, sigortalar, KİTler, limanlar vb. bir çok varlık satılmış. Egemenliğin temel unsuru olan toprak satışları da başlamış. Hem de mütekabiliyet aranmadan.
Hiçbir şey yapılmadı mı denirse, evet yapıldı; devasa stadyumlar, hava alanları, gösterişli resmi ve özel binalar, yollar, parklar, oyun alanları, eğlence merkezleri, AVM’ler, her yerde var. Türkiye’nin öncelikleri bunlarmış gibi.
Ülke bütünlüğü açısından 2002’de dibe vuran bölücü terör dirilip çok can almış, “İmralı mutabakatı” ile Başbakana, TBMM’ye talimat verecek, devleti, milleti ve vatanı bölüşecek konuma gelmiş. Adalet, eğitim, idare, güvenlik, demokrasi, özgürlük, temel insan hakları bitme noktasında. İç görüntümüz kısaca böyle.
***
Bir de şu dış siyasete bakalım: Bizi “büyütecek” olan, meğer Erbakan Hoca’dan kalma “İslam Ortak Pazarı-İslam Nato’su-İslam Dinarı” söylemleriyle kurulması hayal edilen “İslam Birleşik Devletleri” projesiymiş. İslam denilince de, kastedilen Müslüman Kardeşler “ örgütüymüş. Bir de; PKK, Barzani Yönetimi ve PYD ile Konfederal çatıda ortak olacakmışız. Yani bir parçamız olan Kürtler bizden koparılıp, terör örgütü PKK tarafından temsil edilen egemen unsur olacakmış. İyi de, projenin özü ” ümmet birliği “ ise, söz konusu Türkiye olunca, ” ümmet “ de, millet de bir iken neden bölünüyor?
Şimdi de, 10 yılın sonunda geldiğimiz noktayı özetleyelim. Bu proje Irak’ta çöktü. ” Haftaya Şam’da Emevi Camii’nde Cuma namazı kılacağız “ denilen Suriye’de çöktü. Bel bağlanan İhvan iktidarının yıkılmasıyla Mısır’da da çöküşe geçti. Tunus, Cezayir hepten unutuldu. Yemen’e silah sevkiyatı iddiası, Fas’ta Başbakan’a yapılan muamele hatırlardadır.
Mısır’daki yeni durumu ” stratejik ortağımız “ ABD, AB, müttefiklerimiz Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar aktif bir şekilde destekliyor. Mursi’yi militan ve angaje bir siyasetle desteklediğimiz için, İhvan’ın dışında kalan Mısır ve yeni iktidarla karşı karşıya geldik.
“Sıfır risk “ stratejisi ve Müslüman Kardeşler Projesine ipotekli dış siyasetimiz sayesinde, özellikle bölgemizde dostumuz kalmadı. Dış ticaretimiz milyarlarca dolar zarara uğradı. Bu siyaset, Irak’ta Barzani’nin güvenliğini üslenirken, sürüp giden masum Türkmen katliamına seyirci kalıyor. Kerkük, Tuzhurmatu ve Telafer gibi Türkmen şehirleri Barzani peşmergelerinin tasallutu altında inliyor. Suriye sınırımızda El Kaide ve dünyanın azgın teröristleri üs kurdu. Bölgede huzur kalmadı, gerginlik hat safhada. Reyhanlı katliamı dahil bir çok insanımızı katleden bu teröristler başımıza bela oldu. 450 bin sığınmacıyı besliyoruz. Sınır ticareti çöktü.
SONUÇ: Borç ekonomisi çözülmeye başladı. Müslüman Kardeşler’e ipotekli dış siyasetimiz iflas etti. Üniter-Milli devletimiz ve millet bütünlüğümüz ağır yaralar aldı, ülkemiz yalnızlaştı. Adeta, Hamas ve Barzani (Türk düşmanı terörist) den başka dostumuz (!) kalmadı.
Bu durumda en büyük görev, Hükümete ve İktidar milletvekillerine düşmektedir. Yarın geç olabilir.