Oğuz Kağan’ın asırlar öncesinden gelecek nesillere (gökyüzü çadırınız olsun güneş bayrağınız) hitabıyla hedef gösterdiği KIZILELMA’ya ulaşmak ve şanı yüce Peygamberimizin müjdelerine nail olmak, Müslümanların yedi asırlık rüyasını gerçekleştirmek için İstanbul’un fethine giderken 22 yaşındaki
Fatih Sultan Mehmet Han, Edirne sarayında topladığı yüksek bir meclise hitaben şöyle diyordu:
“Elimizde bulunan bu devlet ecdadımızın nice cihat cidal ve emekleri ile kazanılmış ve bize miras kalmıştır. Yaşlılarımız bu cihat ve savaşlara şahittir ve bizzat onlara katılmışlardır. Gençleriniz de bunların hikayelerini babalarınızdan dinlemişsinizdir. Bu uğurda pek çok yiğitler ebedi âleme intikal etti; fakat onların kahramanlık hatıraları içimizde yaşamaktadır. Yürekleri yüce hislerle dolu ve korkudan azade olan atalarımız en müthiş tehlikelere göğüs gererek büyük işler gördüler.
Ey yaşlı fedakârlar ve yiğit gençler bütün bu fetihlerin kolayca olmadığını ve emeksiz devlet elde edilemediğini bilirsiniz. Bu uğurda nice kanlar döküldü, yaralar açıldı, ne kadar dul ve yetimlerin gözyaşları aktı, nice engin dereler, coşkun ırmaklar Yalçın kayalar, sarp dağlar, ve Boğazlar aşıldı. Nice geceler uykusuz gündüzler istirahatsiz ve tehlikeli geçti. İşte ecdadımız bu fevkalade zorluklara katlandı. Düşman karşısında bazen talih kendilerine gülmedi fakat hiçbir zaman İstikbal’den ümit kesme diler ve galip gelinceye kadar uğraştılar. Daima cihat yolunda kaldılar. Felaket zamanlarında kederlenmez ve zafer anlarında da aşırı sevinç duymazlardı. Bu sayede şanlı bir devlet kurdular. Cihana da hamiyet ve adaletin örneğini verdiler. Bize de her yanı ile mükemmel bir devlet bıraktılar.
Şimdi bize düşen vazife şöhretimizi yüceltmek ve atalarımıza da hayırlı halef olduğumuzu meydana koyarak ruhlarını şad etmektir. Sizlere tarife lüzum yoktur ki İstanbul memleketimizin ortasında müstesna bir beldedir uzun müddette bizlerle savaşarak zayıflamış ve nüfusu boşalmıştır.
Rum Hükümeti’nin bize verdiği zararları çıkardığı zorlukları ve çevirdiği dolapları hep bilirsiniz. Dedem Beyazit’e karşı Fransız Cermen, Macar, Ulah krallarını kışkırtmış askerlerini Tuna’dan gemilerle geçirip devletimizi yıkmak bizi Rumeli’nden ve hatta Anadolu’dan çıkarmak istemedi mi ? Bereket versin dedem onları Allah’ın yardımı ile Tuna’nın dalgalarına dökerek devletimizi kurtardı. Timur’u bize musallat ederek ocağımızı sönecek bir duruma getirmişti. Daha dün babam Hakan’a karşı yaptığı hilelere hâlâ devam etmekte ve fırsat kollamaktadır.
Bu şehir fethedilmedikçe Bizans’ın fesadı ve bize karşı çıkaracağı tehlikeler devam edecektir. Zîra memleketlerimizi ortadan parçalayan bu şehir Rumlar elinde kaldıkça devletimiz emniyette olmayacaktır. Eğer Rumlar, şehrin muhafazasını başka kuvvetli askerlere bırakırsa bu bizim için daha tehlikeli olur. Sizi buraya bu kanaatlerie katıldığınızı düşünerek topladım.
Pederim ve atalarım zamanındaki hadiseleri hatırlayarak bunun imkansız olduğunu sanmayınız. Zira Sultan Beyazıd ve pederimin muhasaraları esnasında İstanbul’da teslim hazırlıkları yapılırken Avrupa’dan Macar ve Ulahlar’ın, Asya’dan Timur’un zuhuru şehri kurtardı. İtalyanların yardımına gelince aralarında ,onlar ile Rumlar, arasında mevcut mezhep mücadelesi ve husumet şehirde huzur bırakmamıştır.
Biz ise para ve silahlarımızla, muharebe makineleri, gemi ve askerlerimizle düşmana çok üstünüz. Bu sebeple ya şehri kuşatıp hücumla alacağız veya uzun bir muhasara ile düşmanı teslime mecbur edeceğiz. Süratle harekete geçip düşmanın devletimizin ortasında tahrik ve fesadına fırsat vermeyelim ve ecdadımıza layık olduğumuzu cihana gösterelim.
Bizi hiçbir engel yolumuzdan döndürmeyecek ve hiçbir kuvvet satvetimize dayanamayacaktır. Ben ordunun başında sizinle beraber birinci safta bulunacak ve hizmetlerinizi tebcil ile birlikte mükafatlandıracağım.”
* Bu konuşma metni büyük tarihçi Prof. Dr. Osman Turan Hoca’nın “Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi : Türk Dünya Nizamının Millî ve İnsanî Esasları 2. Cilt s.37-72 , Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul, 1969” bu kitabın yeni baskısı 1. ve 2. Cilt tek cilt halinde aynı isimle Ötüken Neşriyat tarafından yayınlanmıştır.