Büyük devletin küçük yöneticileri
Bu ülkenin yolları kesilip ya da karakolları basılıp mensupları kaçırılıyor. PKK, devlet memurlarını AKP’nin tek başına iktidar olduğu bir dönemde kaçırıyor. Bütün bunlar olurken PKK’yı yaptığına da yapacağına da pişman edecek bir karşı harekat iktidardan gelmiyor. PKK kaçırdığıyla kalıyor. Daha sonra teröristler rehin aldığı devlet memurlarını adeta ellerini kollarını sallayarak sınırdan geçirip, Barzani’nin yönetimindeki topraklara götürüyor.
Bu devletin Başbakanına bağlı olan Milli İstihbarat Teşkilatı var. Milli İstihbarat Teşkilatı kaçırılan ve iki yıldır rehin tutulan bu devlet memurlarının yerini ve sorumlularını dahi tespit etmiyor ya da edemiyor. Dahası, kaçırılan ve iki yıldır rehin tutulan devlet memurlarını kurtarmak için iktidar yetkilileri kıllarını dahi kıpırdatmıyor.
Kaçırılan devlet memurlarıyla ilgili olarak Başbakan Erdoğan neredeyse hiç konuşmamıştır. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Barzani’yle defalarca görüşmesine rağmen bu konuda herhangi bir adım atıldığını da kimse hatırlamıyor. Devletin memurları kaçırıldıklarıyla kalmıştır.
PKK elebaşısının devletle muhatap kılınması sonucunda rehin alınan devlet memurları özgürlüklerine kavuştu. Devlet memurlarının sağ-salim evlerine dönmesinden insanlığını kaybetmemiş her yurttaş büyük mutluluk duymuştur. Kim ki bunun aksini düşünüyor, yazıyor ya da söylüyorsa hem ahlaksız hem de vicdansızdır.
Sekiz vatan evladının rehin tutulmalarının sona ermesi ne kadar memnuniyet verici ise bu süreçte bölücü örgüte adeta bir muhatap/devlet gibi muamele yapılması ise o kadar rezilce ve alçakçadır.
Terör örgütü tarafından kaçırılan vatan evlatlarının özgürlüğüne kavuşması için onu kaçıran örgütün İmralı’daki eli kanlı terörist başının himmetine sığınmak AKP’ye özgü bir onursuzluktur.
Ayrıca Mehmetçik katillerinin, rehineleri teslim ederken “teslim-tesellüm” belgesi düzenletmeleri ise bir başka türlü alçaklıktır.
Bir AKP yanlısı köşe yazarı PKK’nın elindeki rehineler için “tutsaklar” kelimesini kullandıktan sonra “Ne demeliydim, kaçırılan askerler mi, yoksa kaçırılan kaymakam adayı mı? Ben böyle yazarsam, PKK’nın serbest bıraktığı kişiler tutsaklıktan kurtulacak mı?” diye gafilce soruyor.
Bu muhterem, PKK’lıların, kaçırıp rehin tuttukları devlet memurlarına ısrarla “tutsak” demelerinin nedenini anlayacak kadar basiret sahibi değildir. İmralı’daki bebek katilinin “iki tarafın da elinde tutsaklar var!” söylemini amaçsız kullandığını düşünenler fena halde saf olanlardır. PKK terminolojisini kullananlar ve PKK’nın emellerine hizmet edenlerdir.
Bir Başbakan yardımcısı dağdaki teröristler için ağıt yakarken, bir diğeri de bu teslim işini “PKK’nın jest” i olarak niteliyor. AKP, “KCK” dan birkaç kişi tahliye ediyor, ardından da partneri PKK’dan “jest” geliyor. Böylece AKP Hükümeti, terör örgütü ile karşılıklı jest yapan bir seviyeye düşmüş oluyor.
Diğer yandan; AKP’nin sözcülerinin, elini binlerce şehidin kanına bulamış olan Öcalan’la yürütülen görüşmelere karşı çıkanları “barış düşmanı” , “kan dökülmesinden yararlananlar” olarak nitelemeleri ise hainliktir. Asıl barış düşmanları, kan dökenlerin ellerini sıkanlar, Öcalan’ı “barış havarisi” haline getirenlerdir. Otuz yıldır Türkiye’ye kan kusturanlarla sözde, kanın duracağını söyleyenler barışın gerçek düşmanlarıdır. Katillerin ihtiyaçlarına uygun bir barış aramak gerçekte barışa kurulan tuzaktır.
Türkiye gibi bir devlete terör örgütü önünde diz çöktüren aciz iktidar ve yandaşları, utancından kızaracak yerde yüzsüzce, alçaklığa karşı çıkanları suçluyorlar. Çok açıktır ki AKP iktidarı barış getirmek adına terör örgütüyle birlikte Türkiye’yi dizayn etmeye çalışmaktadır. AKP ile PKK birlikte Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı birbirlerini kullanır durumdadır.
Büyük davanın küçük takipçileri ya da büyük devletin küçük yöneticileri temsil ettikleri değerler için her zaman risktir.