Büyüdüğümüz masal mı, hayal mi, gerçek mi?
Neredeyse her konuda ihtilaf içinde yüzüyoruz. Güvensizlik giderek artıyor. Haydi diyelim sosyal konular bakış açısına göre değişir, bunu normal görmek lazım. İyi de ekonomi gibi matematiğe dayalı, ölçülebilen konularda da durum aynı ise ne diyeceğiz? Enflasyon rakamları bunun en açık örneği. Hasılı her şey reklam ve propaganda otomatiğine bağlanmış gibi.
İktidar, yandaşları ve ikbal bekleyenler diyor? Aynen, “Türkiye görülmemiş bir şekilde büyüyor. Ekonomide dünya 16’ncısıyız. Dış politikada dünyanın büyük gücü olduk...” faslından beyanlar gırla gidiyor.
Bunlar birer masal mı, hayal mi, gerçek mi, vatandaş şaşıp kalıyor. Şuna bir göz atalım dedik. Karşımıza şunlar çıktı.
Başbakan Erdoğan’ın katıldığı Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği 41. Genel Kurul toplantısında Mustafa Koç şöyle konuşuyor: (20.01.2011)
“Takdir edilecektir ki salt büyüme gelişmişliği sağlamıyor, ön koşul ama yeterli koşul değil. Dünyada da aslında gelişmişlik ekonomik büyüklükle ölçülmüyor. Kişi başına milli gelirle, rekabet gücüyle, insani gelişme ile ölçülüyor. Biz 16. büyük ekonomiyiz ama satın alma gücü paritesine göre 84. sıradayız. Küresel rekabet gücü endeksinde 61. sıradayız. Belki de bu tür sıralamaların en önemlisi olarak görülmesi gereken insani gelişme endeksinde de maalesef 83. sıradayız. Acaba dünyanın 10. büyük ekonomisi olduğumuzda bu sıralamalarda yerimiz nereye yükselecek?”
Bize göre Başbakan’ın yüzüne karşı söylenen ve ülkelerin kalkınma seviyesini ölçmede kullanılan objektif kıstasları, herkesin dikkate alması şarttır. Kullanılan ölçeğe göre Türkiye dünya sıralamasında; 16-61-83 ve 84. sırada bulunuyor. Demek ki yöneticilerimizin milletimize söylediği gibi 16’ncı sırada değilmişiz.
Aslında bu yanıltma temel insan hak ve hürriyetleri ile demokraside de, maalesef böyle. İşte size delili. İçişleri Bakanı Atalay ne demişti? “Bizde basın hürriyeti, dünyada en ileride. ABD’den bile önde.” Bakan böyle diyor de, acaba gerçek nasıl?
Güneri Civaoğlu yazıyor: “Dünya ülkeleri yaşam kalitesi sıralamasında” Türkiye 50’inci... “, “Basın özgürlüğü dünya sıralamasında 138’inci...
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (Reporters Without Borders) 2010 endeksinde objektif ölçütlere göre bazı ülkelerin durumu da şöyle:
Meksika, Fas, Cezayir, İsrail, Ukrayna, Irak, Kamerun ve Bangladeş bile sıralamada Türkiye’nin üstünde.
30 yıl boyunca Hüsnü Mübarek’in demir yumruğu altında olan Mısır, inanır mısınız 127. sırada. Lübnan 78, Birleşik Arap Emirlikleri 87, Ürdün 120, Katar 121, Oman 124. sıradalar.
En ağırıma giden de yakın zaman kadar “yamyam olduğunu” söylemiş olan devlet başkanı İdi Amin’in Uganda’sının bile 2010’da 96. sırada yer alması.
Sahi bizimkiler, Mısır olayları üzerine Mübarek’e akıl vermemişler miydi?
***
Biz tekrar ekonomiye dönelim.
2009’da toplam ihracatımız 102.149 milyon dolar iken 2010’da 113.930, toplam ithalatımız 140.928 iken 185.493 olmuş. Dış ticaret açığı 2009’da 38.779 olurken 2010’da 71.563’e yükselmiş. 2009’da ihracatın ithalatı karşılama oranı %72.5 iken, 2010’da %61.4’de düşmüş. Ham madde ithalatı 2009’da 99.510 iken, 2010’da131.393 milyon dolara yükselmiş.
Geçen yılın son ayında, övündüğümüz en büyük ihracat kalemi motorlu kara taşıtları ve aksam parçaları ihracatımız 1.429 milyon dolar, ithalatımız 1.891 milyon dolar olmuş. 462 milyon dolar açığımız var. Bilindiği gibi bu açığın sebebi, motorlu kara taşıtları ve aksam parçalarının %92’sinin ithal edilmesidir. Otomotiv fabrikalarının tamamına yakını yabancılara ait olduğu için, elde edilen kâr da ilgili ülkeye transfer edilmektedir.
Dış ticaret açığı her yıl arttıkça, ülkemizin borcu da artıyor. 2002’de 220 milyar dolar iken şimdi 550 milyar dolara yükselmesi bundandır.
Ham madde ithalatındaki artış çok önemli. Çünkü; a) Yerli kaynakların kullanılması her yıl azalıyor. b) 131.393 milyon dolar olan ham madde ithalatımız, 113.930 milyon dolar olan toplam ihracatımızdan 17.463 milyon dolar daha fazla. Demek ki ülke ihtiyacını da ithal ettiğimiz hammadde ile karşılıyoruz.
***
Dış politika ise evlere şenlik. Sadece soralım: 2002’ye göre hangi ülke ile ilişkilerimiz daha iyi. Fukara Afrika ve şimdilik İran hariç. Söyler misiniz, Türk Cumhuriyetleri, Mısır, AB, ABD, Rusya, Çin, Yunanistan, İsrail... Sakın celallenmeyin. Mahcup olursunuz.
Bunu da başka bir yazıda ele alalım.