Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Bütünlüğümüze musallat olanlar

Yeniçağ gazetesi, Salim Yavaşoğlu’nun dünkü haberiyle önemli bir hizmet yaptı. “Özal, Türkiye’yi altıya bölüyordu” başlıklı haber çok önemli. Gazeteci Mehmet Bican’ın “Terörle Sınanmak” kitabından yararlanarak hazırlanan yazıda, Türkiye’yi eyaletlere bölme çalışmaları şöyle sıralanıyor:
1. Turgut Özal dönemi: Özal, 13 Aralık 1983’te ilk hükümeti kurar kurmaz Türkiye’yi eyaletlere bölmek için ölünceye kadar da bu yolda ısrar etti. Ona göre, Türkiye altıya bölünecekti. 1989’da Özal’ın bu eyalet planını, Hürriyet gazetesi yazarı Hayri Birler “Türkiye dokuz eyalete ayrılıyor” başlığıyla gündeme getirdi.
Özal yüzlerce askerimizi şehit eden, bölge köylerini basarak bebek, kadın, ihtiyar demeden katleden Abdullah Öcalan’ın terörü dağlardan kentlere indirmesi, Turgut Özal’ın görüşlerini hiç etkilemiyor. O terörün, “Kürtlerin” taleplerinin karşılanmasıyla çözümlenmesinden hiç vazgeçmedi. Özal’ın bu niyetini dillendiren nadir kişilerden biri de Hürriyet Yazarı Yavuz Gökmen. Turgut Özal, ölümünden bir süre önce, Kürt kökenli milletvekillerine; ‘Size Kürt meselesinin çözümünü anlatacağım. Bu işi çözeceğim ve bu yapacağım son hizmet olacak. İyi dinleyin beni’diyor. Özal, çözümü idari yapı değişikliğinde, valilerin seçimle işbaşına gelmesinde görüyordu. Güneydoğu dahil her yöre, kendi kendini yönetecekti.
2. Kenan Evren dönemi: Özal’ın Başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanlığı yapan 12 Eylül ihtilalının başı Org. Kenan Evren de benzer fikirleri taşıyordu. Evren, biz bölge idare mahkemelerini kurarken bu zihniyetle hareket ettik. Türkiye’yi birtakım bölgelere böldük. Evren’e göre Türkiye 8 eyalete bölünebilir.

***

Bütünlüğümüze musallat olan çalışmalar konusunda biraz daha geriye gidelim.
Yıl 12 Mart 1971. Başbakan Yardımcısı emekli Albay Sadi Koçaş. Hatıralarında ne anlatıyor? Kısaca bakalım; Bir konferansımı dinleyen Şevket Süreyya Aydemir, benimle tanışmak istemiş. Bir dostun evinde buluştuk, sabaha kadar tartıştık. O, Türkiye’nin federal bir yönetime geçmesinde diretiyordu. Ben ise, bu coğrafyayı ve tarihimizi bilen bir kimsenin bunu kabul edemeyeceğini, manasının çok açık olduğunu izah ederek, ikna etmeye çalıştım. Ama mümkün değildi.
Bu hatıradan bir bilgi daha. Yıl 1967. Süleyman Demirel yeni Başbakan olmuş. Kendisine Amerikalılar şu teklifi yapıyor: “Lozan’da verilmeyen Musul Eyaletini Türkiye’ye katalım. Böylece ‘Federal Cumhuriyet’yapısı içinde Türkiye büyüyüp güçlenecek, Orta Doğu’nun güvenliği ve istikrarı konusunda önemli roller üstlenebilir.”
Demirel bu teklifi bir ‘Harp Oyunları’ sırasında generallere çıtlatıyor. Generaller Allah’tan tarih biliyorlardı da “Aman efendim, bu, Türkiye’yi önce büyütmek, sonra da bölerek küçültmektir. Komşularımızla kanlı bıçaklı yapmaktır” deyince, Demirel bu konuyu bir daha hatırlamadı.

***

Geriye doğru bir adım daha atalım. Yıl 1977. Bakanlar Kurulu toplantısı. Süleyman Demirel Başbakan. Kurul üyelerine fotokopi ile çoğaltılmış bir kitapçık dağıtıldı. Başbakan, konunun dışarıya sızmaması için müzakere sonrasında kitapçıkların toplatılacağını söyledi. Konu, merkezi idarenin bazı yetkilerinin illere devredilmesiydi. Gerekçede, mesela; bir il veya ilçede, cam kırılmış, kapı kilidi bozulmuş, duvar yıkılmış vs. bunların tamiri için Ankara’dan yetki istenmesi gibi çarpıcı örnekler vardı..
Konuya hazır olmayan Bakanlar bir şeyler söyledi. Ben de; “Merkezin yetkilerini kanunla taşraya devretmeye gerek yoktur. İdari yapı zarar görebilir. Şimdi hemen valilere bir yazı çıkarıp, hangi işlerin mahallinde yapılmasını uygun bulduklarını soralım. Gelecek cevapları, uzman bir heyet inceleyip raporlasın. Biz bu raporu görüşelim. Sonuca göre, Başbakanlık valileri yetkilendirsin” teklifini yapınca, müzakere çabuk bitti. Konu bir daha gündeme gelmedi.

***

Meseleyi bir asır geriye, Tanzimat dönemine de götürebiliriz. Düvel-i Muazzama (Büyük devletler), İngilizlerin adamı olarak bilinen meşhur Prens Sabahattin ile Hürriyet ve İtilaf Partisi (iktidara da gelmiştir) ne diyordu? Adem-i Merkeziyet (yerinden yönetim) ve liberalizm sistemi uygulanmalıdır. Etnik gruplara küme kimliği verilmeli, egemenliğe ortak edilmeli.
Abdülhamit bunları reddetti. 1876 Anayasası ile eşit birey ve bir millete dayalı milli devleti tesis etti.
Bu güne gelip, TBMM ve ülkenin gündemine bakalım... Uyumayalım...

Yazarın Diğer Yazıları