Bütünlüğü korumak her Türk’ün görevidir
Evet, Türkiye Devleti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumak her Türk’ün görevidir. Bölünmez bütünlük anayasanın üçüncü maddesinde açıkça belirtilmiştir: “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı ‘İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır.”
Anayasanın dördüncü maddesine göre ilk üç madde, “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” maddelerdir. Hiç kimse ilk üç maddenin değiştirilmesini teklif edemez. Ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakan, ne bakanlar, ne milletvekilleri... Hiç kimse bu maddelerin değiştirilmesini teklif edemez. Ne siyasetçiler, ne bürokratlar, ne güvenlik güçleri... Hiç kimse bu maddelerin değiştirilmesini teklif edemez.
Anayasanın başlangıç bölümüne göre anayasa “Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi” olunmuştur. Aynen şöyle:
“Türk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, ...Türk milleti tarafından, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.”
Demek ki ülkenin ve milletin bölünmesini teklif etmek anayasa suçudur. Devlet için Türkçeden ayrı ikinci bir dil teklif etmek, hele hele ikinci bir dili resmî yerlerde uygulamaya koymak anayasa suçudur. İkinci bir bayrak teklif etmek ve ikinci bir bayrağı siyasi toplantılarda kullanmak anayasa suçudur. İstiklal Marşı’nın yanına ikinci bir marş koymak ve siyasi toplantılarda ikinci bir marş söylemek anayasa suçudur. Ankara’dan başka bir şehri başkent olarak ileri sürmek anayasa suçudur.
Anayasaya karşı işlenen suçları öncelikle güvenlik güçleri takip etmekle görevlidir. Sonra da Türk milleti adına hareket eden yargı organları gereğini yapmakla yükümlüdürler. Bu görev ve yükümlülük hiçbir şekilde ihmal edilemez, savsaklanamaz. Şunun bunun konuşmalarıyla vakit geçirilemez. Siyasetçilerin söyledikleri, gazetecilerin yazdıklarıyla hareket edilemez. Anayasayı koruma görevi en önemli görevdir ve bu konuda asla gevşek davranılamaz. Görevin yerine getirilmemesi ayrıca suç teşkil eder.
Anayasanın korunması görevi sadece güvenlik güçlerine ve yargıya ait değildir. Başlangıç kısmı bu konuda çok açıktır; “demokrasiye âşık Türk evlatları” nın tamamı anayasayı ve anayasanın değiştirilemez hükümleri arasında yer alan bölünmez bütünlüğü korumakla görevlidir; çünkü bu anayasa onların “vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi” olunmuştur.
Milletvekili Ahmet de Bakan Zeynep de Türk evladıdır. Müsteşar Mehmet de genel müdür Zerrin de Türk evladıdır. İşadamı Hakan da, sendikacı Filiz de, işçi Ali de Türk evladıdır. Öğretmen Kemal de, öğretim üyesi İnci de, öğrenci Yıldırım da Türk evladıdır. Çiftçi Haşmet de, balıkçı Temel de, şoför Hasan da Türk evladıdır. Ve elbette Orgeneral Orhan da, Albay Murat da, Teğmen Kağan da, Başçavuş Ümit de, Onbaşı Mustafa da Türk evladıdır. Devletin bölünmez bütünlüğünü âmir anayasa bu Türk evlatlarının tamamına “emanet ve tevdi” olunmuştur.
Bir takım siyasetçilerin, bir takım yazarların şöyle veya böyle konuşması bu görevi ortadan kaldırmaz. Ülke ve milletin bölünmezliği konusunda Türk evlatlarının sessiz kalacağını düşünenler aldanırlar. Anayasanın verdiği görevi yerine getirmekte hiçbir Türk evladı tereddüt etmez. Bahis konusu olan vatan, millet ve devlet ise Türk evlatları kanlarını dökmekten çekinmezler. Kanlarını dökerler ama ülkeyi bölmeye çalışanlara da dünyayı dar ederler.
Bölünme tehlikesi ciddi bir tehlikedir. Diyarbakır’a gidip üç beş kelime paralamakla, süzgün bakışlı tokalaşmalarla, el tutuşup halay çekmelerle halledilemez. Görev Türk evlatlarınındır ve anayasanın başlangıç kısmı ortada dururken “herkes kendi işine baksın” demek safsatadan ibarettir.