Bütün hainlerin mayası aynı

ABD, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nı, "FETÖ" olduğu iddia edilen yapının başının kaleminden çıkma pişkinlik destanıyla karşıladı!

Daha düne kadar "muhaliflere boyun eğdirmek için elinden gelen her şeyi yapan" kumpasçıbaşı, Washington Post'ta, "muhaliflere boyun eğdirmek için elden gelen her şey yapılıyor" diye Türkiye'yi şikayet ediyor!

Yetmiyor...

NATO'yu "Türkiye'ye müdahale"ye çağırıyor; "demokrasinin yeniden inşaası için"!

Bunun ne demek olduğunu uzun uzadıya izaha gerek yok sanıyorum; NATO'nun demokrasi götürdüğü Irak ve Suriye'nin hali ortada...

***

Dedim ya "pişkinlik destanı";

Özel yetkili şakirtleri-müritleri eliyle Silivri Cezaevi'ni, Mustafa Balbay'a kitabını bile yazdıran dev bir zulümhaneye çeviren kendi cemaati değilmiş gibi "masum insanlara karşı sistematik zulüm"den yakınıyor...

Mezarda beraat eden, kanserli haliyle, neredeyse koma halinde bile hücrelerde tuttukları Kuddusi Okkır'dan utanmadan!

Gazetelerinde, televizyonlarında yürüttükleri haysiyet cellatlığı sonucu intihara sürüklenen insanların ailelerinden utanmadan!

"Marulu amacı dışında kullandıkları" gerekçesiyle psikolojik işkenceye uğrattıkları Balbay ve Tuncay Özkan'dan utanmadan!

Daha yeni son nefesini güçlü bir "ah" ile veren Mümtaz İdil'den utanmadan!

Hocalarını hapsettikleri öğrencilerden, cerrahlarını hapsettikleri hastalardan, yazarlarını hapsettikleri okurlardan utanmadan!

"Barışçı bir insanî hareket olan hizmet" diyor; kalemşorlarının köşelerinden savurdukları tehditlerden, şantajlardan utanmadan!

***

Haklarında hiçbir delil olmadığı halde, ürettikleri sahte delillerle Türk Ordusu'nu dağıtan, Türk medyasının, Türk sermayesinin, Türk bürokrasisinin içini boşaltıp dönüştüren kendi cemaati değilmiş gibi "delil olmaksızın darbeyi planlamakla suçlanmak"tan yakınıyor.

Kendi cemaati, bu ülkenin yüzlerce saygın insanını sırf telefon rehberlerinde kayıtlı bir isimden, yasa dışı dinleyip çarpıttıkları bir görüşmeden, illegal yollarla elde edilmiş bir kare fotoğraftan yola çıkarak, bir sabah ansızın "darbeci", "terörist" ilan etmemiş gibi "irtibata suç muamelesi yapılması"na isyan ediyor!

Kendi cemaati aynısının tıpkısını yapmamış gibi, operasyonların "aylarca evvel vefat eden yahut NATO karargâhında görevli insanları da içerdiği için" hükümsüz sayılmasına çalışıyor.

***

Ve sanırım en trajikomiği;

Milyonlarca insanı "Allah ile kandırmış" bir yapının en tepesindeki isim olarak "dinin siyasallaştırılması"nın, sayısız insana elini, eteğini öptüren, cemaat binalarında putperestvari biçimde müritleri öpsün diye ellerinin beton kalıpları ele geçirilen biri olarak "liderin kutsallaştırılması"nın önlenmesini istiyor!

En trajiği ise...

Türkiye'de, yazık ki, hâlâ böyle bir mektubun yayımlanmasından memnuniyet duyabilen insanlar barınıyor!

***

Benim düşüncem mi?

Seyit Rıza'nın, İngiltere'ye yazdığı o meşhur ihanet mektubunu hatırlattı dün Washington Post'ta yayımlanan o satırlar bana...

"Sayın ekselansları" diye başlayıp da Türk hükümetini halka zulmetmekle suçladıktan sonra Türkiye'yi karıştırmak üzere kalkışmalarına destek istiyordu ya o da; bütün hainlerin mayası aynı demek ki!

***

TUHAF...

--------

Atatürk düşmanlarının son günlerdeki rezil çıkışları karşısında, "Olay çok çirkin. Şüphesiz ki annelerin, eşlerin bu işe karıştırılması son derece çirkin" demek ne demek?

İşin içine anneler ve eşler karıştırılmadığı müddetçe, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri ve ilk Cumhurbaşkanı olan Atatürk'ü hedef alan hakaret, iftira ve karalama kampanyaları yürütmenin sakıncası yok mu yani?

***

Rahmetle...

------

Oda TV Ankara Temsilcisi Mümtaz İdil vefat etti; Allah rahmet eylesin.

Arkasından yazılan veda yazılarından birinde, Semih Dikkatli'nin cümlesini okurken içim cız etti:

"Bu ülke onu çok incitti."

Bir anlamda "gözü açık gitti"nin, "yaralı gitti"nin, "kırgın gitti"nin ifadesi...

Onun için...

Yapmayın.

Üç günlük dünya.

Fani...

Zalim değil adil olun; "ah"lar değil "dua"lar bıraksın insanlar adınıza...

Yazarın Diğer Yazıları