Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

Bütün bunlar hep şahsî görüşler işte...

AKP Bursa Milletvekili İsmail Aydın anayasa değişikliği görüşmelerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmada anayasanın ilk 4 maddesi ile ilgili şahsî(!) görüşlerini açıkladı ve "Bir hukukçu olarak Anayasa'nın değiştirilemez maddesini kabul etmek mümkün değildir" dedi.

Şahsî görüşleriydi elbet bunlar milletvekilinin ve aslında anayasanın ilk 4 maddesinin kalmasını istiyordu...

Tıpkı "Türk ırkı diye bir ırk yoktur" diyen bir diğer AKP milletvekili Yasin Aktay gibi... O da milletvekili olarak değil, akademisyen olarak açıklamıştı şahsî(!) görüşlerini. Uzun yıllar süren akademik araştırmaları neticesinde, katıldığı yüzlerce arkeolojik kazı, araştırma, katıldığı yüzlerce uluslararası sempozyum ve panelde sunduğu tebliğler, yazdığı tuğla gibi kitaplar, onlarca yıllık bilimsel mesâi neticesinde varmıştı o şahsî(!) kanaate: "Türk ırkı diye bir ırk yoktur"...

Veya bir başka AKP milletvekili Aziz Babuşçu da şahsî görüşlerini ifâde etmişti; "AKP ile hepimiz Türk olmaktan kurtulduk" derken. Belli ki rahatlamıştı AKP iktidarı ile ve kurtulmuştu Türklük'ten...

Açılım sürecinde "Yıllarca Kürt olduğumu dile getiremedim" derken de şahsî görüşlerini dile getirmişti Zafer Çağlayan. Neden dile getiremediğini söylememişti ama, getirmemişti işte, nedeninin pek önemi yoktu. Ankara Sanayi Odası Başkanı olurken, milletvekili olurken, bakan olurken saklamıştı hep Kürtlüğünü, ama açılım sürecinde açıklayıvermişti şahsî görüşü olarak...

Bir de Tülay Babuşçu vardı, tesâdüf yine AKP milletvekilesiydi. Cumhuriyet dönemine yine tesadüfen denk gelen "90 yıllık reklâm arası bitti" diyerek açıklamıştı o da şahsî görüşlerini. İsmet İnönü hakkında yazılmış ağır hakâret dolu bir twiti paylaşırken de şahsî görüşleriydi.

Hep şahsî görüşlerdi açıklananlar...

"Laiklik yeni anayasada olmamalıdır" derken Meclis Başkanı İsmail Kahraman tabii ki şahsî görüşlerini açıklıyordu.

"Öcalan ölümü değil hayatı seçti, Öcalan dünyayı iyi okuyor, Öcalan'ın mesajları bizim de mesajlarımız, PKK bağımsız Kürdistan için silah kullanabilir, Öcalan Orta Doğu'da Türkiye'nin önünü açıyor, dağa çıkışlar eskiye oranla nitelikli hâl aldı, sayın Öcalan demeyi PKK bayrağı açmayı suç olmaktan biz çıkardık, PKK terör örgütü değildir, Öcalan'a terörist demek göle deniz demek gibidir..." açıklamalarını yapan, yazılarını yazan, demeçlerini veren bakanlar, milletvekilleri, yazarlar, çizerler, STK yetkilileri de hep şahsî görüşlerini ifâde etmişler, yazmışlardı...

Hepsi şahsî görüşlerdi bunların...

Tıpkı AKP Bursa Milletvekili İsmail Aydın'ın, "Bir hukukçu olarak Anayasa'nın değiştirilemez maddesini kabul etmek mümkün değildir" sözleri gibi...

***

Organize İşler filminde bir sahne vardı.

Yılmaz Erdoğan, hırsızlık yaparken fenâ halde dayak yemişti ve hırsızlığı bırakıp emlâkçiliğe başlamak gerektiğini anlatıyordu ekip arkadaşlarına. Dişleri dökülmüş, ayağının birisi kırık, yüzü gözü şişmiş vaziyette otururken küçük kızı gelip sarılıyor ve "Baba sen iyileşmedin mi daha?" diye soruyordu. Yılmaz Erdoğan "İyiyim kızım, görünmez kaza işte, sen merdivenden düş..." diyor, kızı da bu yalanı yutmamış bakışlarla, "Sen düştün mü?" diye soruyordu. "Hı-hı düştüm" deyince, küçük kız "Peki baba sen dayağı ne zaman yedin?" diye sormuştu...

***

Şimdi sormak lâzım...

Bütün bunlar ve benzeri açıklamalar hepsi şahsî görüşler...

Peki Türkiye bu kadar dayağı ne zaman yedi Allah aşkına?!

Yazarın Diğer Yazıları