Bunu unutmayın!
Hiç şüphesiz bir milletin en büyük zenginliği gençliğidir. Gençliğin fizik, ruh ve fikir sağlamlığı milletin geleceğini tayin eder.
Gençlikle ilgili haberleri bu sebeple kaygıyla izliyorum.
“Bunları kim kullanıyor, sokağa salıyor” diye tepki gösterenlere “siz onlara ne verdiniz?” diye sormak istiyorum.
Evet, bugün devletin, iktidarın, muhalefet partilerinin bir “Gençlik Politikası” var mıdır?
Öncelikle eğitimde fırsat eşitliği yok. Bölgeler arası hatta büyük şehirlerde semtler arasında okullarla ilgili şartların nasıl farklılık gösterdiğini hepimiz biliyoruz. Özel okul-Devlet Okulu, dershane konuları başlı başına bir sorun.
Peki bütün bu aşamaları geçip üniversiteyi bitiren gençler mutlu mu? Ne gezer. Bugün diplomalı gençlerin %21’i işsiz. Okumuş, yetişmiş, meslek sahibi olmuş genç insanın işsizliği hem kendisi hem de ailesi için ne korkunç bir yıkımdır.
Diğer taraftan gençlik, sistemli bir biçimde uyuşturucu bombardımanına tabi tutuluyor. Alkol, sigara, esrar sel gibi gençliğin üzerine geliyor. Uyuşturucu kullanma alışkanlığı 14 yaşa kadar indi. Bu bir felaket değil midir?
Anayasamız ekonomik gelişmenin plana bağlanmasını öngörüyor. Bu kapsamda öncelikle insan gücü planlaması yapılmalıdır. Ayrıca bugün mezuniyet diplomalarını karpuz sergilerinin duvarına asmış pek çok genç var. Bu acı tabloya rağmen hâlâ aynı dalda yeni fakülteler açmak hangi aklın ürünü?.. Plansızlık tavana vurmuş durumda.
“Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” sözünün gereğini yerine getirecek, gençlere yönelik yeterli spor tesisi konusunda da başarılı olduğumuz söylenemez.
Peki, kim, ne hakla gençliğin enerjisini, zamanını israf ediyor?
Yetkililer tarafından, yarınımızı emanet edeceğimiz, ümidimiz olan bu cevherlerin, ruh sağlıkları, iman ve inanç dünyaları, tarihimize ve milli değerlerimize sahip çıkmaları ile ilgili araştırmalar yapılıyor mu? Projeler üretiliyor mu?
Anaokulundan başlayıp, en üst düzeye kadar eğitimde reforma ihtiyaç olduğu inkâr edilemeyecek bir gerçek.
İktidarlar neden bu yolda ciddi bir çalışma içine girmiyor.
Bütün bu işler önce kararlılık sonra sorumluluk ister. Bazı ülkeler çok doğru bir politikayla her eğitim dalında, gençlerine tarihlerini ihtimamla okutuyor. Hangi dalda eğitim yaparsa yapsın bir genç, dilini ve tarihini çok iyi bilmelidir. Eğer bu millet 1908 Meşrutiyet Hareketini bilse ve şuurlu biçimde değerlendirseydi, 1960 felaketi yaşanır mıydı? Neden biz 1980 öncesi bu ülkede yaşanan terörü araştırıp okumuyoruz? Okutmuyoruz.
Tarih bilgisi, tarih kültürü; “tarih şuurunu” vücuda getirir. Bunlardan mahrum olan insanlar kaç yaşında olurlarsa olsunlar kullanılmaya açıktır. Biz gençlerimize tarih şuuru vermek için ne yaptık?
İktidarların bu konuda ciddi bir çalışması yok, uygulamada pek çok yanlış ve hata var. Ancak aileler de genel olarak bu konuda yeterli değiller. Türkiye’de çocuk yetiştirilmiyor. Çocuk besleniyor. Ve netice, her an isyana hazır, polise taş atan büyük bir gençlik kesimi var. Karşısında gençleri acımasızca rastgele döven polisler de bu sistemin parçası...
Üniversite öğrencileri için getirilen af , bu kurumlardaki şiddeti körüklüyor. Bölücü gruplara mensup gençler eğitimlerini uzatarak organizatör rol oynuyor, diğer gençler üzerinde baskı kuruyorlar. Devlet, üniversitelerdeki bu tür çoğu silahlı militanı bilmek ve gereğini yapmak zorundadır.
Güzel bir gelecek için, devlet gençlikle ilgili görevlerini yerine getirmelidir. Gençlerimiz de sorumluluklarını bilmelidir. Devletin varlığını ve/veya temel ilkelerinden birini tehdit eden bir fiili özgürlük adına desteklemek, bir gün tüm özgürlüklerin kaybedilmesi sonucunu doğurabilir. Lütfen bunu unutmayın!