Bunlar hangi ülkeyi yönetiyor?
Anlaşılan CHP yine atakta. AKP ile yarışıyor, geçmesi lazım. Ne yapılmak isteniyor?.. Biraz üzerinde duralım.
Perşembe günü CHP adına Sezgin Tanrıkulu ve Faruk Loğoğlu, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’i ziyaret ederek, “Kürt meselesinin” çözümü için 3 sayfalık bir öneri sunmuşlar.
Öneriye göre; TBMM bünyesinde “Toplumsal Mutabakat Komisyonu” ve bu komisyona yardımcı olarak Meclis dışında çalışacak “Akil İnsanlar Grubu” oluşturulacakmış.
Bu illegal komisyonlar çalışmalarını altı ayda tamamlayıp, TBMM’ye bir rapor sunacak, Meclis Genel Kurulu da bu raporu görüşüp, mutabık kalınan hususları, uygulanmak üzere Hükümete iletecekmiş.
CHP önerisi gerekçelerini şöyle özetliyor: “Güvenlik eksenli politikaların Kürt meselesini çözemediği acı tecrübelerle aşikâr hale gelmiştir. Başka seçeneklerin hayata geçirilmesi, ertelenemeyecek bir ihtiyaç olarak önümüzde durmaktır. Bu bağlamda, siyasi alanın toplumsal barışı sağlayacak demokratik bir çözüm için yeniden düzenlenmesi ve yeni araçların devreye sokulması gerekmektedir... Kürt meselesinin çözümü ulusal mutabakat gerektirmektedir.” (Gazeteler, 31.05.2012)
Bu teklife ilk cevap MHP’den geldi. Açıklama aynen şöyle; “Biz Türkiye de ‘Kürt sorunu’olduğu kanaatinde değiliz. Türkiye de terör sorunu var.”
İşte meselenin esası da buradadır. Türkiye’de, “bölücü terör saldırısı” mı, yoksa “Kürt sorunu” mu var? Bunun teşhisi doğru olarak konmazsa, hastalığın tedavisi neye göre yapılacaktır? Peki ülkemizde teşhis konusunda bir mutabakat var mıydı?
Bu soruya, partiler çerçevesinde, 2001’e kadar evet, sonrasında hayır diyebiliriz. Tabii malum açılıp kapanan, zaten PKK demek olanlar hariç. 2001’e kadar, meselenin bölücü terör saldırısı olduğu mutabakatına dayalı olarak yapılan mücadelede başarılı olunmuş, PKK yenilmişti. Ama 2001’de AKP’nin kuruluşuyla beraber, bu mutabakat bozuldu.
Bu bozulma içeride ve dışarıda büyüdü ve aleniyet kazandı. Bugün PKK, BDP, büyük kısmıyla CHP ve AKP gibi irili ufaklı partiler, yan kuruluşları ve destekçi medya “Kürt sorunu” teşhisinde mutabık görünüyor. Dışarıda ise, Barzani, Talabani, İsrail, ABD, AB, İngiltere, Yunanistan gibi irili ufaklı mihraklar da aynı safta.
Bu tespiti yaptıktan sonra, tekrar CHP önerisine dönelim. Meclisin içinde ve dışında komisyonlar kurarak, “Kürt sorunu” çözülebilir mi? Asla mümkün değildir. Olsa olsa yara biraz daha derinleştirilir. Çünkü PKK’ya göre çözüm açıktır; milletin, devletin, vatanın bölüşülmesidir. Hatırlayınız, terörist başı ve PKK şartlarını mükerreren açıklamadı mı? Önümüze konan bu şartların anlamı, önce egemenliği bölüşmek, sonra da ayrılıp, “Birleşik Büyük Kürdistan Cumhuriyeti”ni kurmak değil mi? Niçin anlamak istemiyorsunuz? Milleti pansuman tedavileriyle oyalıyorsunuz? Siz “demokratik”, “özgürlükçü” gibi uyuşturucularla ne yapabilirsiniz? 2002’den bu yana PKK’nın pek çok isteği yerine getirildi de terör dudu mu? Arttı mı? Açık değil mi? İşte Irak’ın kuzeyi hazır. Suriye pişiriliyor, Türkiye hazırlanıyor. Önerinizdeki “siyasi alanın toplumsal barışı sağlayacak demokratik bir çözüm için yeniden düzenlenmesi” aynı anlama geliyor. “Akil Adamlar Grubu” kurulmasını Öcalan defalarca istedi. PKK isteklerine çözüm denebilir mi? Tavizin tedbir olmadığını, bunca şehit, bunca kayıp vererek görmedik mi?
Simdi anayasayı değiştirip, milli devleti “çok ortaklı etnik” devlete dönüştürmekten bahsediliyor. Gerçi bu Meclis buna asla müsaade etmez. Çünkü egemenlik iffet ve namus gibidir ortağı olamaz. Diyelim ki bu korkunç hata yapıldı, bunun adı çözüm değil, Allah korusun, Türkiye’nin kanlı bir iç çatışma tuzağına düşmesi olur.
Gelin, milli mutabakatı bu emperyalist tuzağı bozmaya göre sağlayalım. Sorunun adı bölücü terördür. Ülkemiz bölücü terörün saldırısına uğramıştır. Gelişmiş her ülke gibi, hep birlikte teröre gereken cevabı verip milletimizi kurtaralım.
Eğer milli mücadele yapılmasaydı, Sevr kabul edilseydi, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti olur muydu? Oturup bir defa daha düşünün.