Bundan iyisi Kandil'de devre mülk tahsisi...
Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü, 24 Aralık 2015'te, Beytepe'de çıkan olaylarla ilgili olarak 11 "öğrenci(!)"ye Yüksek Öğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'nin 7. Maddesi'ne göre "Kurum personeli ve öğrencilerine fiili saldırıda bulunmak"tan yarım yarı yıl uzaklaştırma cezası vermiş. Daha önce ceza almadıkları için -bir nevi iyi hal indirimi(!)-yle bu çok caydırıcı "ceza(!)"yı da 1 aya indirmiş.
En komiği de güya okuldan uzaklaştırılan bu "öğrencilerin(!)" uzaklaştırma cezasını, zaten okuldan uzakta oldukları "yaz tatili"nde çekecek olmaları!
Bundan iyisi Kandil'de devre mülk tahsisi!..
***
23 Aralık 2015'te, Fırat'ın katlinde olduğu gibi sosyal medyadan hedef gösterilen iki öğrenci yemekhane çıkışında, üç öğrenci de Edebiyat Fakültesi'nde saldırıya uğramış, ertesi gün kimi gazeteler saldırıya uğrayan milliyetçi öğrencileri, "saldırgan" olarak servis etmiş; ve "saldırgan"ların yaralı halde kaldırıldıkları hastanelerde tedavi gördükleri sözde "masum-mağdur" grup "faşizme karşı yürüyüş" adı altında terör estirmişti Beytepe'de. Güvenlik güçlerine karşı barikatlar kurup, yurtlara saldırmışlardı. Ellerinde Molotoflar, bıçaklar, satırlar, soda şişeleri, taş ve sopalar vardı.
Tam da o günlerde bir mektup almıştım Hacettepe'den:
"Okulda vatanını seven hiçbir öğrencinin can güvenliği yok. Selcan abla sesimiz olun..."
***
Bu saldırıların hedefi olan, bu saldırılardan dolayı vücutlarında kalıcı hasarlar oluşan, sınavlarına giremeyen öğrenciler soruyor haklı olarak;
Hangisi ceza; onlara verilen mi bize ödetilen mi?
Disiplin Yönetmeliği'nin "Öğrencilere karşı cebir ve şiddet kullanarak yükseköğretim hizmetlerinden yararlanmalarını engellemek", "6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında kanuna aykırı olarak ateşli silahlarla, mermilerini ve bıçaklarla saldırı ve savunmada kullanılmak üzere özel olarak yapılmış bulunan diğer aletleri, patlayıcı maddeleri kullanmak" eylemlerinin karşılığını düzenleyen 8'inci ve 9'uncu maddeleri yerine neden 7'nci madde işletildi?
İki yarıyıl uzaklaştırma gerektiren bu suçları işleyip de tatilde 1 ay uzaklaştırma "öğrenci" görünümlü örgüt yanlıları için "ceza" mı yoksa "ceza" görünümlü kayırma mı?
"Üniversiteli canlı bombalar" gerçeğine rağmen bu kayırma akıl kârı mı!
*
#betonadurde
Kaynak yine Magma Dergisi:
Dünyanın farklı bölgelerinden emsal şehirlerin park-bahçe oranları şöyle : Moskova %54, Sidney %46, Berlin %14.40, Brüksel %18.80, Hong Kong %40, Madrid %35, Roma %34.80, Londra %33, New York %27, Seul %26.60, Tokyo %3.40, İstanbul %2.2, Dubai %2. Bir yanı yoğun Karadeniz ikliminin etkisi altındaki iki yarımadadan oluşan, toprağı orman oluşumuna uygun, asırlık tarihi koruların şehri İstanbul'daki "yeşil" seviyesi bir çöl kenti olan Dubai seviyesine gerilemiş halde... Daha ne olması gerekiyor; betona dur de!
*
Hay ağzına sağlık Hocam!
Önceki gece Show TV'de denk geldim... Yaptığını olumlayacak fetva/fetvacı peşinde koştuğu aşikar kadın izleyici ile ilahiyat profesörü Mustafa Karataş arasında geçen "sahur özel" diyaloğu:
- Alo Hocam... Biz tüp bebek tedavisi deniyoruz da... 1 ay önce bir hocaya gittim...
- Hoca kim hoca?
- Bir tane hoca işte...
- Neresi hoca, hangi caminin hocası?
- Bursa'dan bir hoca, hocam!
- Hangi caminin?
- Camide değil, kendi özel yeri var, orada şey yapıyor...
- Bir dakika kardeşim! Ben onun ne olduğunu biliyorum da sen hoca dediğin için soruyorum... Muska yazmak için 'hoca' olmak gerekmiyor ki! Büyücü de sen şuna... Niye 'hoca' diyorsun?
- Yani 'hoca' diyorlar...
- Bana da 'hoca' diyorlar
- Af edersiniz hocam!
- Böyle şey olur mu ya!.. Herkese hoca demeyin! Adam daha 'Elif'i bilmiyor, tanımıyor hoca oluyor! Muskacıya, büyücüye 'hoca' derseniz bu millet iflah olmaz! Yazık olur... Çünkü o cahil... Zırcahil... Bak doktora gidiyorsun... Allah, "ehline sorun" diyor... Sakın öyle yerlere gitme, itibar etme... Büyücüye vereceğin parayı da ver sadaka olarak ver bir ihtiyaç sahibine...
***
Hay ağzına sağlık Hocam!
Biz ne desek boş; kurtarırsa yine din adamları kurtarabilir dini bu din tacirlerinin kirli ellerinden, karanlık niyetlerinden...
*
"Din hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder."
Aliya İzzetbegoviç
*
Bir selam yeter...
Gece on suları... Eve doğru yürüyorum... Bir ileri bir geri; karanlık sokakta benimle aynı paralelde giden 7-8 yaşlarındaki, pejmürde giyimli kız çocuğu iyice yanaştı... Yalan yok, -niyeyse- hem biraz ürperdim hem de "kesin para dilenecek" diye geçirdim içimden...
"Abla... İyi akşamlar..." dedi. Hiçbir şey istemedi. Serin bir gece vakti, sımsıcak gözleriyle de tekrarlayarak selamını, yürüdü, kendi yoluna gitti...
Utandım!
Nasıl oldu da "masumiyet" bile böyle korkutur oldu bizi!
Umutlandım!
İnsanlıkla vuslata ermek için bir selam yeter demek ki!
*
Tweet
"Şarkılarımı Türk gibi söylemeye çalıştım" dedi Erol Evgin; "eğip bükmeden"! Boşa değilmiş içimizde fırtınalar koparan o şarkıların marş haline gelmesi...