Zonguldak ile Ecevit''i bütünleştiren en önemli gelişme maden işçileriydi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde işçi hakları konusunda en büyük adımı Bülent Ecevit, İsmet İnönü''nün kabinesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı iken yapmıştı. 1963''te çıkarılan işçi yasaları, Zonguldaklı madenciler için reform niteliği taşıyordu. İşçiler ilk kez ücretli izin kullanma hakkını Ecevit''in çıkardığı bu yasa ile kazanmıştı. Haftalık ve yıllık izinler ve sendikal haklar ile işçilerin sosyal haklar elde ettiği en büyük gelişme o dönemde yaşanmıştı.
Türkiye''nin "Karaoğlan"ı Bülent Ecevit; Zonguldaklılar için de "İşçi babası" idi. "Öyle ki yerin 450 metre altında bile Ecevit-Karaoğlan etkisi vardı. Yeraltındaki direklere, raylara, vagonlara, ahşap direklere Karaoğlan''dan başkası yazılmazdı" diyen emekli madenciler, o yılları "O dönemler başkaydı. Cumhuriyet tarihinde onun kadar işçiyi koruyan lider çıkmadı" dedi.
Bülent Ecevit 5 Kasım 2006 yılında hayatını kaybetti.
Türk siyasi tarihinin en renkli devlet adamlarından olan eski Başbakan Bülent Ecevit''in ölmesine en çok maden işçileri üzüldü. Vefatının 15. yıldönümünde madencilerle yer altına olan anısı damga vurdu.
"Bir maden kazası olmuştu, evindeydi.
Haberi duyar duymaz sefer tasına yemeğini koydu ve makam aracına binerek, kazanın olduğu madene doğru yola çıktı, yolu uzun, yol şartları zordu.
Umursamadı
Ve kazadan saatler sonra kaza olan madene ulaştı.
Derhal talimat verdi ve kendisi için madenci kıyafeti istedi…
– “Aman efendim…” dediler.
Umursamadı, kıyafeti yeniden istedi, gelen kıyafeti giydi ve kurtarma çalışmalarına destek vermek için madene doğru yürüyerek, gönüllü madencilerin arasında gözden kayboldu! ''İtibar'' demeden madencilerle birlikte yemek yedi.
Bu kişi, Bülent Ecevit’ti.
Türkiye Cumhuriyeti başbakanıydı.
4 gün o madende bir işçi gibi gönüllü olarak çalıştı.
Madende kaldığı dört günü mazeret izni olarak, kaleme aldığı bir dilekçeyle…
O ay ki maaşından düşürttü."
"KUMAŞI ECEVİT SAYESİNDE GÖRDÜK"
Ecevit''in döneminde maden ocaklarında çalışmaya başlayan 56 yaşındaki Rahim Boz, o dönemi şöyle anlatıyor: "Biz köylüyüz, köyden geldik. Ocağa girdik. Ocakta işe başlayıncaya kadar kumaş nedir bilmedik. Hayatımda babamın almadığı kumaşı Ecevit sayesinde gördük. Sabun, peynir, zeytin, helva, kaşar, süt, ekmek arası helva, kaynamış yumurta, ekmek gibi bütün kuru gıdalar bolca geliyordu. Öyle ki biz onları yiyemezdik. Birikirdi gıdalar. Sonra onları gidip köylerimizde tarlada çalışanlara dağıtırdık. Köylüler başta olmak üzere buralarda herkes Ecevit der, başka bir şey demezdi. O derece yani. Sadece yiyecek değil, giyecek de var. Biz işçiler için çorabına varıncaya kadar atlet, pijama ve kumaş dağıtılırdı. Hatta kumaş dikimini bile devlet karşılardı. Bütün ihtiyaçlarımızı karşılayan tek O''nu gördük. Biz kumaş ne bilmezdik. Şimdi çarşıda dolaşan bazı yaşlıları görüyorum, giydikleri kumaşlar hala Ecevit döneminden kalma kumaşlar. Maden bölgesinde çalışan işçilere çok iyi bakıyordu."