Bugün şeytan için ne yaptın? (17 Şubat 2014)
Hiç boş durmadım... Şeytanın emrine uydum, insanları fakirlikle korkuttum... Bakara suresindeki “Şeytan sizi fakirlikle korkutur” ifadesine lâyık şekilde şeytanî özelliği hayata geçirdim, “Aman taşlar yerinden oynamasın, aç kalırsınız, maaşları bile alamazsınız” endişesini yaydım... Rızkın sadece Allah’tan olduğunu unutturmaya çalıştım...
*
Ben de günümü ibadetle geçirdim... Kasas suresinde anlatıldığı gibi Firavun’a özendim... Hani o kavmini fırkalara, zümrelere ayırarak, bir kısmını zayıf bırakarak daha kolay yönetiyor, zalimlik yapıyordu ya... Şeytanın rızası için bölmeye devam ettim...
*
‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan’ olmaktansa, “Bari nâmımız yürüsün” diye konuşarak ve yazarak, susan değil destekleyen ‘dilli şeytan’ olmayı tercih ettim... Yağmayı, yolsuzluğu ve hırsızlığı aklamayı, insanların kafasını karıştırmayı, ‘darbe, uluslararası operasyon’ diye diye pisliğin üzerine şal çekmeyi denedim...
*
Biz tam bir takım oyunu içinde ‘toplu ibadet’ ettik... Birimiz fetva verdi, birimiz elini kasaya daldırdı, birimiz çuvalı doldurdu, birimiz köşeyi kolaçan etti, birimiz yedi, birimiz kokladı, birimiz yaladı, birimiz yuttu, hiçbirimiz ‘hani bana, hani bana’ demedi... Sonra hep beraber kardeşçe zıkkımlandık, ‘havuz’a kardeşçe daldık... İbadet aşkıyla cezbeye gelip, soyduğumuz millete bir güzel söverek ibadetimizi taçlandırdık...
*
Ben küçük çaplı ‘kenar mahalle şeytanlığı’nı sürdürdüm... Elimde 99’luk tespih varmış gibi “Çalıyor ama iyi çalışıyor” zikrini dilimden düşürmedim... O bitince “Sanki öncekiler çalmıyor muydu?” tesbihatına geçtim... Şeytanın rızası için şimdilik elimden gelen budur, gayret bizden, takdir şeytandan...
*
Ben şeytana daha iyi kul olabilmek için onun Kur’an’da belirtilen özelliklerini araştırdım bugün... Kibrin önemini fark ettim şeytanlıkta... Ona yakışmak için daha azgın, sinsi, yalancı ve kaypak olmam gerektiğini kavradım... Araf suresinde ifade edildiği gibi ‘İnsanları, sözde onlara iyilik yaptığını ikna etmeye çalışma’nın faydalı olacağını keşfettim... Meğer duygusallık telkin etmek, yalan vaatlerde bulunmak, kuruntu ve kuşku oluşturmak bu mesleğin sırrıymış...
*
İbadette gösteriş doğru değil ama ayıptır söylemesi bugün ben de fena değildim... “Memleket bölünüyor” feryatlarını ‘Sevr paranoyası’na bağladım yine... Şeytana kulluğun mabedi hâline gelen televizyon ve gazetelerde ‘esfel-isâfilîn’e lâyık fikirler döktürdüm, karşı çıkanları yine şeytanî yöntemlerle bastırmaya çalıştım, onları ‘kandan beslenmek’le, ‘iç savaş lobiciliği’yle ve ‘büyüyen Türkiye istememek’le suçladım...
*
Ben dindar takıldım... ‘Suçlu’yu değiştirmek işime gelmeyeceğine göre, ‘suç’u değiştirmeye kalkıştım... Kendime ait ‘terör’, ‘rüşvet’, ‘sansür’ tanımları geliştirdim... İmânı cüzdanın ucundaki kaldırım diyanetçilerinden fetvalar aldım... Bu işi ‘savaş’a, payıma düşenleri de ‘ganimet’e tahvil ettim... “Bu ganimetse, karşındaki düşman kimdir?” sorusunu sorabilecek haysiyetli ilim adamına nefes bile aldıracak ortam bırakmadım...
*
“Mevzubahis olan şeytanın rızasıysa, geri kalan teferruattır” diyerek, vecd ile parolamızı tekrarlayalım o zaman: Şeytana sadâkat şerefimizdir!..