Bugün de tutuklanmadım anne!..
2007 Kumpas davaları yeni başlamıştı. Annemi by-pass ameliyatı yaptırmıştık. Akabinde diyaliz hastası oldu. Çocukluk-gençlik yıllarımda O'nu çok üzdüğüm için mümkünse yalnız bırakmıyor, yemeğini, temizliğini, banyosunu yaptırmaya çalışıyordum. Malum o dalgalı günlerde "gözaltı" haberi ile uyanıyordu Türkiye... Yeniçağ'daki günlük yazıların yanında Avrasya Tv'de program yapıyorduk. Sıranın bize geldiğine dair kulağımıza kar suyu kaçırıldığı günlerde 21 Haziran 2018 de kaybettiğim anam ile kahvaltı yaparken şaka ile karışık: "Bu günde tutuklanmadım ya Anne!" diye takılırdım. Okuma yazması olmayan anam gözaltı ve tutukluluk halini tam anlamı ile bilmez "maphusluk kavramı"nı bana dayı ve amcalarımdan örnek ile anlatırdı. Anneme bir bayram sabahı benzinlikte parmaklarına "Bu günde ölmedik anne" dövmelerini gördüğüm, askerden yeni gelmiş genci anlattığımda çok ağlamıştı. (28 Kasım 2009 tarihli yazı)
Annemin Ankara-Demetevler'deki evinin girişinin hemen yanındaki kilerde benim "çantam" vardı. İçinde çamaşırlarım, bir kaç kazak, pantolon ve üç kitap ile yazı ajandalarımın olduğu çanta. Aynı çantanın ötekisi Batıkent'te yavrularımla ikamet ettiğim evde yine kapıya yakın yıllarca bekledi. Sütçü yerine polisin kapıyı çaldığında çocuklarımın ya da annemin uyanmaması için çantamı alıp çıkmayı tasarladım yıllarca... Ve bu psikoloji ile yaşadım senelerce...
Anamın birinci derecede şeker hastalığı vardı. Uykuyu çok sevmeme rağmen onun insülin iğnesi için çok erken kalkıp, enjeksiyon yapıp, kahvaltısını verince yeniden yatarken: "Bu günde tutuklanmadık be anne..." diye tavşan uykusuna dalardım...
Günler süren Silivri duruşmalarına giderken "Çantanı unutma" diye uyaran anama "Bu ötekisi" deyip geçiştirirdim. Aile efradına "Tutuklanırsam annem bilmesin Azerbaycan'a gitti deyin" diye tembihlemiştim. Tutuklansam annemin haberi olmayacaktı. Zira Silivri zindanlarındaki dostlarımın çocuğunun anneleri, küçük yaştaki çocuklarının mapusta oluşlarından haberi yoktu. Çoğu "oğullarının yurt dışı görevinde, çocuklar ise gizli ve önemli görev için kapalı yerde" olduğunu sanıyordu. Dahası "Domuz gribi yüzünden" cam arkasından telefon ile görüştüğünü sananlar bile vardı. Vay be!.. O süreç de neler yaşanmış, neler...
Benim durumum farklıydı. Annem yaşlandıkça çocuklaşmış, çocuklarım büyükdükçe sorgulamıştı. Oğlum ve kızıma iki ayrı zarf ile acil durumlarda arayabilecekleri kişi ve telefon numaraları bırakmıştım. Bir de "Dünyanın ve Türkiye'nin en iyi yazarları en fazla hapis hayatı yaşayanlardır. Bu yüzden iyi olmak için bir süre hapiste kalmalıyım" yalanını uydurup, hamaset yüklü mektuplar bıraktım.
Ve bir kaç gün önce... Ard arda tutuklanan Barış'ların davalarını takip ederken, sabahlara kadar uyuyamadım. Sonrasında Canım kardeşim Murat Ağırel'in önce adli kontrol ile serbest bırakılıp, ardından itiraz ile tutuklanmasını izlerken akşam olmuştu. Ve biz çocuklarımla o pazar (dün) kahvaltı ile edemedik. Bir lokma yiyemedik... O, Murat ki 11 Mayıs 2019 günü bana "Kanlı kitap Şaki"yi imzaladığı ve Türkiyem Tv'de kitabını konuştuğumuz programdan çıkıp evime bıraktıktan sonra ağır saldırıya uğradığımı öğrenince geri dönmek istemişti. Aylarca "Keşke arabadan inmeme izin verseydin" diye sitem etti... İmza günlerinde birbirimize iltifat ederken hep o geceyi hatırlattı Murat!..
Cezaevine gireceğimi öğrendiğinde "Seni ben teslim etmeliyim" teklifinde bulundu. "Boşver" dedim... "Sen uzun, ince yola düştün... Türkiye'de genç kuşakların sembolü olacaksın. Sana ihtiyacımız var" diyerek atlattım. Murat'ı cezaevine uğurlayamadım ama o cezaevinin önünde sadece Murat için değil, canım kardeşlerim Barış'lar için de nöbete hazırlanıyorum!..
Biz antremanlıyız. Yıllarca "Sessiz Çığlıklar" attık. Silivri duvarlarında adalet aradık. Anayasa Mahkemesi önünde "Adalet Nöbeti" tuttuk. Ve sonunda başardık!..
"Zalimin zulmü varsa, sevenin Allah'ı var!.." Bugünde tutuklanmadıysak Anne, yarın belki de nöbete başlayacağız!..
Nöbet de kutsaldır be anne!..