Türk Edebiyatı'na "Küçük Ağa, İbişin Rüyası, Gençliğim Eyvah, Osmancık, Yalnızlar" gibi önemli şaheserler kazandıran Tarık Buğra, doğumunun 100'üncü yılında anıt bir eserle gündeme geldi. Prof. Dr. Mehmet Tekin'in kaleme aldığı, "Tarık Buğra / İtaatsiz Bir Taşralının Entelektüel Portresi" okurla buluştu. Uzun süren titiz bir çalışma sonrasında ortaya çıkan kitabıyla ilgili olarak Prof. Dr. Mehmet Tekin şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Bu kitapta sadece Tarık Buğra'nın yazarlık serüvenini anlatmadım, aynı zamanda, Türkiye'nin Mütareke sürecinden 90'lı yıllara uzanan inişli çıkışlı toplumsal, siyasal serüvenini de anlatmaya çalıştım. Kitabın ana çizgisini tabii ki Buğra'nın hayat hikâyesi oluşturmaktadır. Öncelenip önemsenen de buydu. Türkiye'nin yaşadığı 70 yıllık değişim ve dönüşüm gerçeği; Buğra'nın, somutlaştırmaya çalıştığımız sosyo/politik portresinin billurlaşması için 'fon' olarak kullanıldı: Çünkü Buğra, kaderin her faniye biçtiği bir ömürle, belirli bir zamanda yaşamış, o zamanın koşullarına tâbi olmuş, nihayet konumu ve mesleği gereği dönüp bu zamana tanıklık etmiş önemli biridir. Onun mizaç ve felsefesinin, tanıklığın yön ve içeriğini belirlemesi doğal karşılanmalı. Çünkü Buğra, son tahlilde bir felsefenin, bir düşünce yapısının, hatta bir ideolojinin adamıdır. Tanıklığın yoruma tahvil edilmiş metinleri çoğu zaman nesnel, kimi zaman da öznel ise, ki öyledir, bunu Buğra'nın konum, kişilik ve felsefesiyle açıklamak gerek. Her şeye rağmen onun tanıklığı önemlidir. Zira Buğra, sıradan bir fâni değil, Türkiye'nin sorunlarla sarmalanmış, lâkin her şeye rağmen umuda ve güvene açık zamanlarında yaşamış, mensubu olduğu mesleğin gereğince sorunlarla yüz yüze gelmiş; bu sorunlara, gün gelmiş gazete köşelerinde, gün gelmiş roman, hikâye ölçeklerinde cevap aramaya çalışmış sorumlu bir aydın, nitelikli bir sanatçıdır. Onun; İmparatorluk'tan Cumhuriyet'e, tek partiden çok partili hayata, demokrasiye, on yıllık dönemlerle güncellenen ihtilâllere evrilen hayli sıkıntılı bir süreçte gündeme gelen tanıklığı, hem kendisini hem de toplumu tanımak açısından önemli. Tanıklığın semeresi olan binlerce yazı ile onlarca kitabın, kültürel belleğimize katkısı da tartışılmaz. Bu çalışmayla, ilk fasılda katkı sahibinin kimlik ve kişiliğine açıklık getirmek istedim. Ardından, Osmanlı'nın başlattığı modernleşme mirasını daha ileri düzeye taşıyan Türkiye'nin, Buğra'ya neler verdiğine, formasyonunu nasıl yönlendirdiğine, sonrasında onun, modernleşme yolunda ilerleyen Türkiye'ye hangi eleştirileri getirdiğine, sosyo/politik hayatımıza dönük isabetli görüşlerinin yanı sıra nerelerde yanıldığına dikkat çekmek istedim. İlginç bir serüvene tanıklık ettiğimi belirtmeliyim: Emperyal iştahın pençelerinden müthiş bir direnişle kurtulan Türkiye, kuruluş zamanlarının mütevazı imkânlarıyla bir yerlere gelirken, Buğralar da o mütevazı Türkiye'nin sağladığı imkânlarla yetişip adam olmanın, bir yerlere gelmenin fırsatını yakalamışlardır. Birey olarak Buğra'nın, Akşehir'den Dersaadet'e uzanan hikâyesi, ilginç ve ibretlik bir hikâyedir. Çünkü onun hayatla sınanmış hikâyesinde, biraz da kendimizi; kasabalardan kentlere uzanan yollarda kendi ayak izlerimizi, kendi varoluş mücadelemizin gurur ve heyecanını buluruz.
Tarık Buğra portresini, elimden geldiğince Türkiye'nin sosyo/politik portesiyle birlikte vermek istedim. En azından bu aşamada, Buğra'nın beşeri yönünü; mizacını, felsefesini, zihinsel yapısını, hedeflerini, entelektüel çabasını anlatmak istedim. İşin günden güne genişleyen hacmi, sanatsal yanı ikinci plana itti: Yani bu aşamada
önceliğim Buğra'nın 'entelektüel portre'si üzerinde yoğunlaştı; 'sanatçı portresi' ise işin sonrasına kaldı. Kitabın, bu gurur ve heyecanı ifade etmek amacıyla kaleme alındığını belirtmek isterim"
Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50
***
Röportajlarla "Millî Edebiyat" arayışı
Millî edebiyat arayışı ve talebi, milliyetçilik düşüncesinin uyanışına koşut olarak gelişir ve "ulus devlet"in kuruluşuyla projeye dönüşür. Türkiye'de Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte, millî edebiyat söylemi, kültürel yapılanmadaki projelerden biridir. Nusret Safa Coşkun'un 1936'da Açık Söz gazetesinde dizi olarak yayımlanan röportajında, Cumhuriyet'le birlikte millî bir edebiyat yaratılıp yaratılamadığı dönemin şair ve yazarlarına sorulmuştur. Bu dizi röportaj ile on üç yıldaki girişimlerin sağlaması yapılmak istenir sanki.
Açık Söz'de yayımlanan röportajlar, 1938'de "Millî Bir Edebiyat Yaratabilir miyiz?" adıyla kitaplaştırılır. Kitapta, yirmi dokuz şair ve yazarın cevabına yer açılır. Nusret Safa Coşkun, röportajların devamının ikinci ciltte yer alacağını duyurur ama bu cilt yayımlanmaz. "Millî Bir Edebiyat Yaratabilir miyiz?" adlı kitaptakilere Açık Söz gazetesinde yayımlanan diğer röportajları da derleyerek ekleyen Şaban Özdemir, Coşkun'un bu niyetini, yıllar sonra bu çalışmasıyla gerçekleştiriyor. Bu yeni yayında, kırk altı şair ve yazarın görüşleri yer alıyor. Fuat Köprülü, Mehmet Emin Yurdakul, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halid Ziya Uşaklıgil, Peyami Safa, Şükûfe Nihal Başar, Suat Derviş, Necip Fazıl Kısakürek, Orhan Seyfi Orhon, Salih Zeki Aktay, Yaşar Nabi Nayır, Behçet Kemal Çağlar ve Nahid Sırrı Örik onlardan bazıları.
Çolpan Yayınevi Tel:(0312) 419 80 96
***
HAFTANIN KİTABI:
Zafer ve hezimet
Doç. Dr. Hüner Tuncer, "Trablusgarp ve Balkan Savaşları 1911-1913" adlı yeni kitabıyla döneme farklı bir açıdan bakıyor:
Trablusgarp Savaşı'nda Mustafa Kemal Ruhu, ilk kez İtalyanlara karşı savaşan genç Osmanlı subaylarını sarmıştı.
Mustafa Kemal ve arkadaşları, Osmanlı Hükümeti'nin İtalya'ya savaş açmaktan çekinmesine karşın, bu savaşı kendi sorumlulukları altında ve Hükümet'ten bir şey beklemeksizin başlatmışlar ve başarıyla sürdürmüşlerdi.
Trablusgarp Savaşı, bu açıdan halkın savaşıydı. Trablusgarp zaferi, halkın hakları uğruna onun güvenini kazanmış olan genç komutanların kazandığı bir zaferdi. Trablusgarp Savaşı'nın önemi, Mustafa Kemal'in komutanlıkta ve örgüt kurmadaki üstün niteliğini gösterdiği ilk savaş olmasından gelmekteydi.
Balkan Savaşları konusunda ise Mustafa Kemal şöyle düşünmekteydi: Balkan Savaşları korkunç bir bozgundu.
Tarihte hiçbir ordu bu kadar kısa zamanda bu kadar kötü dağılmamıştı.
Tarihçi Kitabevi Tel: (0216) 496 11 11
***
Atayurt'tan Anadolu'ya
Sebahattin Şimşir'in "Türk Dünyası Tarihi" atayurt tarihimize kısa bir bakış olarak ifade edebileceğimiz bir çalışma.
Başta tarih sevenler olmak üzere Türk Dünyası hakkında fikir sahibi olmak isteyenlere faydalı olacak kitapta, Altın Orda Devleti'nin yıkılmasından sonra kurulan Türk Hanlıklarından başlayarak günümüze kadar Türkistan Türkleri ele alınmakta.Türkiye kamuoyunun daha ziyade batılı tarihçilerin eserleri ile tanıdığı Türk Dünyasına, aynı kandan bir araştırıcının yaklaşımıyla bakmayı amaçlayan Sebahattin Şimşir, "Dolayısı ile bölgenin makus tarihi ve talihi zaman zaman yürekleri parçalayarak ele alınmış, soydaşlarımızın çektiği acılar, -ki en acısı hürriyet acısıdır- ortaya konulmuştur" sözleriyle kitabının farklılığına dikkat çekiyor.
Post Yayın Tel:(0212) 512 70 20
***
KÜTÜPHANEMDEN:
Romancılığımızın emekleme çağları
Dünya Kitapları'nın, edebiyatımızın değerlerine sahip çıkma bilinciyle 2004 yılında başlattığı Cevdet Kudret kitaplığı Dizisi'nin ilk kitabı olarak yayımlanan "Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman" adlı çalışma meraklıları için iyi bir kaynak niteliğinde. 3 ciltlik çalışmanın 1. cildinde Tanzimat'tan Meşrutiyet'e kadarki 1850-1910 yılları arasındaki dönem ele alınıyor. Dizi, edebiyatımızın dününü-bugününü kavrayabilmek ve ileriye yönelik düşünce üretebilecek yaratıcı bir bilinç oluşturmak çabalarının sonucu ortaya çıkan, birbirinden değerli inceleme/araştırma çalışmalarını kapsıyor. Şiirden romana, oyundan öyküye, denemeden inceleme/araştırmaya kadar edebiyatın pek çok alanında eserler vermiş olan Cevdet Kudret bu çalışmasıyla ve Türk edebiyatı üzerine yaptığı özgün ve titiz araştırmalarıyla bir tür bellek oluşturuyor. Edebiyatımızın, Tanzimat'tan 1959'a kadar uzanan yüz yıllık serüvenini aktardığı üç ciltlik kapsamlı çalışması, kendi alanında bir başucu kitabı özelliği taşıyor. Bu çalışmanın birinci cildi, edebiyatımızın 1985'dan 1910'a kadarki Tanzimat, Edebiyat-ı Cedide ve Fecr-i Ati dönemlerini kapsıyor. Cevdet kudret, döneminin edebiyatçılarının hayat hikayeleri, yapıtları üzerine karşılaştırmalı yorumları ve eserlerinden verdiği örnekleriyle, Türk edebiyatının oluşum ve gelişim aşamalarını ayrıntısıyla sunuyor. Yayımlandığı ilk günden bugüne edebiyat tarihimize ışık tutmaya devam eden Türk Edebiyatı'nda Hikaye ve Roman, günümüzde de alanında kaynak kitap olma özelliğini koruyarak kütüphanelerin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. (Ahmet Yabuloğlu)