Bu yasa neden endişe veriyor?
Meclis açılır açılmaz, kamuoyunda bilinen adıyla "dezenformasyon yasası"na eğildi. Söz konusu yasayı daha önce başka açılardan ele almıştık, sanırım bir süre daha gündemde olacak bu yasayı ve etkilerini değerlendirmeye devam edeceğiz ancak bugün, neden bu yasanın eleştirildiği hususuna değinmek istiyorum.
Şöyle başlayalım:
Sosyal medyada yanlış bilgiler var mı? Evet, var. İnternet ortamında bu yanlış bilgiler hızla yayılıyor mu? Evet, yayılıyor. Bu açıdan diyebiliriz ki, devletin, devlet gücünü elinde bulunduran siyasal iktidarın bu hususa kafa yorması güzel bir şey.
Zira, vatandaşlarının doğru bilgiye ulaşmasını kolaylaştırmanın yanında onları yanlış bilginin zararlı etkilerinden korumak da devletin görevi.
O halde, yapılan dezenformasyon yasası, neden geniş bir kesim tarafından endişeyle karşılandı?
Hukuk devleti olmak ve diğer gerekenler
Bir hukuk devletinde…
Burada öncelikle "hukuk devleti" ne demekti, hemen hatırlayalım:
Devletin her türlü eylem ve işleminde keyfilik yerine hukuk kurallarına bağlı kalması, böylece vatandaşların hukuki güvenliklerinin bulunması.
İşte, bunun hayata geçirilmesi için yönetimin her türlü eylem ve işleminin başta yargı denetimi olmak üzere, çeşitli denetim yollarıyla denetlenebilmesi gerekiyor.
Bu durumda, bir hukuk devletinde, yönetimin eylem ve işlemlerinin denetlenebilmesinin en önemli şartı şeffaflık ve bilgi edinme hakkının sağlanması oluyor.
Yönetimin denetlenmesi kadar (ki bu denetim halk tarafından da gerçekleştirilir) halkın doğru bilgiye ulaşmasının da ön şartı yine şeffaflık.
Devlet, şeffaflığı sağladığı ölçüde, halkın bilgi edinme hakkına saygı duyduğu, yönetimde dürüst ve adil olduğu, dolayısıyla yanlış bilgiyi engellemek hususunda da özenli olduğu hususlarında inandırıcı olabilir.
Yani, devlet, doğru bilginin yayılmasını istiyorsa, öncelikle kendisi şeffaf olmalıdır.
İkincisi, devlet, doğru bilgiye ulaşma hususunda yapılacak bilimsel tartışmalara zemin hazırlamalı; doğru bilgi, veriler üzerinden, özgür ortamda tartışılarak elde edilebilmelidir.
Üçüncüsü, halkın her türlü fikre ve bilgiye ulaşmasına, kendi fikir ve kanaatinin oluşmasına karşı hoşgörülü bir devlet yönetiminin bulunması, ifade hürriyetinin korunması gerekir.
Bilgi edinme hakkının sağlanması kapsamında devlet kaynaklı olan bilgiler kadar, her türden iletişim aracı vasıtasıyla ve ifade özgürlüğü kapsamında kamusal alana aktarılan bilgi ve haberlere erişimin de sağlanması önemlidir.
Bu açıdan, basın hürriyeti de devlet tarafından korunmalı, yanlış bilgi ve haber yayılımını engellemek adına, devlet basına doğru bilgiye erişim imkanı sunmalı veya faaliyetlerini kolaylaştırmalıdır.
Baskı ve susturma
Bu yazdıklarım elbette daha da açılabilir, uzatılabilir. Ancak işin özünü anlatmak, olması gerekenin ne olduğunu göstermek adına sanırım yeterlidir.
Ne yazık ki, mevcut yönetimin şeffaflık, hesap verilebilirlik ve bilgi edinme hakkının kullanımına ve ifade ve basın özgürlüğünün sağlanmasına yönelik çizdiği olumsuz portre, görüşülen yasanın ardında başka nedenlerin aranmasına sebep oluyor.
Başta TÜİK olmak üzere devlet kurumları, inandırıcılıktan oldukça uzak veriler paylaşıyor… Yöneticilerin söylemleri tutarlılık taşımıyor… Siyasi vaatler sayısal göstergelerle uyuşmayacak kadar gerçek dışı…
Hâl bu olunca da söz konusu yasa hakkında endişeler artıyor…