'Bu statları biz yaptık biz!'

Cumhurbaşkanlığı ve Ak parti sitelerine baktım. R. T. Erdoğan'ın iftar konuşmalarını her iki site de veriyor.

R. T. Erdoğan'ın iki sıfatı var: "Ak Parti Genel Başkanı" ve "Cumhurbaşkanı" (=Halkın başkanı). Her iki sitede haber acaba tek kalemden mi çıkıyor diye merak ettim. Tek kalemden çıkmıyor. Ayrı ayrı haberleştiriliyor.

Oldum olası, iftar sofralarında politika konuşulmasına şaşarım. Dinî bir vecibenin yerine getirildiği mekânda, kürsüye çıkıp politik nutuk atıyorlar. Dinin neresinde bu tür politik nutuk? Hani dinin gereklerinden, orucun faziletinden, Hak Teâlâ'nın buyruklarından, İslâm birliğinden konuşulsa, kardeşliğe vurgu yapılsa amenna... Bakıyorsunuz, insanlar ayrıştırılıyor, rakipler düşmanlaştırılıyor. Olacak şey mi?

Devleti yönetenler ayrıştırırsa, halk ne yapmaz ki...

R. T. Erdoğan'ın Beyoğlu Belediyesi'nin iftarında attığı nutuk akla ziyan desem cezaî müeyyidesi var mı bilmiyorum. Varsa, söylememiş sayın muhterem savcılar! (Düştüğümüz hâle bakın! Kullandığımız kelimeleri nasıl seçeceğimizi bilemez olduk!)

Bu konuşma "Parti Devleti"nin bir tarifi gibi... Önce şunu söyleyeyim. Cumhurbaşkanlığı sitesinde hiç olmazsa, politik konuşmalar ayıklanır, sadece bütüncü kısımlar alınabilirdi. Böyle bir yolla, "halkın başkanlığı" ile "partinin başkanlığı" arasına, tül perde de olsa, bir sınır konurdu. O da yapılmamış, Ak Parti'nin sitesinde ne verilmişse, Cumhurbaşkanlığı sitesinde de o verilmiş.

"Parti devleti"ne alışabilir miyiz bilemiyorum.

Ünlü sosyolog Prof. Dr. Kadir Cangızbay'la ara ara konuşur, yazışırız. Bir yazısını okudum. Hitler ve Stalin kıyaslamaları "parti devleti"ne farklı bir bakış getiriyor. Yazının başlığı "21. Yüzyıl Faşistlerinin Cadısı: Terorist". İnternette var. Girer okursunuz. Yazıdan şu kısmı almadan edemeyeceğim:

"Özellikle 1935-39 arası 'Büyük Terör' olarak adlandırılan Stalin rejiminin yargılayıp pek çoğunu idama mahkum edip cezalarını anında infaz ettiği hemen herkesi terorist, hain ve dış mihrakların ajanı ilan edip suçlamış olması da ayrıca hem ironik hem de trajik bir durumdur. Ancak kendi Gürcülüğünü gizlemek üzere Cugaşvili soyadının yerine Rusça 'çelik adam' anlamına gelen uyduruk bir soyadı [Stalin] üreten ve de iktidarını berkitmek üzere 'Büyük Rusya' milliyetçiliği üzerinden 'sosyalist aile'yi kutsayıp kürtaja ve eşcinselliğe savaş açan bu oportunist zalimin bile baş vurmamış olduğu bir tuzakçılık vardır ki, o da, önce seçime girebilirsin dediği adayları, seçimi kazandıkları anda, 'sen zaten seçime giremezdin' diye haklarından yoksun kılmaktır: Ne şereflisin be YSK."

R. T. Erdoğan öyle sözler ediyor ki, insanın havsalası almıyor:

"Şimdi statların tribünlerine pankartlar asıyorlar. FETÖ'nün uşağı durumunda olan kişilerin sloganlarını tribünlere pankart olarak asıyorlar. Bunlara asla geçit vermeyeceğiz. Bunlar yanlış yolda ama bunu biz düzelteceğiz."

FETÖ'ye bağlamazsa olmazdı. Ne alakası var! İnsanlar, kanunen yasak olmayan pankartı istediği gibi asar, istediğine sevgi gösterir.

Bitmedi... Tarihe geçecek en sağlıklı sözü geliyor şimdi:

"Bu statları biz yaptık biz... Bunların hepsi kayda giriyor. Gereğini biz de yapacağız."

Ne diyeceğimi bilemiyorum.

Yazarın Diğer Yazıları