(...) 'Eski FETÖ'cü', "yeni MİT'çi" esrarengiz binbaşı O.K. ifadesinde diyor ki: "MİT'te bana ne olacağını sordular, ben de 'Büyük bir faaliyet olabileceğini, hatta darbe faaliyeti olabileceğini' söyledim." "Çok kan akacak dediklerine göre, bu faaliyetin iyi niyetli bir faaliyet olmadığını söyledim." "Hatta kendilerine, YAŞ kararlarında FETÖ'cülere karşı büyük bir temizlik olabileceği sürekli yazılıyor. Bu nedenle YAŞ öncesinde bir darbe faaliyeti olabileceğini söyledim."
İfade orada... Bulup çıkaran ben değilim. İktidara en yakın gazetelerden biri olan Yeni Şafak'ın arşivinde duruyor.
(...) Esrarengiz Binbaşı O.K., açıkça 'Darbe' istihbaratı verdiği halde niye o kadar vakit kaybedilmiştir?
Gelen istihbarat bu kadar ciddi olduğu halde niye Cumhurbaşkanı, Başbakan, Savunma ve İçişleri Bakanları bilgilendirilmemiştir?
MİT Müsteşarı'nın, Cumhurbaşkanı'nın koruma müdürünü arayıp "Orayı koruyabilir misin" diye sorduğu açıklandı. Koruma müdürü bu bilgiyi Cumhurbaşkanı'na iletmiş midir?
Esrarengiz binbaşının ifadesi bugüne kadar neden gizli tutulmuş, neden iddianameye konulmamıştır?
Esrarengiz binbaşı neden MİT'te görevlendirilmiştir?
Ertuğrul Özkök Hürriyet
***
AKP'deki tek FETÖ'cü
Hakan Şükür değildi herhalde
-------
...Gözler Erdoğan'da çünkü Anayasaya göre "bağımsız ve tarafsız yargımızın savcı ve hâkimleri", solcu öğretmen sendikalarına varana dek her köşedeki Fethullahçıları bulabiliyorlar, ama nasıl oluyorsa, bu kadar zaman süren ortak mesaiye, bütün o atamalara, 'hocaefendinin elini öptüm, selamını getirdim' müjdelerine filan karşın AK Parti'nin yakınından dahi geçemiyorlar.
Sadece Hakan Şükür mü vardı Türkiye'nin yarısının oyunu alan partide Fethullahçı olarak yani?
Murat Yetkin Hürriyet
***
Keşke söylediğine kulak verseydiniz
----------
Geçenlerde 1980'lerde Türk Dünyası Araştırma Vakfı'nı kuran, vefatına kadar başkanlığını yapan.. Kendini Türk dünyasına adayan Prof. Dr. Turan Yazgan için belgesel yapıldı..
Belgeselin gala gecesinde Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş da bir konuşma yaptı..
Ve dedi ki;
'Türk dünyasında Sovyetler'in özellikle dağılmaya başladığı dönemde FETÖ tehlikesini ilk anlayan birisinin de Turan Yazgan Hoca olduğunun altını çizmek isterim. O zamanlar çok açık bir şekilde bu tehdidi söyler. Bunun sadece Türkiye için değil, Türk dünyası için de bir tehdit olduğunu bütün çevresine açık bir şekilde ifade ederdi.'
***
Derim ki; bugün Turan Yazgan'ı anarken hoca uyarmıştı.. Hoca tehlikenin farkına varmıştı diye öveceğinize..
Keşke söylediğine kulak verseydik diye dövünseniz daha iyi, yerinde olmaz mı?
Mehmet Tezkan Milliyet
***
Gaddarlık saydamlaşıyor
--------
Bakmayın siz Antalya Belek'te hükümet destekli, kamu bankası sponsorlu ve bakan katılımlı Uluslararası Medya Forumu yapıldığına.
Biliyorsunuz zaten güzel ülkemiz, gazeteciler ve gazetecilik faaliyeti bakımından en riskli ülkelerin başında.
Ve -bizim gibi köklü çınar, sınırlı sayıdaki bağımsız gazete ve mecralar dışındaki medya kuruluşları eğer kapatılmamışsa iki seçenekle baş başa:
"Yanıma hizalan" yahut "akıllı ol paşa paşa".
"Akıllı olmak", gerçekleri örtmeye karşılık geliyor.
Gerçekler derken, gizli olanını kastetmiyorum. Güpegündüz, sokak ortasında, kent merkezindeki aleni olaylardan söz ediyorum.
Ayaktaki medya kuruluşları "görmediği" için, artık aleni gerçekler dahi duyulup bilinmiyor.
(...)
Şöyle bir noktadayız:
Eğer meraklı bir sosyal medya kullanıcısı değilse, pek az kişi Ankara'nın ortasında neler olup bittiğini duyup biliyor artık.
Dün sabah uğradığım esnafın dükkânı Kızılay'a hiç uzak değil misal.
Çırak, eve geç gidebildiğini çünkü polisin Kızılay'ı kapattığını söyleyince, dükkân sahibi nedenini soruyor. Araya girip anlatıyorum.
İlk tepkisi, "E neden televizyonlar vermedi ki?" oluyor.
Televizyonların ana haber bültenlerinde artık "bu tip" haber vermediğini söylüyorum. Şaşkınlıkla yüzüme bakıyor.
Televizyonları hâlâ eski televizyonlar, gazeteleri hâlâ eski gazeteler sanıyor.
O öyle sanıyor ama Kezban Saçılık'ı yerlerde sürükleyen, kafasını botuyla ezen, gözaltı aracına bindirdiği kişilerin üzerine gaz sıkıp kapıları kapatanlar bu görüntülerin, "ana akım" da yayımlanmayacağını, radyoların bültenine koymayacağını, esnafın dükkânına aldığı gazeteye basılmayacağını biliyorlar.
Gaddarlık, işte böyle saydamlaşıyor.
Dünyanın dört bir yanından Belek'e davet edilen meslektaşları ikna toplantılarına hiç mi hiç benzemiyor
Çiğdem Toker Cumhuriyet
***
Ufacık bir kusur!
------
Yandaş medyanın işi oldukça zor!
Bir taraftan "oldukça başarısız ve umduğunu bulamamış" bir geziyi "çok başarılı geçen bir gezi" gibi takdime çalışıyorlar. Bir taraftan da "acı gerçekleri" kabul ve itiraf zorunda kalıyorlar.
ABD'ye adeta çıkartma şeklinde yapılan geziden "eli boş" dönüldüğü açık.
(...) Hani bir kızı istemeye gitmişler de kız ailesi kızlarını öve öve bitirememiş ya. "Şöyle güzel, böyle maharetli" diye!
"On parmağında on marifet" diye söze başlayıp sonra da, "Yalnız ufacık bir kusuru var kızımız hamile" demişler ya!
Şimdi öyle bir durum söz konusu!
Her şey iyi, çok güzel de sadece ufacık bir kusur var. "Birbirini anlayan dilin" keşfedilmiş(!) olması bile bu ufacık kusuru örtecek gibi değil. Çünkü "Türkiye'nin endişeleri" yerli yerinde duruyor.
Zeki Ceyhan Milli Gazete