Bu şimdi Fransa’nın yanına kalmalı mı?

Fransa Parlamentosu, “Fransa’nın tanıdığı soykırımları inkâr edenlere” bir yıl hapis ve 45 bin Euro para cezası verilmesini öngören yasayı 19 Aralık’ta oylayacakmış.
Oylar ve onaylarsa ne olur?
Ne olacak, bundan böyle Fransa’da bir kimse, ister Fransız vatandaşı ister elinde inkârı mümkün olmayan belgelerle Fransa’da yapılan ilmî bir toplantıya katılmış bir başka ülke vatandaşı olsun, “Türkler Ermenilere soykırım yapmamıştır, işte şunlar şunlar da belgeleridir” dediğinde, güvenlik güçleri tarafından anında tutuklanır; “Fransız yasalarına muhalefet etmek” suçundan bir yıl hapis yatar ve 45 bin Euro para cezası ile cezalandırılır.
Çünkü bu Fransa, 29 Ocak 2001 tarihinde, “Fransa, 1915 yılındaki Ermeni soykırımını tanır” kararını almış bir ülkedir.
Ne kadar çirkin, ne kadar akla ziyan, ilim ve vicdana ne kadar aykırı bir karar öyle
değil mi?
Olsun varsın... Başta ABD, Avrupa ülkeleri dâhil bir tek Batılı ülke, “Bu bir insafsızlık” ve “İlme aykırı bir durum” demeyecek. Çünkü mağdur olan Türkler, halkı Müslüman olan ülkeler. Aynı Fransa tutsun Yahudiler hakkında, bırakınız Yahudileri İsrail’deki kediler, hatta fareler aleyhinde bir karar alsın, görün o zaman siz aynı Batının feveranını, vaveylasını... “Niye İsrail kedisi, niye İsrail faresi” der ve cevabı yine kendileri verirler: “Çünkü Yahudi düşmanlığı yapılıyor, ırkçılık yapılıyor..”
Ve Fransa’ya tükürdüğünü yalatırlar.
Kanada ve ABD’nin pek çok eyaletleri gibi 1915 olayları karşısında Fransa çizgisini benimseyen ülkelerin cesaretlendirilmesinde bugüne değin Türkiye’yi yönetenlerin ürkekliği ve korkaklığı da önemli bir faktör. Belki, “Ne yapılabilirdi ki” diyenleriniz olacaktır. Şunu bilelim ki, ABD başta olmak üzere Fransa’sından İtalya’sına cümle Batılı ülkelerin döktükleri masum insan kanı ve uyguladıkları soykırımdan oluşan denizlerin yanında Türk milletinin yanılarak akıttığı veya mecbur bırakıldığı için döktüğü kanlar bir bardak mesabesinde bile değildir. Üstelik onlar Irak’ından Afganistan’ına kadar hâlâ aynı çirkinliği sergileyip durmakta, ama Türkiye tarafından kınamaya bile muhatap olmamaktadırlar.
Hele Fransa...
1945’te Cezayir’de uyguladığı soykırım Fransa’nın elbette yüzkarasıdır. Amma, asıl konuşulmayan, pek çok insanın duymadığı ancak erbabının bildiği bir iğrençliği daha vardır Fransa’nın.
1941-1944 yılları arasında Fransız polisi Hitler’in gözüne girebilmek için 4 ile 11 yaşlarındaki tam 11 bin Yahudi çocuğu ailelerinden kopartarak Polonya’daki fırınlara sevk etmiştir. Üstelik Fransızlardan Hitler’in böyle bir talebi olmamıştır. Bu iğrenç sevkiyat sırf yağcılık olsun diye gerçekleştirilmiştir, Fransızlar tarafından...
Belki de Fransa bu tarihî ayıplarını örtmek için ülkesini Ermeni soykırım anıtları ile dolduruyor, 1915 olaylarını soykırım olarak kabul edip, bir yalanı soykırım olarak kabul etmeyenleri, kendisine ait bu tür ayıpları örtmek için ağır hapis ve ağır para cezaları ile cezalandırıyor.
Sonra...
Bir Yahudi olarak Sarkozy’ye yakışan 11 bin çocuk soydaşının Hitler’e ikram edilen kanı ile yönettiği Fransa’yı yüzleştirmek daha insanî değil mi? Ama orası Fransa, “Tarihimizle yüzleşelim” masalı ile geçmişinden intikam almak bizim maşaların işidir, Avrupa’da bunlara pek itibar edilmez.
İşin özü ne biliyor musunuz? Hani, Rum kesimi İsrail’le petrol ve doğal gaz arama antlaşması yaptığında Türkiye esmiş gürlemiş, savaş gemilerini falan bölgeye göndermişti ya... Ne demişti Rum kesimi, “Türkler tehdit eder ama hiçbir şey yapamaz!” İşte işin özü bu. Kim Türkiye’ye zarar veriyor, yaptığı hep yanına kâr kalıyor. İşte İsrail, acımasızca sivillerimizi katletti, yetmedi; sınırımızdan koynuna İsrail ajanı kadınları soktuğu PKK militanı ile deniz üssümüzü bastı, Mehmetçiklerimizi şehit etti. Ve kim bilir daha ne cinayetler işledi, başımıza ne çoraplar ördü.
Peki bedel ödedi mi?
Yo...
Yahu belki ödemiştir, illa söylenmesi mi lâzım demeyiniz sakın. Onların yaptıklarını biliyoruz da bizim yaptıklarımızdan niye haberimiz yok. Başımıza geçirilen çuval, ASELSAN’daki intihar süsü verilmiş cinayetler...
Fransa dâhil, bilmeli ki, biz Türkiye’ye bir fatura kestiğimizde bunun bir karşılığı Ankara tarafından mutlaka verilecektir, o zaman, Türkiye’yi şamar oğlanı haline getirenler bu kadar rahat hareket edebilirler mi?
Hiç sanmıyoruz...

Yazarın Diğer Yazıları