Sözcü yazarı Emin Çölaşan bugünkü yazısında, Cumhur İttifakı'nın getirdiği başkanlık sisteminin durumunu değerlendirdi. Çölaşan, "Adına başkanlık sistemi denilen ve Türkiye gerçekleri ile uzaktan yakından ilgisi bulunmayan bu hilkat garibesi artık çöktü. Resmen olmasa bile Türk Milleti'nin gözünde, beyninde ve gönlünde çöktü. Bu saatten sonra onu kimse kurtaramaz." dedi.
Çölaşan'ın "Başkanlık Sistemi Çöktü" başlıklı yazısı şu şekilde;
"Sevgili okurlarım, AKP iktidarının çok büyük bir panik yaşadığının herhalde farkındasınız. Denizin bittiğini, geminin karaya vurduğunu geç bile olsa artık gördüler. Adına “Başkanlık sistemi” denilen hilkat garibesini Türkiye'ye getirenler şimdi bin pişman ama iş işten geçti.
Sistem yürümüyor. Anayasa ve yasaları değiştirdiler, Meclis'in neredeyse bütün yetkilerini Saray'a devrettiler.
Artık her şey Recep Bey tarafından tek başına karara bağlanıyor, Türkiye birkaç satırlık kararnamelerle yönetilmeye
çalışılıyor. Saray derseniz, elinde ucu bucağı olmayan büyüklükte yetkiler var. Bu ülkeye maliyeti yüz milyonlarca lirayı bulan dev, ama hantal bir yapı!..
İçinde binlerce kişi çalışıyor, bazıları hiç çalışmadan maaşa bağlanıyor. Ankara'daki yetmedi, şimdi Okluk ve Ahlat'ta yeni saraylar yapılıyor! Türkiye'yi tek başına Saray sistemi ve Recep Bey yönetiyor. Meclis'i büyük ölçüde yok ettiler. Meclis'in yetkilerini de budayıp yok ettiler. Üstelik ülkemizde bugüne kadar görülmemiş olan bir “Büyüklük kompleksine” kapıldılar. En büyük biziz, bizden büyük yok!.. Kanun manun dinlemeyiz, biz ne dersek o olur!
Ortada Türk Milleti'ne muhatap olacak bir başbakan yok. Ekonominin başındaki Damat Bey dahil bakanların hiçbir fonksiyonu yok. Onların görevi Saray'dan gelen talimatları bire bir uygulamak.
Eskiden vatandaşımız şu veya bu biçimde bakanlara ulaşır, ağırlığını şu veya bu biçimde koyabilirdi. Şimdi o
uygulamalar da yok edildi. Dolayısıyla vatandaşın eli ayağı bakanlıklardan çekildi. Kapılar yüzüne kapandı, vatandaş oralarda kendisine muhatap bulamıyor.
Sistemin çöküşü son yerel seçimlerle birlikte iyice hızlandı. İstanbul Ankara, Antalya, Adana, Mersin gibi Büyükşehirleri yitirdiler. Üstelik CHP'nin elindeki bir tek Büyükşehir'i bile almaları mümkün olmadı.
İzmir, Eskişehir, Aydın, Muğla…
Yerel seçimler AKP'nin sonunun başlangıcı oldu ve işte o aşamada panik yaşamaya başladılar. Hazineleri elden gitti…
Nalıncı keseri gibi hep kendileri ve yandaşları için kullanmaya alıştıkları avantalar elden çıktı. Ellerinde sadece bir tek güç kaldı: Besleyip semirttikleri yandaş medya… Devşirilen, her gün iktidar borazanlığı yaptırılan gazeteler, televizyon kanalları ve internet siteleri!
Hak, hukuk, adalet kavramları yok edildi. Yargı iktidarın emrine verildi. Yolsuzluklar ayyuka çıktı, iktidar umursamazken toplum kan ağlıyor. Meclis'te artık gensoru önergesi verilemiyor. Denetim mekanizmaları sıfırlandı.
Evet, sayın iktidarımız denizin bittiğini hepimizden önce gördü ama bunu açıklaması mümkün olmuyor.
Şimdi o yüzden cumhurbaşkanı seçimi bundan sonra yüzde 50 artı 1 olmasın, bunu yüzde 40 artı 1'e indirmeyi
düşünelim gibi fantezilere sarılmak zorunda kaldılar. Korku dağları bürüdü.
Hukuku bitirdiler. Demokrasiyi ve devletin bütün geleneklerini yok ettiler. Ekonomiyi ve piyasaları çökerttiler. Milyonlarca insanımızı işsiz bıraktılar. Ötekiler hiç yokmuş gibi başımıza bir de Suriye belasını açtılar.
Şimdi hiçbirinin altından kalkamıyorlar. Niçin yapıldı bütün bunlar? Başkanlık sistemi ile birlikte tek adam rejimi iyice yerleşsin, herkes o iktidarın kucağında otursun, toplum korkutulup susturulsun ve kimseden çatlak ses çıkmasın diye!
Olmadı, başaramadılar. Adına başkanlık sistemi denilen ve Türkiye gerçekleri ile uzaktan yakından ilgisi bulunmayan bu hilkat garibesi artık çöktü. Resmen olmasa bile Türk Milleti'nin gözünde, beyninde ve gönlünde çöktü.
Bu saatten sonra onu kimse kurtaramaz."