Bu ne izi oluyor tam olarak!
AKP Bitlis Milletvekili -Genel Başkan Yardımcılığına kadar da yükselmişti- Vedat Demiröz "Kökü dışarıda olan o hainler" diyordu "FETÖ" diye adlandırılan cemaat yapılanmasının mensuplarına;
Fethullah Gülen'le "huzurda(!)" çekilmiş hatıra fotoğrafı çıktı!
***
AKP Burdur Milletvekili Bayram Özçelik, 15 Temmuz 2016 gecesi karşı karşıya kaldığımız alçaklık/ihanet sırasında "FETÖ" diye adlandırılan ve "darbe girişimi"nin faili olarak soruşturulan cemaat yapılanmasına mensup pilotların kullandığı savaş uçaklarıyla bombalanan ve onlarca şehit veren Özel Harekat Daire Başkanlığı'nı ziyaret etmiş, acılarını paylaşmış, onlarla nasıl gururlandıklarını filan anlatmıştı;
Fethullah Gülen'le "huzurda(!)" çekilmiş hatıra fotoğrafı çıktı!
***
AKP Kayseri Milletvekili Fatoş Gürkan, resmi sosyal medya hesaplarında profil resmi olarak kendisinin değil Cumhurbaşkanı'nın fotoğrafını kullanıyordu. Emine Hanım'dan Sümeyye'ye Erdoğan ailesinin hangi ferdi, "hain darbe girişimi"ne karşı ne dediyse anında "retweet(!)"leniyordu hesaplarında... Dışarıdan öyle sadıktı;
Fethullah Gülen'le "huzurda(!)" çekilmiş hatıra fotoğrafı çıktı!
***
Gelelim turpun büyüğüne;
Finale.
AKP grubunun son dönemdeki en sert, sivri, iddialı, 'büyük konuşan', partisi, lideri vs. için en çok üstünü başını parçalayan ismiydi Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz; Grup Başkanvekiliydi, vitrindi.
Kim derdi ki, her fırsatta övüne övüne "FETÖ'cüleri nasıl ayıkladıkları"nı anlatan, CHP'yi "FETÖ'yle mücadeleyi baltalamakla" suçlayan, yani o denli "gözü kara" duran İnceöz, gün gelecek, -"kutsal" bir ziyaret sayıyor olmalı ki diğer kadın vekiller gibi başı da saygıyla örtülmüş olarak- Gülen'le aynı karede çıkacak karşımıza!
Gel de zaman zaman kendi adı üzerinde de şüphe bulutları dolaşan Mehmet Özhaseki'nin "AKP içinde en fazla FETÖ diye bağıranlar cemaatçiler" çıkışını hatırlama...
Boşuna "önce siyasi ayak" demiyoruz en başından beri;
At iziyle it izini ayırma makamındakilerin, Pensilvanya yolunda artık heyecandan mı, korkudan mı, panikten mi bilinmez, arkalarında bıraktıkları tam olarak ne izi oluyor şimdi?
***
Henüz ortaya çıkmamış "FETÖ'lü" fotosu olan siyasiler için uykusuz geceler başlamıştır! Sağlık durumu elverişli olanların yatmadan önce bir doz sakinleştirici, uyku ilacı yahut bitki çayı almasında mahsur bulunmamaktadır!
***
Tiksindim...
------
Gülen'le fotoğrafı ortaya çıkan AKP'lilerden kimi "Ben gitmek istemedim diğerleri zorla götürdü" diyor, kimi "Bizim fotoğraflarımızı ortaya çıkaranlar Bülent Arınç ile Hüseyin Çelik'inkini neden yayınlamıyor" diyor... Nereden baksan jurnal, nereden baksan "yol arkadaşı(!)"nı satmak, nereden baksan şahsiyetsizlik...
***
Bayram gelmiş neyime!
-------
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Dil Bayramı dolayısıyla yayınladığı mesajda "dil"in, "Bir milletin bağımsızlığının, özgünlüğünün ... en büyük göstergesi" olduğunu söyledi.
Bu "kabul"e göre bir milletin dilinden ödün vermesi aynı zamanda bağımsızlığından ödün vermesi.
Hele hele bir milletin bir başka bir "dil"e taviz vermesi, başka bir "dil" karşısında geri çekilmesi "teslimiyet" demek ki!
***
Devam etti:
"Milletlerin kaderi dillerinin kaderiyle, dillerinin sınırıyla örtüşür."
Bu "kabul"e göre de, demek oluyor ki; "millet"in sınırları "dil"le çizilir. "Dilini" bir "ses bayrağı" olarak dalgalandıramadığın yer senin değil, senden değildir!
Misal...
Resmi dili Türkçe olan Türkiye Cumhuriyeti'nin bir kısım topraklarını başka bir dile terk edersen eğer; "subliminal(!)" bir "ben buralardan vazgeçtim" mesajı vermiş olursun aslında!
İstediğin kadar Sevr'i parçala, Misak-ı Millî güzellemeleri yap konuşmalarında; bir bakmışsın, dilinin okunmamaya, konuşulmamaya, yazılmamaya başlandığı yere kadarsın "yeni dünya" haritalarında!
***
Son olarak/en mühimi:
Cumhurbaşkanı aynı mesajında "Türkçemiz"i "milletimizin birlik ve beraberliğinin teminatı" olarak niteledi.
'Türkçe yoksa millet de yok' tercümesi;
'Türkçe yoksa birlik de yok';
'Türkçe yoksa beraberlik de yok'.
Uğruna tankların önüne yattığınız ne varsa yok yani;
"Darbe" gibi eksilmesi!
Bu devletin doruğunda ifadesini bulmuş bir "kabul" olduğuna göre sorabilirim gönül rahatlığıyla;
Şu "terör örgütüne hizmet"le suçlanıp da kayyum atanan belediyelere asılan Türkçe tabelaları indirip yerlerine yeniden "çift dilli" tabelalar asmak, "ikilik" yaratmak, "birlik ve beraberliğimizi teminatsız bırakmak" olmuyor mu bu durumda?
Bir öyle bir böyle, anlamak mümkün değil;
Buzdolabına kaldırılan etnikçi PKK açılımı mı, Türkçe mi yoksa?
Bir karar verin artık;
Türkçede direnmek mi "bölüyor" milleti yoksa vazgeçip başka diller/milletler "üretilmesine" yol vermek mi!