Geceleri hava sıcaklığının eksi 10’ları gördüğü, gündüzleriyse kendini biraz belli eden kış güneşiyle mutluluğun arandığı bir ilçedeyseniz ve evinizden çıktığınızda artık yaşamayan karşı komşunuzun gül ağacını mesken tutan serçe kuşlarından birinin donarak öldüğünü gördüyseniz…
Üstelik mevsim gereği bu ağaçta bir tane bile gül yoksa… “Çiçekçi bana bir gül ver” diye seslenen Ahmet Erhan’ın şiirinde olduğu gibi “Beyim gül olmaz ki bu mevsimde!” cevabını bir yerlerden duyuyorsanız…
Ordu’da bir cezaevi firarisinin gencecik bir fidanı bu dünyadan kopardığını bilip “Neden?” diye soruyorsanız…
Ardından sevgisiz yetişen nicelerinin yeni katil adayları olduğu gerçeğini düşünüyorsanız…
Siyasi gündeme değinmeden güler yüzlü bir yazı yazmaya çalışıyorsanız ve yeni yılda iyi şeylerin kötülerden fazla olmasını umut ediyorsanız… İşiniz de umutla yaşamanız da hiç mi hiç kolay değildir efendim!
Sizlere Kastamonu’nun Devrekâni ilçesinden sesleniyorum. İstanbul’u bilmeyen biri değilim, 8 ay öncesine kadar Zeytinburnu’ndaydım. “İstanbul özleniyor mu?” diyorsanız, hem de nasıl diyebilirim. O keşmekeş içindeki asık suratlıların çoğunlukta olduğunu ve sayısız kepazeliğin de büyük şehri donattığını biliyorum.
Şehrin dürüst, emekçi yanıdır benim özlediğim. Bu özelliği, rızkı çıkarmanın zor olduğu büyük şehirlerde daha çok görebiliyorsunuz çünkü. Hantallıktan uzak, dinamik, gayretli, mücadeleci insanlarımız… Selam olsun hepsine!
* * *
Nazım’ın “Kış gelmek üzere oysa ki gönül / Kışa girmeye hazır değil” mısralarını daha sık hatırladığımız şu günlerde gönül, kışa hazır mı, bilmiyorum ama cebin, gönülden daha fazla hazır olması gerektiğini biliyorum.
Doğalgazın, kömür ve elektrik masraflarının kıştaki payı büyüktür. Bunların yanında kapalı, soğuk havaların keder ve karamsarlık vermesinden bahsediyorsanız bunun da haklılık payı vardır.
Sevdikleriniz yanınızdaysa ne işsizliği ne de parasızlığı dert edinin! Ev sahibi, ikinci kirayı da ödeyemediğiniz için iyice sertliği ele almış olabilir. Görüşmesine gittiğiniz işten “Başkası alındı, geç kaldınız!” cevabı gelmiş olabilir! Hiç dert değil, siz daha önceleri neler görmediniz ki! Bunu da tebessümle karşılayabilirsiniz.
Size aşılamaya çalıştığım iyimserliğin “Çıplak Vatandaş” filmindeki gibi bir sonla bitmemesi içinse onca olumsuzluğa rağmen mücadeleden taviz vermemek ve hakkınız olan rızkınızı gasp edenlere de meydan bırakmamak gerekiyor!
Ne dersiniz, karamsarlığı bırakıp ümitvar olmak için bir kere daha zorlamaya değmez mi?
* * *
Geceler sıfırın altında bir dereceyle tescillense de artık yaşamayan komşunuzun gülleri kalmamış gül ağacındaki serçe kuşlarından biri donup düşmüşse de öğlene doğru kendini belli eden ve ikindiden bir saat sonrasına kadar varlığını devam ettiren kış güneşinden umut edip içinde gül geçen bir şiirle yeni yılı yaşayabilir insan:
“Kaldırımlarda kömür tozları
Bacalarda koyu bir duman var
Kara bir gökyüzü tek özelliği bu kentin
Çiçekçi bana bir gül ver
Kapalı perdeleri açabilse gülüm
Kapalı kapıları kırabilse
Kapalı yüreklere girebilse...
Çiçekçi bana bir gül ver
- Beyim, gül olmaz ki bu mevsimde!”