Sümeyra Kırca / YENİÇAĞ
Kafeden içeri girer girmez limon ağaçlarının arasından gelen huzurlu bir atmosfer karşılıyor sizi... Siz bir masaya oturup menünün gelmesini beklerken, Türk edebiyatının önemli şairlerinin kitapları geliyor önce... Bir anlık şaşkınlıkla işletme sahibine bakıyorsunuz ve o içinizi ısıtan bir gülümsemeyle "Bu kafede çay ısmarlamak için önce bir şiir okumanız gerek" diyor.
Türk edebiyatının önemli isimlerinden Nihal Atsız'dan, Nazım Hikmet'e kadar bütün şairlerin kitaplarına yer verilen kafede, tek bir yasak var; yüksek sesle konuşmak!
Kafeyi açmaktaki amacının sadece para kazanmak olmadığını vurgulayan eğitimci Ender Gültekin, "Sırf kavga ediyorlar ve ortamın huzurunu bozuyorlar diye bir yıl içinde 17 kez müşterileri kafeden çıkarmak zorunda kaldım. Amacım para kazanmak değil, güzel insan yetiştirmek! İnsanları kitap okumaya özellikle şiir okumaya teşvik etmek zorundayız. Burada insanlar huzur bulsun istiyorum" diyor.
"Birer tane kitap koymakla farklılık olmuyor, bir masa burada küfür ederek bağıra çağıra konuşsa bu kitapların bir anlamı kalmıyor" diyen Ender Gültekin, "Kafeye gelenlerden çok güzel şeyler duydum. Kafede özellikle duvarları bomboş bırakıyorum. Duvarlarda ne kadar çok uyarıcı olursa buradaki dinginliği bozar. İnsanlar duvarlardaki fotoğraflar yerine birbirine baksın, birbiriyle konuşsun istiyorum. Çok güzel bir duvar resminin yanında selfi çeksinler değil mesele, iletişim kursunlar."
Müşterilere gelen içeceklerin yanında bir kagıda şiir yazarak ikram ettiklerini anlatan Ender Gültekin, müşterilerin bu şiirleri ve kendi yazdıkları başka şiirleri ağaca bir iple bağladıklarını ve zamanla bu ağacın 'Şiir Ağacı'na döndüğünü söylüyor.
Göğe Bakma Durağı Kahve Evi'nin müdavimlerinden Funda Çakıcı, "Buraya gelen herkes zaten buranın daimi müşterisi ve aslında biz buraya ruhumuzu dinlendirmek için geliyoruz. Çok kıymet verdiğim insanları buraya getiriyorum ve onlarda çok beğeniyor bu konsepti! Burada Şiir Ağacı'nın altında oturup, önce şiir okumak sonra sohbet etmek özellikle büyükşehirlerde yaşayan her insanın ihtiyacı olan bir şey!" diyor.
Türkiye'de çocuklara kaliteli eğitim vermenin çok zor olduğunu belirten Enver Gültekin, geçmişte öğretmenliğin çok saygın bir meslek olduğunu ancak bugünlerde eğitimcilere kimsenin saygı duymadığını üzüntüyle anlatıyor.
Ender Gültekin şöyle konuşuyor: "Dün diploma cahili olan anne babaların yetiştirdiği çocuklar yani bizler var, ki bu grup çok kaliteli bir eğitim aldı, çok güzel yerlere geldi. Bugün bizim çocuklarımız var, lisans mezunu, yüksek lisans mezunu diplomalı bizlerin yetiştirdiği çocuklar ortada. Eğitimin içini boşalttılar" diyor.
Eğitimi dinamitleyen en önemli sorunun 'Öğretmen şikayet hattı'nın kurulmuş olmasına bağlayan Ender Gültekin, "Disiplin ortadan kalktı ve öğretmenler artık parayla alınan bir şeye dönüştü" diyor.
Türkiye'de eğitimin bilinçli bir şekilde bitirildiğine dikkat çeken Ender Gültekin, bir eğitim gönüllüsü olarak mücadelesini bu şekilde veriyor. Belki farklı konseptlerde birçok kafeler var ancak, insanların yüreğine dokunmak için kurulan bir kafe her şeyden önce takdiri hak ediyor.
Safra kesesi hastalıkları nelerdir?
Ürolojik hastalıklar nelerdir?
Bebeklerde en sık görülen hastalıklar