Bu kaçıncı aldanış?
Başbakan’a sunulan istihbarat raporlarında “Kendilerine operasyon yapılmayacağına dair kesin kanaate varan PKK’lılar, yurt içinde alenî propaganda yapıyorlar” şeklinde ifade var...
Bu ifade doğru ama eksik... Çünkü sadece propaganda yapmakla kalmıyorlar, bölgenin bir çok ilinde ‘yönetimi resmen devralmaları için iş sadece mevzuatın tamamlanmasına kalmış’ gibi hareket ediyorlar... Psikolojik üstünlük tamamen lehlerine dönmüş durumda... İş adamı, mühendis, korucu kaçırıyorlar, karakol ve baraj yapımlarına karşı tehditle halkı organize ediyorlar...
Bu süreç, illegal bir örgütü legalleştirdi ve dünyanın en özgürce hareket etme ayrıcalığına sahip örgütüne dönüştürdü!.. Cevabını bildiğim halde, bölgede görev yapan valilere ve kolluk kuvvetlerinin yöneticilerine şu soruyu soruyorum: “Sorumluluk bölgenizde herhangi bir kaçırma olayı meydana geldiğinde, kaçırılanın ailesi, kaçırılan kişinin yerini size bildirdiğinde operasyon yapabiliyor musunuz, yapamıyor musunuz? Neden?”
Daha bir yıl bile olmadı; dağlarda ‘sıkışan’ PKK’dan, şehirlerde ‘sıkıştıran’ PKK’ya döndük!.. Süreç öncesinde PKK’yı destekleyenler, devletten yana olanlar ve güce göre pozisyon alanlar vardı... Şimdi fiilî durum hızla değişiyor, devletten yana olanlar eriyor, terör örgütünün kavuştuğu ‘dokunulmazlık’ zırhı, ayrı bir otoritenin âdeta resmiyet kazanmasına zemin hazırlıyor...
Sanki Türkiye Cumhuriyeti ‘çekilme’yi kabul etmiş de ‘takvime bağlanmış’ gibi bir hava yayılıyor... Cizre’deki o ‘diploma töreni’ bölgedeki gerçeğin küçük bir fotoğrafıydı sadece... Büyük bir kısmı sınır dışına çıkmamış PKK’lı teröristler, bölgedeki şehirlerin üzerinde karabasan gibiler artık... Dağlarda verdikleri mücadeleden zaferle çıktıkları psikolojisiyle, ‘T.C.’nin artık dokunamadığı kahramanlar’olarak açıktan propaganda yapıyorlar, kuracakları ‘devlet’in şimdiden memurlarını toplayıp eğitiyorlar, direnen unsurları kaçırıp sindiriyorlar, ‘vergi’ topluyorlar, korucuların kiminden intikam alıp, kimini PKK saflarına geçmeleri şartıyla affedebileceklerini bildiriyorlar...
Hem devlet aldatıldı, hem de siyasî iktidar vasıtasıyla milletin bir bölümü... “Alan hâkimiyeti sağlayacağız” diye girişilen ve Şemdinli’de ‘devrimci halk savaşı’na dönüştürülmek istenen büyük fitne, güvenlik güçlerinin tarihî operasyonuyla fiyaskoya dönüşmüş, PKK tarihinin en ağır yenilgilerinden birini almıştı... Fakat eş zamanlı başka çark işlemeye başladı ve bu çark ‘dağlarda kaybeden’e ‘masada kazanma’ fırsatı sağladı...
Yeni dönemin nasıl olacağına dair ilk belirtilerden birisi, KCK operasyonlarının önemli ismi İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in BDP’lilerin zafer nârâları eşliğinde ‘azledilmesi’ydi... Ardından yasalar değişmeye başladı... Terörist örgüt, müttefiklerimizin dilinde ‘aktivist’e dönüştü... Bir önceki kış, canının derdine düşmüş terörist, kısa bir süre sonra şehirlerin ‘asayiş’ine el koyan ve operasyondan muaf ‘meşrû eşkıya’ kimliğine kavuştu...
“Artık analar ağlamayacak, küresel güç oluyoruz” müjdeleriyle toplumu ikna etmeye çalışan siyasî sorumlular ise bugün ‘çift kişilik’ içindeler... Aldatıldıklarını itiraf edemiyorlar... “Türkiye Cumhuriyeti, topraklarında karakol da yapar, baraj da” kararlılığı koymak yerine, kaç tane karakol kapattıklarını ispatlamak derdindeler!.. Sürecin şımartılmış muhatabı ise “Artık ikinci aşamadayız, derhal yeni yasaları çıkarın ve Öcalan’ı özgürleştirecek çalışmayı başlatın” talimatını veriyor!..
Bırakılacağı söylenen silahlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin şakağına dayanmış durumda... Üstelik bugün ‘baharsever’ Batılı odakların da desteğiyle ‘halk ayaklanması’nı çok daha özgür bir ortamda organize edebilecek, ülkedeki diğer ‘potansiyel isyancılar’la işbirliği yaptırabilecek çapta...
Sürekli aşağılanan ‘güvenlikçi politika’dan vaz geçişin bedeli bu!..