Bu ittifaklarda bir etik sorun yok mu?
Siyasi parti ayırt etmeksizin söylüyorum:
Sizce de, ister tavanda, ister tabanda olsun, yerel seçimlerle ilgili olarak planlanan ittifaklarda bir "etik sorun" yok mu?
Daha partiler "ittifak modeli"nde bile tam olarak uzlaşmamışken, "görüşmeler" halihazırda "o mu olsa, bu mu olsa" kıvamında sürerken, parti yöneticilerinin "kesin aday sayısı" ilan etmeleri biraz garip ve ittifak ortağına karşı da saygısızca değil mi?
Misal, iki siyasi parti liderinin görüşmesinden hemen sonra, liderlerden biri daha partisine varmadan, kendi kurmaylarıyla "durum" değerlendirmesi yapmadan, görüş almadan, diğerinin genel başkan yardımcıları "İstanbul, Ankara, İzmir adaylarının kesinleştiğini" söylüyorlar. Güya ittifak kapsamındaki iller bunlar... Adayları, ittifak ortağının görüşü alınmadan belirlendiyse bu nasıl ittifak? Görüşmede aday ismi "bildirmeye", "istişare" denmiyor nihayetinde!
Aynı şekilde, iki partinin yöneticileri buluşuyor, konuşuyor, henüz "prensipte anlaşma" aşamasında olduklarını bildiriyor, hooop aynı gün bir tanesinin yöneticileri adaylarını kesinleştirdikleri illeri sıralıyor.
Bir siyasi partinin, topyekün desteklemesi beklenen adaya dair kendi seçmenin hassasiyetleri doğrultusunda bir söz hakkı olmayacak mı yani?
O zaman başlıkta bir tashihe gidilmeli;
Zira "ittifak" değil "dayatma"dır bu tür bir ortaklığın ismi!
***
Kocamaz'ın seçimi...
Önceki gün MHP'den istifa ettiğini açıklayan Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz'ın adı HDP dışındaki bütün siyasi partilerle anılmıştı. Tam son günlerde ibrenin AKP'ye kaydığı dedikodusu yayılmıştı ki, Mersin, AKP-MHP ittifakı kapsamına alındı.
Hoş, özellikle 15 Temmuz'dan sonra oluşan iklim kullanılarak tabiri caizse "anasından emdiği süt burnundan getirilen", haksız-hukuksuz şekilde altı boşaltılan, yalnızlaştırılan, kuklalaştırılmak istenen Kocamaz'ın AKP adaylığını sindirebilmesi için "Stockholm Sendromu" yaşıyor olması gerekirdi...
Türkiye'de siyasi zeminin kayganlığını düşününce "kesin bilgi" diyemem ama mevcut koşullar altında, belediyecilikte markalaşmış, her kesimden oy alma potansiyeli bulunan bir isim olan Kocamaz'ı, "CHP destekli İYİ Parti adayı" varsaymak için kâhin olmaya gerek yok gibi!
***
Adana
AKP'yle MHP arasındaki yerel seçim ittifakının "MHP'nin mevcut belediyelerinin MHP'de, AKP'ninkilerin de AKP'de kalacak şekilde" dizayn edileceğini söyleniyordu. Ve fakat, iki partinin genel başkanları arasında yapılan görüşme sonrasında "Adana'nın ittifak dışı bırakıldığı" söylentisi yayıldı.
Doğru olabilir mi?
MHP, sahip olduğu en büyük belediyeyi feda edecek, en azından riske atacaksa ne faydası var bu ittifakın ona?
Adanalılar "yok öyle bir şey" diyorlar ama Habertürk'ten Muharrem Sarıkaya'nın yazdığına göre "AKP ısrarlı olmuş Adana'da" !
Düşününce, 24 Haziran sürecinde AKP-MHP teşkilatlarının neredeyse birbirine girdiği, yerel seçim için birbirlerine meydan okudukları illerde bile uzlaşılırken, Adana'yı "uzlaşılmaz" kılan ne oldu acaba? Bu neyin hesaplaşması böyle? Neyin hazımsızlığı var AKP cephesinde?
***
Ya Semih Terzi "hain" olmasaydı...
15 Temmuz'dan sonra yargılandığı Sakarya davasında hakkındaki 9 suçun 8'inden beraat eden, "anayasal düzeni bozmaya yardım"dan 12 yıl 6 ay hapse mahkum edilen bir astsubayın eşinden geliyor mektup. Çok özetle aktarıyor, takdiri size bırakıyorum:
"Eşim 26 yıl dağ demeden taş demeden imha astsubay olarak görevini layıkıyla yerine getirdi. 2009 -2011 yılları Hakkari Dağ Komanda Tugayı'nda görev yaptık. Lafta değil her gün kefen giydik. Lojmanlarımız, PKK mezarlığının karşısındaydı; her leşleri geldiğinde lojmanlarımız taşlanırdı. Ama camımızdan Türk bayrağını asla indirmedik.
Bütün imkanlara sahip oldukları halde o gece saat 02:00'ye kadar ne olduğunu anlamayan generallere bir şey olmazken, terör saldırısı diye komutanı tarafından tuzağa çekilen, olayın gerçek yüzünü anlayınca 00:30'da polise giden eşim ceza aldı.
Ben o gece, sarıklı cübbeli adamlar "asker karısı ganimettir" diye lojmanın kapısına dayandığında ne yapacağımı şaşırdım...
Herkes rolünü layıkıyla oynadı ödülünü aldı olan bizim gibi garibanlara oldu.
İhraç edildik. Lojmandan atıldık.
Şunu sormak istiyorum:
"Rahmetli Ömer Halis Demir, o gece Aksakallı'dan, Semih Terzi'nin infazı için yazılı emir istemiş mi? Semih Terzi eğer hain olmasaydı emri veren mi yoksa emre uyan mı suçlanırdı?"