Bu işte iyi niyet yok!
“Atatürk’e niçin kin duyuyorlar” yazımızın, “Ben pek çok Alevi tanıyorum Dersim olayları sonrası Batıya sürgün edilmiş... Hiç biri Atatürk’e toz kondurmuyor” diye başlayıp devam eden son bölümüne bizi çok duygulandıran tepkiler aldık. Kendilerinden izin almadığım için isminin yalnızca baş harflerini vereceğimiz A.P’nin elektronik postasını cümlesi adına sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Çok Saygıdeğer Hasan Bey,
(...)yazınızı zevkle okudum. Atatürk’e, Türklüğe ve Cumhuriyetimize kin kusanlara karşı çok güzel bir cevap vermişsiniz. Ellerinize sağlık. Ben de Aleviyim. Annem ve babam beni Atatürk ve Cumhuriyet sevdasıyla yetiştirdi. Çok uzun zamandır yurtdışında yaşıyorum. Evimin odaları ve üniversitedeki çalışma odam Atatürk fotoğrafları ile dolu. O’na olan sevgimi, özlemimi anlatacak kelimeler bulamıyorum. Ben şahsen Atatürk’ü sevmeyen hiçbir Alevi tanımadım. Her Alevi’nin evinde Hz. Ali’nin, Hacıbektaş Veli’nin ve Mustafa Kemal’in fotoğrafları olur. Hiçbir karalama kampanyası Atatürk sevgisini Alevilerin gönlünden alamayacaktır. Tüm bu karalama kampanyaları boşa çıkacaktır.
Saygıyla ellerinizden öpüyorum.. ”
Bir akademisyen olduğu anlaşılan A.P.’nin sözünün üzerine söylenecek fazla bir söz var mı?
Bence yok.
Elbette farklı düşünenler olacaktır. Ama o “farklı düşünenleri” Alevilerin tamamı gibi takdim etmek zulüm değil midir? Durup dururken, hatta Türkiye bin bir badire girdabında PKK bölücülüğünden ekonomik çalkantılara, deprem felâketinden, İran ve Suriye gibi komşularla savaşın eşiğine gelmiş, Rusya başta olmak üzere komşu ülkelerin füzeleri ülke topraklarına çevrilmişken, sakin günlerde konuşulması gereken kabuk tutmuş bir yarayı kaşımak akıl kârı mıdır?
Bunda iyi niyet aranabilir mi?
İyi niyet olsa meseleyi takdime “Dersimli çocuklar ateşin içine atılmış, alevlerden kurtulmak isteyen çocuklar kalaslarla tekrar alevlerin içine itilmiş, karşılarında da sigara tüttürülmüş” le girizgâh yapılır mı? Hadise doğru mu? Bilmiyoruz. Doğru olsa bile bugün kim o Dersimli çocuğun yerinde olmak ister? Hiç kimse! Peki, alevlerin içinden çıkan çocukları tekrar alevin içine iten biri olmak isteyen var mıdır aramızda? Yoktur. Öyleyse Sayın Başbakan bu hadiseyi anlatarak, bu yarayı yeniden kanatarak ülke bütünlüğüne mi hizmet etmiştir? Diyelim ki, AKP olarak CHP’yi yıpratmak gibi bir amaç içindi bütün bunlar? Söyleyin Allah aşkına, ülke insanı arasında kin ve nefreti azdıracak tahrip cümleleri kurmak, muhalefet partisine üç kuruşluk zarar vermek için bir iktidar partisinin yapacağı iş midir bu? Aynı şeyi PKK yapsa anlarım, CIA yapsa, MOSSAD yapsa MI6 yapsa, anlarım. Ama bunu anlamadım, anlayamıyorum.
Zaten AKP’nin aynı bahiste bir sürü çelişkileri var. Bu zihniyete göre malum bir ayaklanma varsa bile, sebebi “Laikliğe karşı bir Şeriat” ayaklanması. Diyelim ki öyle. İyi de toplumda alttan alta “Laikliğe karşı Şeriatı” propaganda eden sizler bugün anayasalarında şeriatla yönetildiği yazılan Tunus’tan Libya’ya, Mısır’dan Suriye’ye kadar ABD ve İsrail’in hedefindeki ülkelere koşup, “Ne varsa laiklikte var” propagandası yapmıyor musunuz?
Dün öyle, bugün böyle..
Yarın ne yapacağınızı nereden bilelim!
“Bu gidiş iç çatışma ile sonuçlanır” diyen Kılıçdaroğlu maalesef haklı. Ve bu gidişle Ermeni soykırımı da tanınır diyenlere edilmedik hakaret bırakılmıyor. İyi de kardeşim siz “yandaş” gazeteleri okumuyor musunuz? Daha “Dersim” dediğiniz günden itibaren, “Yetmez, Ermeni tehciri ile de yüzleşmeliyiz” konulu onlarca yazı niye yazıldı öyleyse? Duman tütüyor, ateş olmayan yerden duman tütmez, itfaiyeye haber verelim diyenlere, hükümet kanadından ağza alınmadık hakaretler yağdırılıyor? Bir kalemin ucu parti ve partilinize azıcık batıp canınız yanınca, “Maaşını sen veriyorsun, yazarına sahip çık” tehdidi savuruyorsunuz, alıştık. İyi de siz “Dersim” deyince, “Ermeni tehciri ile de yüzleşelim” diyen, iktidar nimetine boğduğunuz kalemlerinize niye iki çift laf etmiyorsunuz?