Bu feryadı sen duymazsan kimse duymaz!

Ankara Abidinpaşa’da eski bir binanın odalarından birini sahra hastanesi gibi yapmışlar... Günde ortalama yüz-yüz elli hastaya bakıyorlar... Tıklım tıklım içerisi... İmkânsızlıklar içinde kavim-kardaşa yetişmeye çalışıyorlar...
Bırakın Ankaralıları, orada yaşayan milliyetçilerin bile tam olarak kavrayamadıkları dramın altına vücutlarını koymuşlar, dermanları yettiğince direniyorlar... Tamamen gönüllülerden oluşan doktorlar, öğretmenler ve diğer kamu çalışanları... Hayırseverleri harekete geçirerek, ilaç ve ev eşyası temin etmeye, çalışabilecek olanlara iş bulmaya ve bizim alfabeyle okuma yazma öğretmeye çalışıyorlar...
Kendi çocuklarından esirgedikleri zamanı Telafer göçmeni Türkmen ailelere ve çocuklara ayırıyorlar... Dertle bütünleşmişler âdeta... Tarih yazıyorlar dersek abartmış olmayız... Acil girişler dışında sağlık hizmeti almaları mümkün olmayan Türkmenler için her türlü fedakârlığa katlanıyorlar... Gerekirse yeni doğan çocuk için para isteyen çocuğu hastane yönetimin önüne atıyorlar, gerekirse kaçırıyorlar, gerekirse borç senetlerinin altına kendi imzalarını atıyorlar...
Bazı belediyelerin Türkmen cenazelerini bile gömmek için para istedikleri bu kardeş topraklarda ’kardeşlik’ neymiş gösteriyorlar... Ayakta tedavi olamayacak durumdaki ağır hastalar için özel ilişkilerini kullanarak sonuç almaya çalışıyorlar... Tam anlamıyla seferberlik tanımına uygun bir şekilde çırpınıyorlar...
Ankara bilmiyor ama içinde 3600 Telafer ağırlıklı Türkmen aile var... Irak ve Suriye’den gelen diğer göçmenlerden farklılar... Neredeyse hepsi nitelikli insanlar... Kimi öğretim üyesi, kimi doktor, kimi öğretmen, kimi mühendis... Sayıları 25.000’in üzerindeki bu insanlar ne dileniyorlar, ne kavşaklarda araba camı siliyorlar, ne de herhangi bir adlî vak’aya karışmışlıkları var...
Kültürleri gereği son derece efendi insanlar ve sığındıkları bu kardeş ocağında tutunmaya çalışıyorlar... Yetimler, ailesinde erkek kalmamış olanlar ve çaresizler bir umut içinde kardeşlerinden feryatlarının duyulmasını istiyorlar...
Dilenmek zorunda kalmamak için IŞİD’in elindeki Telafer’e ölümü göze ala ala dönenler var... Şüphesiz bu onların kusuru değil, kardeşlerinin dramından habersiz veya ilgisiz bizlerin ayıbıdır... Başta etnik unsurların en küçük bir haberi dünya kamuoyunu ilgilendirirken, sınırlarda bekletilen, Türkiye’ye bin bir zorlukla geçebilen kardeşlerimize biz el uzatmayacağız da kim el uzatacak?
Söz konusu aileler için esas facia birkaç ay sonra başlayacak, eğer yetişilmezse... Gelirken yanlarında getirebildikleri birkaç bin dolar para tükenmek üzere... Onların çoğunu ev kiralarına harcamış durumdalar... Ellerindeki paralar bittiğinde bu insanlar ne yapacak? Ne dilenebilirler, ne başkaları gibi suç işleyebilirler...
Ankara’da vicdan sahibi varsa, milliyetçi varsa, milliyetçi zengin varsa, belediye başkanları varsa, hastane sahipleri veya yöneticileri varsa, ekmeğini kardeşiyle paylaşacak varsa -ki vardır- acil eylem planının harekete geçirilmesi gerekiyor...
1-Riski az olan iş yeri sahipleri mutlaka bir Türkmen’i istihdam edebilir (İhtiyaç yoksa da, kayıt dışı olsa da)... Bu Türkmenlere yapılabilecek en büyük hizmettir... 2- Durumu iyi olan veya ihtiyaç hisseden aileler çocuklarına bakıcı olarak Türkmen annelerden veya kızlardan yararlanabilir... 3- Milletvekilliğine aday olacak kadar milliyetçi bilinen hastane sahipleri ve yöneticileri, ağır hastaların tedavilerini üstlenebilir, doğumlar o hastanelerde yapılabilir... 4- İlgili belediyeler hem okuma yazma kurslarını organize edebilir, hem gıda ve yakacak yardımında bulunabilir, hem de psikolojisi savaş şartlarından etkilenmiş Türkmen çocuklar için kreş hizmetlerini hayata geçirebilir... 5- ’Ensar’ titizliğinde davranılarak, zekât konusunda bu yıl öncelik topraklarından bizim vicdanımıza hicret eden bu kardeşlerimize verilebilir...
Girişte sözünü ettiğimiz kahramanlar Abidinpaşa’daki Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Türkmenevi yöneticileriydi... Neredeyse elbiselerini çıkarmışlar, Türkmen kardeşlerimizin acılarını giymişler üzerlerine ama bu yük o idealistlerin çok daha uzun süre kaldırabilecekleri bir yük değil... İnsansak, Türk’sek, Müslüman’sak, kardeşsek paylaşmalıyız...
Başkalarının yaygaralarının aksine Ankara’dan yükselen sessiz çığlığı duymak ve duyurmak mecburiyetindeyiz... Selâm olsun ocağın idealist kahramanlarına ve onların yüküne omuz verecek, bir yetim başı okşayacak herkese...

Yazarın Diğer Yazıları