Bu düzen böyle gitmez
Erdoğan'ın seçim kazanmak adına ülkede yıllardır yaptığı 'kutuplaştırıcı siyaset' döndü kendisini vurdu. Diyeceksiniz ki ya nasıl olur? Seçim kazanıyor, saflarını bir arada dağılmadan tutuyor? Doğrudur, safları dağılmıyor ama ülke karpuz gibi bölündükçe ekonomi politikalarının başarı şansı düşüyor.
Şu itirazınızı duyar gibiyim: Ortada ekonomi politikası yok. Mantığı olmayan bir faiz indirimin patlattığı kur ve enflasyon var. Haklısınız. Ama şu politika da bile birlik içinde olsaydık daha az zarar görürdük.
Konuyu açayım,
Ekonomide karar alıcıların başarılı olması için halktan kopmaması gerekir. Böylece aldıkları kararları geniş halk kitlesi benimser ve amaca ulaşmak kolaylaşır.
Burada işaret etmek istediğim nokta şu: Erdoğan yarın gerçekçi ekonomi politikaları izlemeye karar verse dahi bunu başaramaz. Çünkü ekonomide kaynakların tamamını kendi oligarşisi içinde pay etmiş durumda. Sofraya kimseyi yaklaştırmıyor. Vaziyet böyle olunca da bir gün en doğru kararları alsa bile ülkenin yarıdan fazlası ona itibar etmez.
Ekonomi, özellikle finans piyasalarında mücadele ilk önce psikolojide verilir. İnsanlar sizden hoşnut değilse, gelir hakça, adaletle dağıtılmazsa sorun çıkar. Daha kurallar piyasaya ulaşmadan beyinde inkar edilir. Program başarısız olur.
Bu bağlamda Erdoğan kazansa şu sorunlar oluşacak:
1- Gerçekçi bir çıkış planı yok. Üretim devrimi yapacak bir plan elinde mevcut değil. Bol keseden para dağıtan, 20 yıllık hataları telafi etmeye çalışan bir anlayışa sahip.
2- Plan olarak sahip olduğu 'faiz indirimine dayalı enflasyonla mücadele' stratejisi iflas etti. Ama çılgın bir inatla bunda direniyor.
Yani faizi sıfıra kadar çekerken enflasyonu düşürmediği için Lirayı daha da ezecek, dolara hücumu artıracak, bu akışı geçmişte olduğu gibi KKM ile durdurmaya çalışırken bütün mevduatın KKM olduğu gerçeği ile yüzleşerek, Hazine'nin KKM'ye ödenen faizle sarsıntı geçirmesine kadar ucu açık bir süreci tetikleyecek.
3- Kur ve enflasyon yukarı giderken, sefalet artacak, pahalı mallar alınmayacak ve durgunluk şirket ve aile iflaslarını artıracak.
Bir kez daha vurgulayalım, Erdoğan büyük bir çöküş yaşatmadan gerçekçi politikalara geçmez. İnandığı işleri yapmaya devam eder.
Türkiye 20 yılda nereye geldi dediğimizde, dünya ticaretinden aldığı pay doksanlı yıllarda ne ise o civarlarda gezen, hızla yaşlanan, sefaletin arttığı, bilginin, teknolojinin azaldığı bir ülke haline gelmiş durumda.
Bu noktada gençler şunu düşünmeli: KPSS'de 90 alıp işsiz kalırken 50 alan bir yandaşın seçileceği düzene evet diyecek miyim?
Mesleğim, kuvvetli bir gelirimle, kimseye muhtaç olmayan bir şahsiyet mi olacağım yoksa ana baba eline bakan, kısır bir döngü içinde yitip gençliği solduracak mıyım?
Faizi düşürerek kuru ve enflasyonu patlatmış bir yöneticiye bir kez daha oy vererek 'aferin devam et' mi diyeceğim?
Emeğin büyümden aldığı payı düşürüp kaynakları oligarşiye aktaran mekanizmaya 'buyur yürü' diyecek miyim?
En önemlisi: Hayaller yedirmeye çalışanlara dur diyebilecek miyim? Zira bu düzen böyle gitmez…