Bu çağda Turan'a giden yol daha açık

Karabağ'da, Azerbaycan'la Türkiye birlikte hareket etmiştir. Rusya'nın müdahalesine kadar birlikte ilerlemişler ve toprakları birlikte kurtarmışlardır. Turancılığın bir adı budur!

Geçmişte, Enver Paşa, kardeşi Nuri Paşa'nın komutasında "İslâm/Turan Ordusu"nu Azerbaycan'a gönderdi, Türkleri Rus-Ermeni katliamından kurtardı ve hatta ilk cumhuriyeti kurmalarının önünü açtı.

Prof. Dr. Yusuf Sarınay (şimdi TOBB Rektörü), TDV İslâm Ansiklopedisi'nde "Turan" maddesini yazmıştır. Şu bilgileri verir:

"Turan kavramı Osmanlılar'da ilk defa, 1786'da Buhara hükümdarına gönderilen ve Ruslar'a karşı birlikte hareket edilmesi teklif edilen bir mektupta geçer. Ancak turancılık, Osmanlı Devleti'nde XIX. yüzyılın ikinci yarısında gelişmeye başlayan Türkçülük hareketinin bir sonucu olarak pantürkizm ile eş anlamlı, bütün Türkler'in birleşmesi şeklinde Türk siyasî ve edebî literatürüne girmiştir."

Bir: Biz Türk'üz Ruslara karşı birlikte hareket edelim, deniyor.

İki: Turan bütün Türklerin birleşmesi. Sanmayın ki, bütün sınırları açalım, bütün Türkler aynı çatı altında, tek bayrak sallasın! Nihaî olarak arzu edilebilir ama yok öyle bir şey! Birbiriyle ve dil ve kültür olarak en iyi anlaşabilecek toplulukların kaynaşmak için bir hat çizmeleri "Turancılık"tır.

Siyasî İslâmcılarımız da şunu bilsinler: "Ümmet"e giden yol da "Turan"dan geçer.

Prof. Dr. Zeki Velidi Togan, "Hatıralar"ında Hint Müslümanlarının ve İkbal'in "Türk" heyecanını aktarır:

"O vakit Bombay'da bir camiye gitmiştim. Duvarına 'Zinde bâd Mustafa Kemal' diye yazılmış bir levha asılı bulunduğunu gördüm. Mihrabın sol tarafında da iki rahle üzerinde Kur'an-ı Kerim ve Mesnevi bulunuyordu. Yani Hindistan Müslümanları, Mustafa Kemal'i kendi millî kahramanları sayıyorlardı. İkbal'in şiirlerinde Türkistanlılara da heyecan verecek pek güzelleri vardı. Ezcümle: 'Temur'un sazı kırıldı, fakat ahengi (melodisi) yaşıyor; bir gün bu ahenk Semerkand'ın başka bir sazından yeniden sahneye çıkacaktır. / İkbal Hintlidir. Fakat ruhu ve kültürü itibariyle Türklere sımsıkı bağlıdır. 'Gerçi Hint çocuğuyum, fakat gözümün nuru Buhara, Kâbil, Tebriz'in pâk toprağından geliyor."(s. 449)

Togan, Başkurdistanlıdır. Siyasî ve ilmî faaliyetleri birlikte yürütmüştür. (1910'lu yıllarda kendi memleketinden İstanbul'a Türk Yurdu dergisine makale gönderdiğini yine hatırlatırım.) Enver Paşa Türkistan'a geçtikten sonra birlikte mücadele vermişlerdir. Hatıralar'ında, Rusların, "Turan"ın önünü kesmek için oynadıkları rolden bahseder:

"Enver Paşa, 'Arkadaşlarımız İslâm milletlerinin ve Türklerin vahdetini [birliğini] neden istemiyorlar?' dedi. Ben de ona: 'Türkistan'da avam ancak Osmanlı halifesini bilir. O da Türkiye Sultanıdır. Türkiye Türklerinin Türkçe konuştuğunun farkında değildir. Münevverler bunu bilir ama, kültür birliğimizden habersizdirler. Diğer taraftan Ruslar, Panislâmizm ile Pantürkizmi o kadar menfur bir şey olarak gösteriyorlar ki Ruslarla iş gören insanlar bu mefkûrelerden [ülkülerden] uzak durmak lüzumunu hissediyorlar. Hiç unutulmamak icap eden diğer bir husus da bura Türk halkının ancak kendi dertleriyle meşgul olmaları, Türk siyasî vahdeti meselelerini hiç işitmemiş olmalarıdır. Bu fikri hacılar bile bilmez. Bilen varsa İstanbul'da tahsil görüp gelen birkaç talebeden ve 'Türk Yurdu' okuyucularından ibarettir." (s. 332)

Bu çağda Turan'a giden yol daha açık.

Tekrar ediyorum... Turancılığa "ırkçılık", "gericilik" diyenler, emperyalistlerin oyununa gelenlerdir.

*

(Eski valilerimizden hemşehrim Refik Arslan Öztürk'ü kaybettik. Ülkemize büyük hizmeti vardır. Niğde valisiyken kendisiyle görüşmüş, çabasını, fedakârlığını yazmıştım. Allah rahmet eylesin.)

Yazarın Diğer Yazıları