Bu bir ihbardır(!)

Bu bir ihbardır(!)

(...) Rus uçağını düşüren pilotların, darbe girişiminde yer aldıkları iddia ediliyor. Savcının soruşturmayı bu yönde derinleştireceğini öğrenince, benim de bir faydam dokunsun diye düşündüm.

 

Buyurun bu bir ihbardır:

Rus uçağı 24 Kasım 2015 tarihinde düşürüldü. Ertesi gün, 25 Kasım'da zamanın Başbakanı Ahmet Davutoğlu, AKP grubunda bir konuşma yaptı ve "Uçağın vurulması emrini bizzat ben verdim" dedi. Acaba Davutoğlu da "kripto" mu?

Aklım ermedi doğrusu.

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet

+++++

 

med-kari-002.jpg

Ercan Akyol Milliyet

 

++++++

Silah lobisi sözcüsü sanki

------

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Şeref Malkoç'un "Darbeye karşı halkın silahlanması sağlanacak. Meşru müdafaa için ruhsatlı silah alımının önü açılacak" sözleri de bir başka hatanın başlangıcı gibi görünüyor.

Bir hukuk devletinde "suçlular yakalanır, yargı önüne çıkarılır, hakkındaki tüm deliller incelenip kanıtlandıktan sonra yasadaki uygun ceza verilir."

(...)

Özellikle infial halindeki halkın bir de üstüne "silahlı olması" sadece kendisine ateş edenin değil, diğer insanların da hedef haline gelmesini sağlar.

(...)

 Kadın ve çocuklara karşı şiddeti bile önleyememişken "kısıtlanmayan silah kullanma hakkı" doğru karar mı olacak?

Yoksa ABD'deki gibi bireysel saldırıları mı arttıracak?

Avrupa'da terör saldırılarından sonra bireysel silahlanmanın artmasının "silah ticareti yapanların işine yaradığı, silah şirketlerinin silahlanmayı teşvik edici lobi yaptığı" bildiriliyor.

Kısacası, bu kararların öyle tek cümleyle geçiştirilecek kadar önemsiz olmadığını fark edelim.

Güngör Mengi Vatan

++++++

Silahlandır-ma!..

----------

Saray'ın danışmanlarından Şeref Malkoç, halkı silahlandırmadan yana...

Bu gibi darbe teşebbüslerinde filan "meşru müdafaa" hali varmış, silah ruhsatı verilmesi kolaylaştırılmalıymış...

Yani, "Halk kendi işini kendi görsün" demeye getiriyor... Polis ve asker yerine halk kendi kendini korusun... Önceki gün olduğu gibi sopalarla Mehmetçik döveceğine, silahıyla öldürsün...

Eleştirilerin hedefi olunca da "Ben hukukçuyum ne dediğimi bilirim" diyor...

Malkoç'un hukukçuluğu, Türkiye'deki hukuk anlayışı gibi!..

Mehmet Türker Sözcü

++++

"İnsan hayatı" üzerinden hesaplaşılır mı!

----

Darbe girişimi bastırıldı, böylece olası pek çok haksızlığın, hukuksuzluğun önüne geçildi. Ama aynı zamanda yeni hukuksuzluklar başladı.

Onlardan biri de sağlık müdürlüklerince hastanelere yollanan "Rapor almak için gelen devlet memurlarına rapor vermeyin" talimatı.

Bundan amaç malum; darbe gerekçesiyle gözaltına alınma ihtimali olanların rapor alarak gözaltını geciktirme, o arada kaçma ihtimallerini ortadan kaldırmak.

İyi de bunu önlemenin yolu raporu yasaklamak mıdır?

Raporluk bir devlet memuru, sırf rapor alamayacağını bildiği için hastaneye gitmez de başına bir şey gelirse... Ya da bir hekim... Rapor vermesi şart olan bir devlet memuruna sırf yasak geldi diye rapor vermez, veremez de hastanın başına bir şey gelirse...

Devlet memurunun sorumlusu kim olacak? Rapor vermeyen doktoru hangi yasa koruyacak? Bu talimat verilirken bu sonuçlar düşünüldü mü?

Melih Aşık Milliyet

+++++

Nerede kaldı "milletin arzusu"

---

"Millet isterse yaparız, istemezse yapmayız" Erdoğan'ın en temel sloganı.

Bu "milletin iradesi, milletin arzusu" popülizmi idam cezasının istenmesiyle yeniden ortaya çıktı.

Erdoğan "milletim isterse tabii ki bakacağız" dedi önce. Sonra bir Amerikan televizyonuna verdiği demeçte "Meclis idamı getirirse tereddütsüz imzalarım" diye konuştu.

Öyle ya, idam milletin arzusu.

Aynı gün çıktı yine halkın karşısına ve bu kez Gezi Parkı'na Topçu Kışlası'nı yapacaklarını söyledi.

Az önce yaptığı konuşmayı unutarak bu kez "İsteseler de istemeseler de yapacağız" dedi üstelik.

Eee, nerde kaldı "milletin arzusu."

Can Ataklı Korkusuz

+++++

Geç istihbarat istihbarat mıdır

-----

Cumhurbaşkanı'nı öldürmeyi hedeflemiş, sivil halkın üzerine helikopterden ateş açacak, tankın önüne katıp sürükleyecek kadar gözü dönmüş; en yakın çalışma arkadaşının Genelkurmay Başkanı'nı sırtından vurabildiği, öngörülenden çok daha yaygın ve sistematik olduğu her geçen gün daha iyi ortaya çıkan Cemaat taraftarlarının kanlı darbe girişiminde istihbarat zafiyeti var mıydı?

TSK'nın dün yaptığı açıklamadan, MİT, darbe istihbaratını 15 Temmuz saat

16.00 sularında, (savaş uçakları tepemizde uçmadan 6 saat önce) Genelkurmay Başkanlığı'na aktarıyor.

Peki Genelkurmay Başkanı Akar'ın darbe hazırlığını öğrenerek verdiği emirler neden uygulanamıyor?

Hava sahasının uçuşlara kapatılması, uçaklara havalanma yasağı, araç hareketliliğinin durdurulması yönünde verdiği ve eğer uygulansa bu kanlı bilançonun yaşanmayacağı bu talimatlar nasıl olup da bir duvara tosluyor?

Bu çok kritik sorunun yanıtı Abdülkadir Selvi'nin Hürriyet'teki yazısında: "TSK'de yapılan araştırmada, darbe hazırlığı yapan paralel cunta elemanları, bu talimatların birliklere iletilmesini engelliyorlar."

Bu bilgi bize, darbe girişiminden sadece altı saat önce alınmış bir istihbaratın, planın korkunçluğu ve yaygınlığına bakıldığında çok yetersiz olduğunu anlatıyor.

Çiğdem Toker Cumhuriyet