‘Bu bedeli dindarların hepsi ödeyecek’

“Bir kişinin zeki olup olmadığı sorulara verdiği cevaplardan değil, sorduğu sorulardan anlaşılır... Çok beğendiğim bu söz kime aitti hatırlamıyorum ama önceki gün eğitimci Üstün Gökmen’in şu sorusu tam yerine oturdu: “Herkesin din dersi 5’ti ama bunca hırsız, ahlâksız, uğursuz nereden çıktı?”
Bir kitapta anlatılacak ne varsa tek bir soruya sığdırılmış... Adam haklı... Diyor ki, “Van depreminde herkes din ve ahlâktan 5 almıştı... Kolonları kesip galeri yapan hırsızlar da, ölenler de...”
Olay Milli Eğitim Bakanı’nın huzurunda gerçekleşince kimi öğretmenler alkışlamış, kimisi ise protesto ederek salonu terk etmiş... Bu sözlerde İslâm veya ahlâk anlayışı eleştirisi yok, çelişkiye dikkat çekilmiş... Hem eğitim kalitesi hem de dindarlık anlayışı eleştirilmiş... Kolon kesenlerin değil de, muhtemelen ‘yandaş sendikacı’ öğretmenlerin üzerlerine alınarak salonu terk etmesi, eğitim problemini gösteriyor zaten...
***
Becerebildiğim kadarıyla, son yıllarda ‘hırsızlık ve yolsuzluk’la ‘dindarlık’ arasındaki makasın daraldığını anlatmaya çalışıyorum... Bunun bedelinin sadece ‘dindar görünümlü suçlular’ tarafından değil, yakın gelecekte bütün Müslümanlar tarafından ödeneceği tehlikesine bir yıl önce şu satırlarla dikkat çekmeye gayret etmiştim:
“Günümüzde ‘Müslüman’ kimliğini vurgulaya vurgulaya yöneticilik yapılırken içine düşülen pisliğin ardında ‘sosyal enkaz’ bırakmaması mümkün mü? ‘Sıcak para, sıcak koltuk, o koltuk için verilen sıcak savaş, bu savaşa göre hizalanma hırsı’ gibi faktörler, yakın zamanda ortaya çıkabilecek bu sosyolojik bedeli bugün görmeyi engellese de bu riski kestirmek gerekiyor...
Nasıl ‘sosyal demokrat’ kimlikle siyaset yapanların günahlarının bedelini İSKİ skandalı sonrası sosyal demokrat kimliğini öne çıkaranların tamamı ödediyse, bugün ‘Müslüman’ kimliğin arkasında siyaset yapıp, yolsuzluğa ve hırsızlığa bulaşanların günahlarının bedelini ‘Müslüman’ kimliği ödeyebilir!..
‘Suçların şahsîliği’ bir hukukî prensiptir ve geneli kapsamaz ama ‘suçluların şahsîliği’ diye bir kural yoktur ve acımasız şekilde geneli kapsar... Sadece suçluya değil, o suçlunun ister istismar etsin, ister samimî olsun, savunduğu veya korunmaya yaradığı değerleri paylaşan herkese büyük-küçük bedel ödetir... Sosyal pratikte kaçınılmayacak bir akıbettir bu...
Bu bedeli dün ‘sosyal demokratlar’ ödedi, yarın da sadece suçlu ‘dindarlar’ değil, masum dindarlar da ödeyecek... Uzunca bir süre ‘dindar’ kelimesiyle ‘yönetici’ kelimesi yan yana geldiğinde insanların midesi bulanabilecek...
***
“Keşke bu ülkenin fikir namusunu koruyan ilahiyatçıları çıkıp, bağıra bağıra gelen bu erozyonla ilgili açık açık konuşup, nesilleri etkileyecek tehlikeye dikkat çekseler” derken, mensup olduğum din adına masumâne bir ikaz ve tedbir arayışıydı benimki...
O zaman birçok elektronik posta almıştım “Sen hangi dindensin?” diye... Tek haneli IQ sahiplerinden gelen bu postalara “Budistim, Zerdüştüm, Yahudiyim, vs..” diye cevap versem rahatlayacaklar!.. Oysa şükür ki Müslümanım ve maalesef ki bunlar da öyle!..
“Suçlular eninde sonunda yaptırımlarla karşılaşacaklar... Kimisi cezaevine düşecek, kimisi kaçacak, bundan kurtuluş yok elbette... Ama esas büyük tehlike ‘Müslüman’ imajına düşen gölge... Eğer bu yolsuzlukların sosyal maliyeti bundan sonraki nesillerin ‘Müslümanım’ derken başını öne düşürmek olacaksa, işte esas tehlikelerden birisi budur” demişiz...
‘İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak’ yerine, ‘kötü’ kendilerininse onu yüceltmeyi ‘din’ gibi sunarak, ancak ‘fitne’ literatürünü genişletenler bu, kabullenseler de kabullenmeseler de gidişat oraya!..

Yazarın Diğer Yazıları