Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR
İsrafil K.KUMBASAR

Bu ‘Anayasa’ ile bu kadar rezalet

Kendilerini ’numaralı cumhuriyet’ sevdasına kaptıranlar, bu aralar pek bir mutlu, pek bir heyecanlı görünüyorlar.
Aman keriz uyanmasın kabilinden, kamuoyunu yavaş yavaş, sindirte sindirte, hazmettire hazmettire ‘Yeni Anayasa’ için hazırlıyorlar.
Kendilerini ‘muhalefet’ diye takdim eden çevrelerin içerisine sızmış olan birkaç provokatörün ‘suyu bulandırma’ çabalarına rağmen, ‘nihai hedefe’ doğru doludizgin yol aldıkları söylenebilir.
Bir adım sonrası cennet gibi bir Türkiye. (!)
En geç 2014 yılının sonunda kuşe kağıda ‘XXL’ ebadında yepyeni bir anayasamız olacak.
Öyle bir anayasa ki içinde yok yok.
Pardon, sadece ‘Türk’ yok.
Kimilerinin ‘ulus’ kimilerinin ‘milli’ kavramı ile tarif ettikleri üniter devlete artık bir son vermenin vakti gelmiş de geçiyor bile.
Yeter artık 90 yıllık zulüm, azap, ızdırap. (!)
‘Geçmişe’ dair ne varsa dürülüp, gelecek kuşakların ‘ders çıkarmaları’ için bir müzeye kaldırılması lazım.
Cumhur öyle bir sindirilmiş ki, kimse ‘mayın eşeği’ gibi kapılarına gönderilen ‘ikna heyeti’ sakillerinin yakasına asılıp da soramıyor:
-“Başkalarının kimliği adına benim kimliğim ile oynamaya ne hakkınız var?”
Tabii, cumhurdan önce, cumhuriyet sofrasının ‘kıdemlileri’ tarafından sorulması gereken bir takım sorular var.
Ancak onlar da ‘minnet borcu’ icabı bu aralar ‘esas’ duruştalar.
Soramazlar.


***


Diyeceksiniz ki böyle çok bilmiş edalarında ‘sormaktan’ söz ediyorsunuz da peki her soru ‘doğru cevabını’ bulabiliyor mu şu çelişkiler ülkesinde?
Ne yazık ki hayır.
Mesela, “Nerede şu yıllardan beri toplanmakta olan deprem vergileri?” denilecek olursa, cevap ‘muhtelif rivayetler’ üzerine kuruluyor.
Kimi böyle bir bir vergi toplanmadığından dem vuruyor, kimi paraların ‘eğitim’, ‘sağlık’ ve ‘yol’ yapımında kullanıldığını öne sürüyor.
Kabine üyeleri bile, ‘ÖTV’ adı altında toplanmakta olan milyarlarca liranın ‘akıbeti’ konusunda sağlıklı bir bilgilendirme yapamıyor.
Aslına bakılırsa, ‘kafa karışıklığına’ yol açmaktan başka bir işe yaramayacak olan bu tür sorulara cevap vermeye de pek gerek yok.
Çok iyi biliyoruz ki iş başındaki zihniyet, ‘avamın’ her şeyi bilmesinin ‘memlekete herhangi bir fayda sağlamayacağı’ görüşünü taşır.
Vereceksin ‘arpasını’, ‘suyunu’, haddini bilsin, çekilsin kenara.
Halk da kim ola ki ikide bir kendisine bilgi verile. (!)


***


Oldukça akıl almaz tutum, ama bu tutum sadece ‘sokaktaki vatandaşa’ karşı takınılmış bir davranış biçimi değil.
Bakınız, Genelkurmay Başkanı, MİT ile PKK arasında Habur rezaleti öncesinde Oslo’da gizlice yürütülen ‘müzakereleri’ basından öğrendiğini söylüyordu..
Dikkat edin, ‘devlet’ adına, kapalı kapılar arkasında bölücü hainler ile bir takım yabancı ülkelerin temsilcileri gözetiminde ‘devletin geleceği’ üzerine bir takım ‘müzakereler’ yapılıyor.
Ama o devletin ‘terörle mücadeleyi’ yürüten aygıtının başındaki şahıs, ‘terörle müzakere’ ile ilgili gelişmelerden ancak basına yansıyınca haberdar olabiliyor.
Sonrasında İmralı’daki ‘Bebek Katili’ ile sürdürülen ‘doğrudan pazarlık’ sürecine ne kadar dahil oldu bilemiyoruz, ama belli ki ‘açılım’ sürecini yürütenler, “O bilmese de olur” mantığı ile hareket etmeyi yeğliyorlar.
Öyle değil mi ya muhterem, devletin her kademesindeki her memurun, bütün gelişmelerden haberdar olmasına ne gerek var?


***


‘Devlet’ aygıtının tamamına hakim olan iktidar sahipleri, sürekli bir şekilde devletin hantallaştığından, ‘Anayasanın’ ayak bağı olduğundan yakınıp duruyorlar.
Bu Anayasa ile ‘bu denli keyfi’, ‘bu kadar pervasız’; ‘bu kadar rahat’davrananlar, ‘diledikleri anayasa’ çıktığında kim bilir neler yaparlar?
‘Aklımızın ucuna’ dahi getirmek istemediğimiz nokta, işte burası.

Yazarın Diğer Yazıları