Bozdağ aynı uyarıları "AKP Genel Başkanı"na da yapabilir mi?
Sayın Bekir Bozdağ;
Hani "Türkiye bir hukuk devleti"ydi?
Hani "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır"dı?
Hani "Hakimler, görevlerinde bağımsız"dılar?
Hani "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez"di?
Hani, "Yargıyı etkileyecek biçimde açıklamalar yapmak açıkça suç"tu?
Hani "Bu kural ve kısıtlamalar, herkes için geçerli ve bağlayıcı"ydı?
***
Daha bu yazılı açıklamanızın mürekkebi kurumadan, artık "partili" de olan, yani salt "devlet"i değil bir siyasi görüşü, ideolojik duruşu da temsil eden, velhasıl bu yanıyla "taraf" durumdaki Cumhurbaşkanı, ana muhalefet liderini hedef alarak, "Adalet pankartıyla dolaşmakla adalet gelmez. Türkiye'de adaletin adresi parlamentodur. Yargı yarın sizi de bir yerlere davet ederse şaşmayın" dedi.
Ne olacak şimdi?
"Yargıyı etkileyecek açıklamalar yapmak açıksa suç" ise...
"Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargıya emir ve talimat veremez" ise...
Birçok hukukçunun "hedef gösterme", "talimat" olarak yorumladığı bu açıklamalardan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Madem "bu kural ve kısıtlamalar herkes için geçerli ve bağlayıcı"; CHP Genel Başkanı'na yaptığınız uyarıların aynısını AKP Genel Başkanı'na da yapacak mısınız mesela?
En temel ilkesi olan "hakkaniyet"i, "eşitliği" tesis edemezseniz nasıl tecelli ettireceksiniz "adalet"i?
----
Üç kuruş uğruna can pazarına döndü kışla
Manisa'da son bir ayda, hatta bir ay bile olmadı 25 günde dördüncü defa zehirlendi askerlerimiz;
Ha bir hainin kurşunu, ha bir gafilin haksız mı umursamadan daha fazla para kazanma tutkusu... İkisi de "Mehmet"in canına kast değil mi nihayetinde?
***
- Manisa Milletvekilleri daha yüksek rakamlardan söz ediyorlar- Cumhuriyet Başsavcılığı'nın verdiği resmi rakama göre 731 asker hastaneye kaldırıldı son zehirlenme olayından sonra.
Bölgedeki hastanelerde görevli sağlık personeli acil görev başına çağırıldı. Hastanelere sivil vatandaş kabulü durduruldu ve ilaç takviyesi yapıldı. Şehirde adeta "OHAL ilan edildi" diyeceğim ama zaten sıkı, sımsıkı OHAL koşullarında tekerrür etti facia.
Kışlaya yemek getiren şirketten 21 kişi gözaltına alındı.
Ve Sayın Millî Savunma Bakanı hâlâ "yemek dışı bir etkinin de olabileceğinden" bahsediyor... Hâlâ "hastaneye kaldırılanlar arasında yemek yemeyenler de var" diyerek dikkatlerin yemek şirketine odaklanmasının önüne geçiyor.
***
Çok merak ediyorum;
Bu kışlaya -Allah korusun- nereden, nasıl olduğu anlaşılamayan bir şekilde kurşun yağmış ve askerlerimiz o nedenle ölmüş/yaralanmış olsaydı da... Bu siyasetçiler, bürokratlar filan çıkıp "hastanede, kurşun isabet etmeyen askerlerimiz de var, terör dışı bir etkinin de olabileceği değerlendiriliyor" mu diyeceklerdi peşin peşin?
***
Açıklamalardan anlaşılan o ki, ilk üç zehirlenme olayından sonra da askerin yemek tedariki aynı şirketten yapılmaya devam edilmiş;
Niye?
"İhalenin feshi için yapılması gereken resmi işlemler" için geçen sürede de tıpkı son birkaç gündür olduğu gibi valilikten, belediyelerden talep edilemez miydi askerin yiyeceği? Veya kışlada hazırlanamaz mıydı eskisi gibi?
Sahi...
Nereden çıktı bu yemek şirketi işi?
Eski Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Can Erenoğlu "geleneğimiz" diyor;
"Bin yıldır kışlada pişirilir, komutana tattırıldıktan sonra askere yedirilir kışlanın yemeği..."
Yandaş ihyası dışında var mı bilmediğimiz bir gerekçesi, "bin yıllık gelenek"ten neden vazgeçildi?
----
"Bir kısım basın"a "tarafsızlık" mesajı(!)
Cumhurbaşkanı'nın bir kısım medya patronu ve bir kısım medya yöneticisine verdiği iftarda söylediği şu sözlerin altına imza atıyor ve meslek hayatım boyunca benimsemekten zinhar vazgeçmeyeceğime söz veriyorum:
"Hakikatin en yalın haliyle okuyucuya ve izleyiciye aktarılması, bu mesleğin olmazsa olmazıdır. Zira tahrif edilen hakikat, hakikat olmaktan çıkar. Yanlı, tek taraflı, hatta kasıtlı bir haber, gerçek anlamda bir haber değildir."
Bu ilkelerin gereği olarak da sormadan edemiyorum;
"Yanlı, tek taraflı, hatta kasıtlı" tutum alan bir devleti temsil makamı, gerçek anlamda devleti temsil makamı mıdır peki?
Öyle değilse, niye sadece "bir kısım", "seçilmiş" medya patron ve yöneticisi davet edildi "devlet masası"na?