Böyle mi cezalandıracaksınız Gülen'i!
TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın, TBMM'nin önünde "Ruh hastası bir şizofrenin, bir vatan haininin 40 yıllık işgal planını çöpe attık" diye haykırdığı 15 Temmuz güzellemesini izlerken yanımda iki hukukçu vardı. Kahraman tam da bu ifadeleri kullandığı sırada hayretle birbirlerine bakıp aynı tepkiyi verdiler:
- İyi de o zaman Gülen'in cezai ehliyeti yok demektir!
***
Öyle ya, Türk Ceza Kanunu'na göre "Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez..."
Kendisi de hukukçu olan Kahraman bunu bilmiyor olabilir mi? O makamdaki bir kişi, hem de uluslararası boyutu da olan, bizatihi iktidarının "ölüm-kalım savaşı" verdiği böylesine önemli bir meselede sözünün nereye gideceğini, bumeranga dönerse neye mal olacağını hesap etmeden konuşabilir mi?
***
Türkiye, en üst düzey yetkililerinden biri, milyonlarca insanın şahitliğinde "ruh hastası/şizofren" olduğunu ilan/iddia ettikten sonra hangi cezayı isteyecek Gülen hakkında?
Öcalan'ın İmralı'da tutulması gibi, Gülen'e de, önce halkı "idam, idam, idam" diye gaza getirip sonra da yüksek güvenlikli bir ruh hastalıkları hastanesinde mi bakacaklar acaba?
Yarın, "ruh sağlığının yerinde olmadığını kendiniz söylediniz" diye bu laf önlerine konduğunda "anın şehvetine yenik düştük" mü diyecekler yani; "lafın gelişi söyledik" mi?
***
Dinlerken kulağa çok hoş gelen, o koca konuşmanın içinde eriyip gidecek küçücük bir ayrıntı gibi duruyor ama;
Önce "vatandaşlıktan çıkarma" talebi, şimdi de "ruh hastası" nitelemesi...
Sormadan edemiyor insan;
Gülen'in "yırtmasına" yarayacak hangi hata/yanlış var dersiniz sırada?
---
Türkiye için utanç vakti
ABD, Orta Doğu'yu "demokrasi getirmek" üzere işgal ettiğinde açmıştı Guantanamo'daki işkencehaneyi.
Orada yüzlerce -ya da biz o kadar olduğunu sanıyoruz- kişiyi yargısız infaz etti. Hakkında hiçbir suçlamada bulunmadan, yargılamadan, vahşi hayvanlar gibi prangaladı.
Buraya atılanların "hak, hukuk" gibi kavramların hüküm sürdüğü dünya ile aralarında geçilmesi imkansız dikenli teller, tuzaklı duvarlar, izbandutlar vardı.
Hakaret ve dayak sıradandı;
Tuvalet yasağı...
Yemeğin tutuklunun önüne yere döküp "domuz gibi" yemeğe zorlanması...
"Sorgu"larda kullanılan kimyasallar...
Tecavüz...
Diğer tutuklulara yapılan işkencelerin izlettirildiği özel seanslar...
Hayvan pornografisi videoları eşliğinde; izleyenlerin o hayvanların yerine geçmeye zorlanması...
Ve daha birçok aklın sınırlarını zorlayan işkence sahnesi aktarıldı bugüne kadar Guantanamo'dan dışarı. Zaten başka da hiçbir şeyle anılmadı!
Dahası...
İnsana aklını yitirtecek bu işkencelere uğrayanların bir kısmının, yıllar süren zulümden sonra, resmi olarak bir tek suçlamaya bile maruz kalmadan, "pardon" denilerek salıverilmesi. Hayatlarının, psikopatça, nedensiz çalınmış olduğu gerçeğinin tescillenmesi...
***
İnsanlık, ABD'den, Obama döneminde verdiği sözü tutup, insan hak ve özgürlüklerinin alenen çiğnendiği, kanun, kural tanınmayan bu işkence merkezini kapatmasını beklerken, biz, Türkiye, Guantanamo'da yapılanları kınayan insanların ülkesi, şimdi orayı "rol modeli" alacak kendine ha!..
Hem de, tam da ABD'nin yaptığı gibi "demokrasi" adına!
Tek kelimem var:
Utanıyorum!
---
GÜNÜN SORUSU
Günler önce, Necmettin Öğretmen'in PKK tarafından kaçırıldığı haberi üzerine sormuştum bu soruyu... Şehadet haberinden sonra tekrarlamak farz oldu:
16 Nisan referandumundan önce yaptığı birçok konuşmada, tekrar tekrar, üzerine basa basa, "Bilmenizi istiyorum ki eğer bundan sonra bir annenin evladını terör örgütü dağa götürürse, 13 yaşında onu annesinin sevgisinden mahrum bırakırsa burada hepinizin huzurunda söylüyorum İçişleri Bakanlığı bana haram olsun" diyen Sayın Bakan'a sormak istiyorum:
PKK, bir annenin evladını daha dağa götürdü, öldürdü, 23 yaşında onu belki de hissettiği-hissedeceği bütün sevgilerden mahrum bıraktı.
Hepimizin huzurunda söyler misiniz, o bakanlık kime, ne olsun şimdi?