Böyle cevap olur mu?
Siyasetçiler sık sık birbirlerine cevap veriyorlar. Fakat çoğunlukla asıl konuya dokunmuyorlar. Söz gelişi bir manava soruyorsunuz, “domatesin kilosu kaça” diye. Şöyle bir cevap alıyorsunuz: “Domatesler daha yeni geldi efendim, taptaze.” Siyasetçilerin cevapları da işte buna benziyor. Bir örnek.
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce 03.08.2011 tarihinde Meclis’te bir basın toplantısı düzenliyor ve 31 Temmuz Pazar günü Türkiye-İran sınırındaki Esendere sınır kapısında meydana gelen olayların resimlerini de göstererek Başbakana hitaben şunları söylüyor:
“Esendere sınır kapısında bir milletvekili ve yanında 1000 kişilik bir topluluk ’Kürdistan Özerk Bölgesi’, ’Pasaportsuz giriş yasaktır’ pankartları açılırken neredeydin? Muhalefete, generallere, profesörlere kabadayılık yaparken bu olay karşısında neden sessiz kaldın?” (TBMM Meclis Haber Sitesinden).
Söz konusu milletvekilinin “sınırı kapatmak anayasal hakkımızdır” dediğini belirten İnce, bütün bu olanlara rağmen hükümetin üç gün boyunca sesini çıkarmadığını ifade etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın olanlar karşısında sustuğunu belirten İnce, “Herkese aslan kesiliyor; profesörlere, generallere, gazetecilere... Ama burada kedi, hatta kâğıttan kaplan bile değil. Meşenin dalını gösterdiler, özerklik ilan ettiler, bayrağımızı indirdiler sustu. Devlet nerede? Hakkâri’de devlet yok, kabadayı Başbakan yok. Başbakan, başkanlığını sadece Çakmak Salonu’nda hatırlıyor... Bu ülkede yaşadığımız süreç Apo’ya af sürecidir. Genel af sürecine doğru gidiyoruz. Balyozcular, Ergenekoncular, şikeciler, taş ve yumurta atanlar içeride. Önce bu hazırlıklar tamamlanıyor ki doğrudan Apo’ya af çıkarsalar bunu yapamayacaklar” dedi (Gazeteler).
Bu sözler üzerine aynı gün AKP Meclis Grup Başkanlığı bir açıklama yaptı ve şunları söyledi:
“Sayın İnce’nin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı için sarf ettiği ifadeler, yakışıksız olduğu kadar büyük bir cehalet örneği ve çirkin bir benzetmedir. İnce’nin Balyoz, Ergenekon, şike gibi süren davaları terör örgütüne af çıkarma zemini olarak değerlendirmesi ise ciddiyetten uzak bir yaklaşımdır, bir hezeyandır. Bu derece önemli konuları ciddiyetten uzak bir şekilde değerlendirmek ana muhalefet partisinin grup yönetimine yakışmamaktadır. CHP Grup Başkanvekilinin değerlendirmelerinin nasıl bir ruh hâlini yansıttığını kamuoyunun takdirlerine sunuyoruz” (TBMM Meclis Haber Sitesinden).
Görüldüğü gibi, Muharrem İnce’nin bahsettiği ve resimlerini de gösterdiği asıl olayla ilgili hiçbir açıklama yok. Başbakan için söylenenlere cevap vardır ve bu normaldir. Af süreciyle ilgili cevap da var. Bu da normal. Peki, Esendere sınır kapısında olanlarla ilgili cevap nerede? Meclis Haber Sitesi’nden ve birçok gazeteden araştırdım; bu konuyla ilgili bir cevap bulamadım. Eğer AKP grubunun açıklamasında buna cevap verilmiş ve bunu basın yansıtmamışsa ortada ciddi bir medya sorunu var, demektir. Fakat öyle anlaşılıyor ki bu konu cevapsız kalmış. O zaman şu sorular aklımıza geliyor:
Türkiye’nin bir bölgesinde demokratik özerklik ilan edilmesi ve bunun uygulamasını göstermek üzere bir milletvekili ile 1000 kişilik bir grubun Türkiye-İran sınırına gidip İnce’nin resimlerini gösterdiği pankartları açması AKP Meclis Grup Başkanlığına göre önemsiz bir olay mıdır? Bu, “ülkenin bir parçasında, Ankara’dan ayrı, bağımsız bir yönetim kurduk ve İran sınırından bizim bölgemize ancak bizim kontrolümüzdeki pasaportlarla girilebilir” anlamına gelmiyor mu?
AKP grubu şunları söyleyebilirdi: 1) İnce doğru söylemiyor, böyle bir olay olmamıştır. 2) Evet, böyle bir olay olmuştur, fakat bu, İnce’nin söylediği kadar önemli bir olay değildir.
3) Olay doğrudur; partimizin
filan yetkilisi olaya şu tepkiyi vermiştir. Resmî yetkililer de olayla ilgili gereken işlemleri yapmıştır.
Asıl iddiaya cevap verilmeyecek idiyse söz konusu açıklama niçin yapılmıştır? Öyle anlaşılıyor ki Başbakana sahip çıkmak için. Peki asıl iddia? Ortada bir iddia var. İddia sahibine verilmiş bir cevap metni var. Fakat metinde iddiaya cevap yok. Siyaset böyle bir şey mi?