Borsayı asker mi düşürüyor Tayyip Bey?
Döviz çıkıyor, borsa düşüyor. İMKB seçim sonrasında yüzde 20’leri aşan oranda kayıpta.
Peki ne oldu da borsamız yerlerde sürünüyor.
İstikrarsa, istikrar.
AKP yüzde 46 oyla tek başına iktidar olmadı mı?
Evet ne oldu da borsada işlem gören şirketlerimizin milyarlarca dolar zararı oluştu.
Olağandışı bir şey mi oldu?
Savaş mı çıktı, sel, afet, deprem mi oldu?
Yoksa yoksa asker muhtıra mı verdi?
Öyle ya muhtıra verilince borsa düşüyor ve döviz fırlıyor ya!Başbakanımız 27 Nisan muhtırasından sonra Genelkurmay Başkanımıza atfen yüzünde ya da gıyabında “Muhtıra ile borsa düştü” dememiş miydi?
AKP güruhu ve iktidar cenahında cevap istiyorum ne oldu da piyasalar felçtir.
Maazallah Gül’ün adaylığı ile asker hemen tavır alsaydı, şimdi o AKP ve yandaşı güruh aynen şu istismarı yapacaktı: Görüyorsunuz, asker müdahale etti ve bu hale gelindi.
Askerin zerre bir sözü ve müdahalesi yok, o zaman bu hal niçindir?
Bu sorunun birinci muhatabı “Borsa düştü Paşam” istismarını yapan Başbakan Erdoğan’dır ve Erdoğan şimdi derhal açıklama yapmak durumundadır.
Diyecekler ki küresel dalga var!
İyide arkadaş hani siz ekonomiyi küresel dalgalara dayanıklı hale getirmiştiniz? Ne oldu bu dayanıklığa?
Hem 27 Nisan muhtırası sonrasındaki borsa oynaklığı küresel dalga ile olmadı da, şimdi mi oluyor? Hatırlayın o günlerde de global trende düşüklük vardı... Ohh ne ala, işine geldi mi borsayı asker düşürsün, gelmedi mi küresel piyasalar.. Yok yok efendiler, bunu artık yemezler..
Üzülerek ifade etmeliyiz ki bu daha iyi günlerdir.
AKP’nin uyguladığı düşük kur, yüksek faiz politikasının varacağı nihai nokta budur.
AKP, devleti topyekün ele geçirmek uğruna ekonomide hazırladığı yapay ve sanal ortam için, ülkenin geleceğini feda etmiştir.
Üretimi stop ettirilmiş, ihracatının yüzde 73’ü ithalata endekslendirilmiş, cari açığı rekorlar kırmış bir yapı ile varılacak son durak budur.
Göreceksiniz bu fırtına ucuzdan geçiştirilse de, er ya da geç duvara toslanılacaktır.
Avrupa, Uzakdoğu ve ABD Merkez Bankaları 500 milyar dolara yakın bir likiditeyi piyasalarına sunmasaydı bugün dolar 2 bin YTL sınırında, borsa da 30 binlerdeydi.
Tekrar ediyorum bugün hâlâ AKP için iyi günlerdir.
Abdullah Gül’ün makama oturmasıyla, zaten berbat olan ekonomiye olumsuz dış dinamiklerle iç unsurlar da katkı yapacak ve tablo içinden çıkılamaz bir hale gelecektir.
Bunun da müsebbibi, ekonomiyi dehşet dengesine oturtup devleti ele geçirmek uğruna kriz üstüne kriz ortamları inşa eden AKP ve lider kadroları olacaktır.
İşte tam bu noktada bir hatırlatma yapmak isteriz:
AKP’nin bundan böyle “Asker gerdi, ekonomide kriz” çıktı argümanı çökmüş ve de iflas etmiştir. Dolayısı ile yakın gelecekte, yani Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasıyla olabilecek bazı gerginliklerde hiç kimsenin suçu askere atma hakkı kalmamıştır.
Bir not daha!
AKP’ye oy verenlerde daha bir ay geçmeden sızlanmalar duyuyor gibiyim.. Yok, yok yok, buna hakkınız yok.. İstikrar dediniz, tehdit dediniz, alternatif lider yoktu dediniz, bastınız oyları.. Şimdi bedel ödeme zamanı.. Akılsız başınızın cezasını ayaklarınız çekecek... Üzüldüğüm sizin değil, AKP’ye oy vermeyenlerin durumudur.
KİM FAKA BASTI!
Gül krizi çıkarsa, MHP lideri de sorumlu olur!
Lafı hiç dolandırmadan söylemeliyiz ki Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığında birinci sorumlu Tayyip Erdoğan’la beraber Devlet Bahçeli’dir.. Bakın MHP sorumlu demiyoruz, zira kararı alan MHP organları değil, Devlet Bahçeli’nin bizatihi kendisidir.. Bahçeli alel acele Meclis’e gireriz demeseydi, Gül aday bile yapılamazdı. Sahi Devlet Bey “Meclis’e gireriz” diyeceğine, o gün; “Biz evet ya da hayır demiyoruz, durumu arkadaşlarımızla değerlendirip, tutumumuzu oylama günü göstereceğiz” deseydi, MHP bundan olumsuz mu etkilenecekti? Tersine hiç kimse MHP’yi hem suçlayamayacak, hem de Abdullah Gül’ün önü açılmayacaktı.. Belli ki Devlet bey birilerinin “AKP askere taahhüt etti, Gül’ü aday yapmayacak. Biz de onu faka bastıralım ve halka rezil edelim” gazlamasına gelmiş.. İyi de böyle bir öngörü ile MHP’ye liderlik yapılabilir mi? Sonuç mu? İşte Abdullah Gül, MHP sayesinde 11. Cumhurbaşkanıdır..
ONAYLAMIYORUM...
Biz kovulurken neredeydiniz?
Emin Çölaşan’ın AKP marifetiyle kovulmasıyla bazıları haklı olarak feveran ediyor.. Tepkiler doğru, yani kovulmayı onaylamak elbette mümkün değil.. Türkiye maalesef her alanda olduğu gibi, medyada da müthiş bir teslimiyete girmiştir. Ancak burada bir parantez açıp, aynı durum bizim başımıza geldiğinde Çölaşan’ın sustuğunu da belirtelim.. Evet bu satırların yazarı, AKP zirvelerinin direkt müdahalesi ile iki kere işini kaybetmiştir.. Birincisi Akşam ve Show Grubu ile Ankara Temsilcisi ve yazarlıkta anlaşmışken sözleşmesi fesh edilmiştir ki bunun canlı şahidi İhlas’da uzun yıllar beraber çalıştığım hükümet üyesi Sanayi eski Bakanı Sayın Ali Coşkun’dur. (İsteyen ona sorabilir.) İkinci kovulmam da program yaptığım Flash TV’dendir.. Bursa meydanında ruhsatsız ve imara uygunsuz ilavelerle dev bir gökdeleni olan Ömer Göktuğ, AKP zirvelerinden aldığı mesajla bizi kapıya koymuştur... Eksik olmasınlar medyada Ali Sirmen’den Melih Aşık’a kadar birkaç yiğit kalem bizi hem CNNTürk’te, hem de Milliyet’te gündeme getirdi ama Emin Efendi o günlerde suskun kaldı... Eee Çölaşan Efendi dün bana, bugün sana... Ama ben senin yaptığını yapmayacağım; seni susturanlara lanet okuyacağım ve her fırsatta imkanım ölçüsünde bunların üstüne gideceğim..
GİDEN GERİ GELİYOR!
Ağar’ın dönüşü Bahçeli’ye benzer mi?
DDP’de Mehmet Ağar geri döndü.. Gerekçe 74 il başkanının kongreye kadar göreve devam et çağrısı.. Buna göre Ağar kongrenin yapılacağı 17-18 Kasım’a kadar genel başkanlık koltuğunda oturmaya devam edecek. Peki Mehmet Bey’in bu dönüşü sadece kongreye kadar parti başsız kalmasın diye mi? Elbette öyle. Adam istifa etti. Şimdi parti başsız kalmasın ve kongreye dağınık girilmesin diye geri geldi. Başka ne olabilir diyeceksiniz. Ancak ben aynı metotla partide kalan bazı isimleri hatırlıyorum. Kim mi? Örneğin MHP lideri Devlet Bahçeli... Hatırlayın Devlet Bey 2002 seçimlerinin hemen ertesinde şovalye edasıyla “Kaybeden gitmeli, ben de gideceğim” deyip Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller’in bile gidişine neden olup, kendisi son anda “taban gitmeme izin vermiyor” diyerek koltukta kalmamış mıydı?.. Ne dersiniz Mehmet Ağar’a da Bahçeli misali gitmesine izin vermeyen taban(!) baskıları olur mu?