Borsa İstanbul niye Avrupa Türklerine satılmadı? / Mustafa Fındık

Borsa İstanbul niye  Avrupa Türklerine satılmadı? / Mustafa Fındık

Yıllarca, “İslamcı Holdingler” tarafından sömürülen Avrupa Türkleri “Özelleştirmeler” yapılırken dikkate alınmış olsaydı, hem küçük birikimlerini bir araya getirerek “yerli ve milli yatırımcılar” haline gelir, hem de ülke ekonomisine katkıda bulunurlardı...

Öncelikle şu hususu vurgulamakta yarar var:

Ülkemizin, özellikle  “istihdam sağlayan, üretime katkıda bulunan” yabancı sermayeyi  çekmesi  bizleri ancak memnun eder.

Biz, ülkemizde  kurulu bulunan, zaten gelir getirmekte olan kısaca KİT olarak tabir edilen, kamu iktisadi devlet teşekküllerinin,  kısmen veya tamamen özelleştirilmesi  ihtiyacı hasıl olduğunda,  yatırımcıların  son dönemin moda tabiriyle “ yerli ve milli” olmalarına  son derece özen gösterilmesi gerektiği  kanaatini taşıyoruz.

Türkiye’ye gelmesini beklediğimiz, umduğumuz  yabancı  yatırımcıların var olan İşletmeleri ,  devralmak  veya bu tesislere ortak olmak yerine, istihdam oluşturan yeni  fabrikalar kurmalarını, yeni teknolojileri, teknik ve bilgileri (KNOW HOW) Ülkemize getirmelerini bekleriz.

2005 yılında, büyük bir başarı öyküsü olarak kamuoyuna sunulan ve yüzde 55’i özelleştirilerek Lübnanlı Hariri ailesine satılan Türk Telekom,  o dönem zaten kar etmekte olan bir kuruluştu (2004 yılı karı 2.2milyar TL, yaklaşık, 1.4 milyar ABD doları idi) ve değerinin çok altında bir bedel karşılığında satılmıştı...

Hatırlanacağı üzere Türk Telekom’un yüzde 55’ini 6 milyar 550 milyon dolara satın alan Saudi Oger Telecom  Şirketi’nin sahibi Hariri ailesi bu bedelin sadece yüzde 20’sini  peşin  ödemiş,  geriye kalan bölümünü de Türk bankalarından aldığı krediyle ödemişti.

13 yıllık işletmecilik dönemi sonunda, Türk bankalarından almış olduğu kredileri  ‘öde(ye)meyen’  Hariri ailesinin elinde bulunan Türk Telekom hisselerine alacaklı bankalar el koydu. Böylece Hariri ailesi en az 10 milyar dolar kazanç elde ederek, Türk Telekom serüvenini noktalamış oldu...

Bu örnek bizi,  yani  ülkemizi yönetenleri  bundan böyle daha dikkatli olmaya sevk ediyor olsa gerek.

Katar Yatırım Otoritesi (QIA)’nin,  Borsa  İstanbul’un yüzde 10’luk hissesini satın almasıyla yeniden gündeme gelen özelleştirme ve halka arz kavramları, beraberinde bazı soru işaretlerini de akla getiriyor...

Katar’ın  bu “ yüzde 10’luk özelleştirme karşılığında”  Türkiye Varlık Fonu(TVF)’na ödeyeceği 200 milyon ABD doları Türkiye Varlık Fonu’nu ne ölçüde rahatlatır bilemeyiz ama, anılan “hisse satışının”  Türkiye’deki  kişi ve kurumlar veya  yurt dışında yaşayan gurbetçiler “Avrupa Türkleri”  tarafından satın alınabilmesine imkan verilmeliydi düşüncesindeyiz.

Kanaatimizce, gerek ülke içerisinden  gerekse Avrupa  Türklerinden  büyük bir satın alma talebi ile kaşılaşılırdı. Özellikle gurbetçi kesim “Avrupa Türkleri”  imkan  sunulması halinde seve-seve ülkelerinde yatırım yapmayı tercih ederler.

AVRUPA’DAKİ  TÜRKLERİN  BİRİKİMLERİ  TÜRKİYE  EKONOMİSİ’NE  KAZANDIRILABİLİR

Yıllarca, “İslamcı Holdingler” tarafından sömürülen Avrupa Türkleri “Özelleştirmeler” yapılırken dikkate alınmış olsaydı,  hem  küçük birikimlerini bir araya getirerek  “yerli ve milli yatırımcılar”  haline gelir, hem de ülke ekonomisine katkıda bulunurlardı.

Avrupa’da yaşayan yaklaşık 6 milyonluk Türk nüfusu içerisinden 200 bin kişi,  “küçük ve orta ölçekli” işletmelere sahip bulunuyor...

Sadece Almanya’da  500 bin kişilik bir istihdam oluşturan  ve yıllık 55-60 milyar Avro tutarında bir ciroya ulaşan Türk İş İnsanları küçümsenemeyecek bir sermaye birikimine de sahip durumdadır.

Son yıllarda Türkiye’ye  gurbetçiler tarafından gönderilen işçi dövizlerinin azalması, birinci ve ikinci nesil gurbetçiler tarafından ailelerinin  Türkiye’deki barınma ve yaşama ihtiyaçlarının  karşılanabileceği mesken vs. yatırımlarının tamamlanmış olmasıyla  izah edilebilir.

Bu sebeple, Avrupa Türkleri  birikimlerini Türkiye’de mesken ve diğer yatırım araçları yerine özelleştirme, halka arz vb. ekonomik  faaliyetlerle değerlendirmek isteyeceklerdir...

MİLLET SEKTÖRÜ:

“SERMAYE’NİN GENİŞ  HALK  KİTLELERİNE YAYILMASI.”

Avrupa’da yaygın bir örgütlenme ağına sahip Türk İş İnsanları mevcut İş insanlarını, dernekleri vasıtasıyla ve özellikle de Türkiye büyükelçilikleri bünyesinde faaliyet gösteren maliye, ekonomi müşavirlikleri ve  başkonsolosluklar bünyesindeki  ataşeliklerin  organizesi ile  harekete geçirilebilecek   devasa  bir iktisadi birlik oluşturmak mümkündür.

Bu bağlamda;  Diplomatik  temsilciliklerimiz bünyesindeki maliye ve ekonomi bürokratlarının koordinasyonu ile, iş insanları dernekleri ve STK’larla işbirliğine gidilerek

bir yapılanma ve bir  YATIRIM FONU”  tesis edilmesi  mümkündür.

Bu tarz bir ekonomik örgütlenme  belki de  uyuyan devi uyandıracak, Yurt dışındaki Türklerin birikimleri Türkiye’mizin kalkınması yönünde  kanalize  edilebilecek  ve  sürekli bir sermaye akışını da beraberinde getirecektir.