Borç batağına dikkat!
Bütün olumlu görüntülere hatta gelişmelere rağmen, bankalara ve piyasaya borçlu sayısının beklenmedik miktarda yükselişe geçmesi, ekonomik bir kıskacın sinyallerini
veriyor.
Borçları yüzünden icraya verilenlerin sayısındaki patlama, protestolu çek ve senetlerdeki artış, piyasanın tansiyonunu yükseltiyor.
Oysa, dünya genelinde yaşanan ekonomik kriz nedeniyle zor günler geçiren ülkeler, farklı önlemler alarak ekonomilerini kurtarmaya çalışıyor.
Ne var ki, yakın geçmişte ekonomik kriz tecrübeleri ile ekonomi politikalarını gözden geçirmeye başlayan Türkiye’de ekonomide durağanlık iddiaları artıyor.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından yılda iki kez yayınlanan “Finansal İstikrar Raporu”nda yer alan verilere göre, bankalara ve piyasaya borçlu olan kişi sayısı ne yazık ki, kriz yılı olan 2009’u geride bırakmış bulunuyor.
2009 yılında 1 milyon 721 bin düzeyinde kişinin icralık olduğu biliniyor.
Tüketicilerin bankalara, varlık yönetim şirketlerine, finansman şirketlerine olan kredi kartı ve tüketici kredisi borcu nedeniyle icralık olan kişi sayısının 1 milyon 897 bine ulaştığı belirtiliyor.
Toplayabildiği alacaklar ölçüsünde kâr eden varlık yönetim şirketlerinin, 722 bin kişinin peşine düştüğü öne sürülüyor.
Öte yandan, sadece ödenmeyen ve takibe düşen kredi kartı ve tüketici kredilerinde değil protesto edilen, senet ve çeklerde de hızlı bir artış meydana gelmesi piyasaları sarsıyor.
İcra takibinde olan tüketici ve firma sayısının kriz dönemlerini dahi aşmış olması, ekonomi politikalarının revize edilmesi gerektiği yönündeki talepler, artık yüksek sesle dile getiriliyor.
Türkiye’de gizli kriz söylentilerinin arttığına dikkat çeken uzmanlar, sanayi üretiminde yaşanan düşüş, işsizlik oranlarındaki artış ve üretime dayalı ithalat oranlarındaki ibrenin geriye dönmesinin, piyasadaki talebin azaldığı anlamına geldiği noktasında birleşiyor.
Bu arada, duraklayan ekonominin hareketlendirilmesi için devletin adım atması gerektiği önemle vurgulanıyor.
Azalan gelirleri dolaylı vergilerle telafi eden ekonomi anlayışından vazgeçilmesinin şart olduğu ifade ediliyor.
Çoğu uzmanlar ‘bütçe açığı vermeyelim’ korkusunu bir kenara bırakarak devlete ’harcamaya devam’ mesajı da veriyor.
BDDK’nın önlem alması, yerli üretimin mutlaka artırılması ve devletin de harcamaya devam etmesi gerektiğine özenle dikkat çekiliyor.
Devletin borçlarını ödemesine rağmen, görünen veya sinyaller veren ekonomik kriz, borç kıskacına düşen vatandaşı, kara kara düşündürüyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, özellikle borç batağına sürüklenen vatandaşların bu korkutucu ekonomik durumdan kurtulması için, kısa ve uzun vadeli radikal önlemler alınması gerekiyor.
Uzun bir gecikme halinde, bu borç batağının ekonomik bir krize dönüşmesi kaçınılmaz
gösteriliyor.