BOP değil, milli siyaset...
PKK’nın Suriye uzantısı Demokratik Birlik Partisi (PYD), Esad’ın izniyle, “Özerk Kürdistan” için harekete geçmiş. PYD Başkanı Salih Müslim Öcalan’ın KCK sözleşmesinde yer alan “Konfederalizm” projesi çerçevesinde Kobani, Afrin, Derik, Tırbesıpi, Amude ve Haseki kentlerinde örgütlenmeye başlamış. Böylece Türkiye, Kandil-İncirlik-Erbil merkezli bir terör örgütüyle komşu olacakmış.
Haber böyle. Bunun üzerine Erdoğan; “Kamışlı ve Afrin’i kuşatan bir yapıya izin verilmez. Bu bizim için terör, PKK ile PYD’nin yapılanmasıdır. Müdahale etmek en tabii hakkımızdır. Dışişleri Bakanımı Kuzey Irak’a (Barzani’ye) gönderiyorum” açıklamasını yapıyor.” (26.07.2012 Sabah.)
Davutoğlu Erbil’e gidiyor ve Barzani ile görüştükten sonra şu açıklamayı yapıyor: Türkiye-Suriye sınırının demografik olarak, bir blok halinde tanımlanamayacağını, Suriye’de özerk bir bölgenin kurulmasına karşı her türlü tedbirin alınacağını, Kandil benzeri bir yapılanmaya izin verilmeyeceğini vurgulayarak şöyle diyor; “Bir takım adımları birlikte atacağız gibi görünüyor.” (Hürriyet, 02.08.2012)
Evet “görünüyor”muş. Yine Hürriyet’in haberine göre Barzani Erbil’de, Davutoğlu’nun gelişinden bir gün önce Suriyeli 16 Kürt partisinin temsilcileriyle ikinci zirve toplantısını yapıyor. Toplantının sonunda, “Kürt Birliği İçin Bildiri” yayımlanıyor. Bildiride sanki Davutoğlu’na verilecek cevap gibi şu cümleler yer alıyor: “Siyasi sorunlar güç kullanarak çözülmez. Kürtlerin birliğinin ve kazanımlarının korunması için her türlü tedbir alınacaktır.”
Her şey ne kadar açık değil mi? Demek ki karşımızda, 2006’dan beri bölgesindeki PKK terör örgütüyle ortak mücadele için yapılan anlaşmalara hiç uymayan, bir de “Şiddetle netice alınamaz. Demokratik çözüm yoluna bakın” diyerek hayasızca akıl veren, “Kürt birliği” davasının öncüsü aynı Barzani duruyor.
Gerçekler böyle iken, niçin hep Barzani hacet kapısı yapılıyor? Lütfen düşünelim.
***
Dehşet verici başka bir haber de şöyle: “Suriye Ulusal Konseyi (SUK) ve Suriye Kürt Ulusal Konseyi (SKUK) arasında, Suriye’deki Kürtlerin talepleriyle ilgili bir anlaşma imzalanacağı bildirildi. Irak’taki Kürt bölgesinin lideri Mesud Barzani’nin aracılık edeceği toplantıya, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da katılacağı iddia edildi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu tarafından temsil edilen Türk hükümeti, Esad sonrası Suriye’nin federal bir devlet olmasını ve Kürtlere federal haklar tanınmasını sağlayacak olan anlaşmaya rıza gösterecek... SUK daha önce Suriye’deki Kürtlerin haklarını bir ulus olarak tanıyacak olumlu bir adım atmamıştı. Bu yüzden Suriyeli Kürtler hiç SUK’a destek vermiyordu.” (www.hurriyet.com.tr)
İnanmak mümkün değil. 16 Kürtçü partiden sadece PYD silahlı terör örgütüdür. Gücü olan da budur. PKK gibi. PYD, ayrıca PKK içinde de etkin konumdadır. Yani sorun ciddi.
***
Erdoğan’ın sınıra yerleşen “PKK/PYD yapılanmasına müsaade edemeyiz. Müdahale etmek en tabii hakkımızdır” açıklaması üzerine ABD’den bir uyarı geldi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Patrick Ventrell, “Türkiye’nin kendi ulusal güvenlik çıkarlarını anlıyoruz. Ama şu anda durumu daha fazla askerileştirmenin gidilecek yol olduğunu düşünmüyoruz” uyarısını yapıyor.
Bundan ne çıkar? Söyleyelim; “Önce konfederasyon, sonra Birleşik Kürdistan” BOP’un gereklerinden değil mi? Siz de “Eş Başkanlardan” iseniz, birileri projeye uyacaksın demez mi?
Bitmedi. BOP’a göre Suriye bölünecek ülkeler listesinde. Bunun için Reuters haber ajansı, Obama’nın, CIA ve ABD’nin diğer istihbarat birimlerine Suriyeli muhaliflere destek yetkisi veren bir Başkanlık emrini imzaladığını bildirdi. Habere göre ABD, Türkiye ve müttefikleri tarafından yönetilen bir merkezle işbirliği içinde çalışıyor.” (2.08.2012 Hürriyet.)
Başkanlık emrine göre Suriyeli muhalifler desteklenecek. Bu tamam. Canla başla yapılıyor. ABD’nin işbirliği yaptığı “müttefikler” kimler? Bunların yönettiği “merkez” neresi? BOP olabilir mi? Bilmiyoruz. Ama çaresi var.
Çaremiz; “Etnik ortaklı federasyon” sevdasından ve BOP’tan acilen vazgeçmek suretiyle; milli-üniter devletimize sarılmak, suni iç çekişmeleri bırakıp, milletle bütünleşerek, hak ve çıkarlarımıza dayalı milli siyasete dönmektir.