Bölücülük manifestosu
Kitle katliamcısı Öcalan tarafından 17 Mayıs 2005 tarihinde PKK’nın KCK adlı bir yapıya dönüştürülmesini öngören devlet yapısının anayasası yazıldı. KCK, bayrağı, vatandaşlığı, yargısı, öz savunma gücü, köy, mahalle ve şehir meclisiyle örgütleri olan bir yapıdır.
Nasıl olduysa bu KCK anayasası İmralı’dan dışarıya çıkarıldı. Güneydoğu’daki sivil PKK örgütlenmesi bu yapı bağlamında şekillendi. PKK ile görüşmeler yaptığı için uzun süre AKP iktidarı, KCK yapılanmasını seyretmekle yetindi.
KCK sözleşmesi “Kürt halkının demokratik konfederasyon ilkeleri temelinde birliğini esas alarak... Orta Doğu Demokratik Toplum Konfederasyonu’nu geliştirmek amacını öngörüyordu. AKP iktidarı, Oslo görüşmelerinin başarısız olması ardından KCK’nın devlet içinde devlet olduğunun farkına vardı ve KCK mensuplarına karşı operasyon gerçekleştirdi.
Kitle katliamcısı Öcalan ile yapılan görüşmeler sonrası başlatılan “Çözüm Süreci” (!) bağlamında KCK’lılar gruplar halinde serbest bırakılmaya başlanmıştır.
Kitle katliamcısı Öcalan bu defa KCK anayasası bağlamında Kürt asıllı vatandaşları mobilize etmek ve farklı gruplar arasındaki işbirliğini gerçekleştirmek için konferanslar düzenlenmesi talimatını verdi. Bu bağlamda Diyarbakır’da “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı” düzenlendi.
Bu konferansın sonucunda yayınlanan sonuç bildirgesi, bölücülüğün geldiği aşama konusunda ciddi ip uçları vermektedir. Bütün bölücü kesimler, Öcalan’ın teklifi ile gerçekleştirilen bu toplantıya iştirak etmişlerdir. Bölücüler, bu toplantılarla bütün Kürtler arasında milli birlik ve milli bilinç yaratarak ‘kendi kaderlerini tayin etme hakkı’ elde etmeye çalışıyorlar. DTK adını, bu toplantıda “Ulusal Meclis” olarak değiştirdi. Böylece kendi tabirleriyle Kuzey Kürdistan’ın kurucu meclisi oluşmuş oldu.
Bu konferansta ortaya konulan görüşler sonucunda “Bağımsız Kürdistan”ın yapı taşları birer birer inşa edilmektedir. İlk aşamada Kürt ulusal kimliğinin inşa edilmesi gelmektedir. Sonrasında özerklik, federasyon ve ardından bağımsızlık aşamaları gelecektir. İlerleyen aşamalarda dört parçalı Kürdistan üzerinden Pan-Kürdizm hedefine ulaşılmaya çalışılacaktır.
Sonuç bildirgesi bölücü bir manifesto olup başlıca şu hususlara vurgu yapmaktadır:
n Müzakere sürecinin sağlıklı ve güvenli biçimde sürdürülmesi için demokratik çözüm sürecinin başat aktörü Abdullah Öcalan’a özgürlük talep edilmiştir.
n Konferansta Kürt sorunu olarak Kürdistan’ın statüsünün belirlenmesi esas alınmıştır. Bu da ‘Kürdistan’ın kaderinin Kürdistan halkının kararına ve onayına bırakılması’ yoluyla sağlanacaktır.
n Kürdistan halklarının kendi kimliğiyle örgütlenme özgürlüğü, ana dilde eğitim ve Kürtçenin resmi dil olması talep edilmiştir. Bunun yapılacak yeni anayasasının güvencesi altına alınması gerektiğine vurgu yapılmıştır.
n Konferans katılımcıları Suriye’deki Rojava parçasında kendi özgücüyle ve kendi özgün siyasetiyle gerçekleşen yapının yanında olduklarını kayıt altına almışlardır.
n Konferans, Türkiye halklarını, açığa çıkan iradeyi tanımaya, esas almaya ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini Kürt halkının haklarını tanıması için baskı kurmaya çağırır.
Durumun özeti şudur: Bir defa Türkiye’nin Güneydoğu’sunda “Kuzey Kürdistan” adıyla bir toplantı yapılmış, Türkiye Cumhuriyetine karşı bölücü güçler bir araya toplanmış ve T.C.’ye dayatılacak olanlar büyük bir açıklıkla ortaya konulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl bölüneceği, bu bölünmenin gerekçelerinin ne olduğu, devlete neyi dayatacaklarını açıkça ortaya koymuşlardır. ‘İster özerklik, ister federasyon, istersek de bağımsızlık ilan ederiz kimse buna karışamaz’ denilmektedir. Bölünmenin meydana getirmesi muhtemel çatışma riskini ortadan kaldırmak için, uygun yeni anayasa talepleri dile getirilmiştir.
Hükümet, Türkiye Cumhuriyeti devletinin birlik ve bütünlüğünü savunmadığı gibi bu toplantıları bizzat desteklemiştir. Toplantılar Erdoğan’ın izni, kitle katliamcısı Öcalan’ın da talimatıyla düzenlendiği bir gerçektir. Konferansın sonuç bildirgesi Türkiye Cumhuriyeti Devletine yönelik aşamalı bir bölünme manifestosudur. AKP iktidarı bölücülüğe hem müsamaha göstermiş hem de kışkırtmıştır!