Bölücübaşına yaptırılan açıklamanın arka yüzü

Bölücübaşına yaptırılan açıklamanın arka yüzü

Recep Muhlis Gür yazdı: Bölücübaşına yaptırılan açıklamanın arka yüzü

Bilardo oyunundan anlayanlar bilir. Yeşil çuhalı masada renkli toplar bulunur. Bu toplar, ıstaka denilen çubuğun ucu ile vurularak birbirlerine veya yan banda çarptırılarak masadaki deliğe düşürülmeye çalışılır.

Oyuncular bunu başarabilmek için birkaç vuruşla topu deliğe yaklaştırırlar ve son vuruşla içine düşürürler.

İşte dostlar, halkımıza oynanan oyun da buna benziyor. Yıllar önceden çizilen Büyük Ortadoğu Projesi ile Türkiye halkı zaman içerisinde adım adım dokunuşlarla topyekûn olarak Büyük İsrail Devletinin deliğine düşürülmek isteniyor.

Bu oyunda insanlara, her dokunuşun hayırlı olduğu anlatılır ve büyük fotoğrafı göremeyen vatandaşlar da buna inanır.

***

Bölücübaşına yaptırılan, silah bıraktırma ilanıyla terörün bitirilmesi olayı da bu planın bir dokunuş adımıdır. Yutturulan kandırmaca da terör bu şekilde bitecek sözüdür.

Hâlbuki, taa 2023 Ekim'de Süleyman Soylu "Dağda şimdi 86 terörist kaldı. Ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz.” dememiş miydi? Hatta öyle ki, son aylarda “Türkiye’de terör bitmiştir” sözünü siyasilerimizden birçok defa da duymamış mıydık?

Aslında bu durum elbette ülkemiz için mutlu bir gelişmeydi. O halde, bütün bu, günlerdir yaşananlar, bu kadar azaldığı ilan edilen terörist için mi yapılıyor?

Kim terörün bitmesini istemez ki… Evet, terör Türkiye’de bitti ama lütfen dikkat edin; ABD (İsrail) tarafından Suriye ve Kuzey Irak’a kaydırıldı. Şu son zamanlarda bile gün geçmiyor ki o bölgeden bir şehit haberi gelmesin. Kuzey Irak ve Suriye’ye girdiğimizden beri maalesef 700’den fazla insanımızı şehit verdiğimiz ifade ediliyor. Dikkat ediyorum, maalesef artık şehit haberleri çoğu gazetelerde yer bile bulmuyor.

Terörist başı 25 sene öncesinde yakalanıp getirilince, terör bitiyor diye, halk olarak ne kadar da sevinmiştik. Ama ne oldu, terör bitmedi? Ve ara ara yapılan dokunuşlarla; adada yapılan görüşmeler, avukatlar, temsilciler, çözüm süreci, aidiyet toplantıları, Kürtçe tabelalar, TRT Kürdi vs. derken bugünlere gelindi.

Kuzey Irak’ta zaten bir Kürt Yönetimi oluşturuldu, Kuzey Suriye’de bu yönde YPG/PKK’nin Suriye kolu hazır; eh, Türkiye bölgesi de olgunlaştırılırsa üçü birbirine entegre edilebilir. Apo da “Umut hakkı” adıyla serbest bırakılır da bir müddet sonra başına geçti mi, buyrun size, ayrı bir devletçik. Tabii ki, daha sonra İsrail’e lokma olacak gecekondu bir devlet.

Hatta takip edenler hatırlarlar, şu İmralı Heyeti denen DEM’li grup iki hafta önce temaslarda bulunmak üzere Kuzey Irak’a gitmiş ve Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani ile görüşmüştü. Acaba ne görüştüler ki?

Bu yönde bir açıklamayı evvelki gün DP Genel Başkanı Gültekin Uysal da yaparak şöyle demiştir: “PKK zaten bitmişti. Artık değişen uluslararası ve bölgesel şartlar dolayısıyla kirlenmiş, PKK adı altında sürdürülemez noktaya gelmiş, ‘Etnik Bölücü Siyaset’ ileri bir faza geçirilerek sürdürülecektir.”

İnanın hiç unutmuyorum, bölücübaşı 25 yıl önce yakalanıp getirildiğinde, Ankara kulislerinde; asılacak, asılmayacak tartışmaları arasında, “Uzun bir müddet hapiste yatırılacak, zamanı gelince Güneydoğu için siyasi lider olarak çıkarılacak” deniyordu da inanmak istemememe rağmen acaba olabilir mi diye düşünüyordum.

***

Rahmetli MİT’çi Mahir Kaynak’ın meşhur sözünü hatırlayalım; “Bir işin ne için yapıldığını anlamak istiyorsanız sonuçlarına bakın?”

Şimdi ne oldu? Haydi sayalım:

- Ülkede hemen hemen terör bitmişken; günlerdir yayınlanan basın yayında; “katil Öcalan, cani Öcalan, bebek katili” gitti; yerine “Abdullah Öcalan,” “Sayın Öcalan” geldi. Yani o, artık zihinlerde bir bebek katili, bir cani değil, terörü bitiren bir vatanperver oldu.

- Halkın tepkisinden çekinildiği için Meclis’e getiremediler, ama eline tutuşturulan kâğıtla 10 kişilik DEM’li ve hükümlüler heyetinin ortasına yerleştirilip, lider havasına sokup basına servis ettiler.

- Ve basın açıklamasını, Diyarbakır, Van gibi illerde meydanlara konan dev ekranlarla Güneydoğu halkına seyrettirdiler. (Dikkat edelim: Eğer bu açıklamadan amaç, PKK’nın silah bırakmasını temin ise, örgüt Kandil’de ve 80-90 elemanı da dağda olduğuna göre ve mesaj da onlara gönderildiğine göre Güneydoğu’daki şehirlerde meydanlarda gösterilmeye ne gerek vardı? Böylece halk, psikolojik olarak o kişiye lider düşüncesiyle daha bir bağlanmış olmayacak mı?)

- Açıklamayı Türkçe’nin yanında bir de Kürt’çe yaptırarak, hem surda (Anayasada) bir delik açtırdılar, hem de Güneydoğu halkına bu şekilde dinlettiler.

- Peşi sıra eski başbakan Binali Bey’e, o eveleyip geveleyerek yaptığı konuşmasıyla, Anayasadaki vatandaşlık tanımının değiştirilmesi yönünde laflar ettirdiler.

Demek ki, aylardır Başkan Erdoğan, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ve diğer hükümet yetkililerinin gündeme getirdikleri Anayasa değişikliğinden maksatları buymuş. Dillerinin altındaki bakla şimdi ortaya çıkmış oluyor.

Bu işin arkasında bir de Başkan Erdoğan’ın DEM’lilerin desteğini alarak tekrar seçilme düşüncesi olduğu söyleniyor ki, bunu da ilerde göreceğiz.

Bu noktada Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese soruyorum: Şu anda Memleketimizin ihtiyacı bu mudur, Allah aşkına? Halkın bin bir türlü derdi varken ve ülkemizi ilerletip büyütmek için çalışmamız gerekirken bizler, sonunda bölünme tehlikesi olan bir konuyla mı uğraşmamız gerekiyor?

***

Kıymetli okuyucu, bunlar Ortadoğu’da oynanan emperyal oyunların bir parçasıdır; ve bu tür konular ince ince düşünülerek zaman içerisinde hazırlanmış aktörlere yaptırılan oyunlardır.

Mesela belediyelere bir kayyum atama meselesi var. Eskiden Belediye Kanununa göre ölüm, istifa, ceza alma gibi değişik sebeplerle boşalan Belediye Başkanlığı görevine Belediye Meclisinin kendi arasından seçeceği seçimle gelen kişi getirilirdi.

Kanuna Kasım 2016’da getirilen Ek Madde ile; bir belediye başkanının terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması durumunda illerdeki boşalmalarda İçişleri Bakanı’nın, ilçelerde ise Valinin tayin edeceği kişi getirilmektedir.

Bu uygulamayla ne yapılıyor; genellikle ildeki boşalmaya vali, ilçedekine kaymakamlar kayyum olarak atanıyor.

Bu defa da bölge halkı, benim seçtiğim kişiyi devlet görevden alıp valiyi getirdi diye, meydanlarda bağırıp çağırıyor ve devletinden soğuyor. En son Van’da yaşanan olayda bir kısım araçlar ve saire de yakılmıştı.

***

Kıymetli dostlar, olaylar ve durumlar Güneydoğu’da, batıdan göründüğü gibi yaşanmıyor. Ben 80’li yıllarda Van’ın Gürpınar ilçesinde kaymakamken o tarihlerde Diyarbakır merkezli bölge valiliği yeni ihdas edilmişti. Bir gün ilçenin ileri gelen esnafıyla konuşurken bana “Beyim, ne oluyoruz bizi ayırıyorlar mı?” demişti.

Yeri gelmişken bir hatıramı daha anlatayım: İçişleri Bakanlığında Mülkiye Başmüfettişi olarak görev yaparken, daha sonraki yıllarda rahmetli olmuş, N. Yaman isminde bizden kıdemli bir Müfettiş abimiz, şimdiki DEM Partinin o tarihlerdeki adıyla Demokratik Toplum Partisinden Muş milletvekili seçilmişti. Bakanlıkta görüştüğümüz bir gün kendisine “Türkler ve Kürtler etle tırnak gibi birbirine bağlıdır. Güneydoğu’da Federasyon olursa Batıdaki Kürt kardeşlerimizin durumu ne olacak?” demiştim. Bana “Güneydoğu’ya devlet, batıya da federasyon olacak” demişti.

Şimdi de Güneydoğu’daki şehirlerde yaşayanlardan ziyaretime gelen dostlarımla yaptığım görüşmelerde, bilhassa bu son gelişmelerden sonra bölgedeki havanın hiç de iç açıcı olmadığı yönündedir.

Şu güzel ülkemizin nimetlerinden faydalanan her bir vatandaşımıza kendilerinin nasıl aldatıldığına dair birkaç örnek daha vereceğim:

Bebek katili bir teröristbaşına, “İmralı” ismi takılıyor… Bizlere bir fikri kabul ettirmek ve tepki çekmemek için de, işte “İmralı ile görüşüldü” “İmralı şöyle dedi.” falan deniyor.

Hürriyetinden kısıtlı bir şekilde kimseyle görüşmeden cezaevinde cezasını çekmesi gereken bir hükümlüyle, çeşitli bahanelerle görüşmeler yapılıyor, yaptırılıyor, basında beyanatları çıkarılıyor, bunu dağdaki örgüt elemanları duyuyor.

40 bin şehidin sorumlusu bir caninin cezaevi şartları iyileştiriliyor, kendisine kütüphane yapılıyor vs.

Bölücülük konusunda bir adım atılacağı zaman adına “açılım” konulup öyle sunuluyor.

Mecliste partilerinin olmasına müsaade ediliyor,

Senelerden beri verilen tavizlerden sonra son günlerde bile hâlâ “Demokratikleşme adımları atılacak” deniyor.

Demek ki, açılım ve demokratikleşme adımları Büyük Ortadoğu Projesi tamamlanana kadar bitmeyecek.

Ve kıymetli dostlar, bütün bunlar gözlerimiz baka baka yapılıyor.

***

Aslında bu konuda anlatılacak o kadar çok şey var ki; Küresel güçler tarafından bir kör döğüş tiyatrosu oynattırılıyor, roller veriliyor, hatta öyle ki, diğerlerini bırakın PKK bile bu oyunun kandırılmış piyonları oluyor.

Şu anda geldiğimiz noktada ülkenin durumuna şöyle bakıyorum da, Meclisteki partilerden Müsavat Dervişoğlu’nun İYİ Partisi ile Demokrat Parti’nin dışında memleketimizin bölünme tehlikesine doğru gidecek böyle bir teşebbüse karşı çıkan görünmemektedir.

Normal zamanlarda “Bir devlet caniden medet umar mı?” diye bas bas bağıracak insanlar parti taassubundan dolayı yapılanlara destek oluyor, yine normal şartlarda bunu yapanlara çok ağır makaleler yazacak köşe yazarları, hükümet medyasında çalışan maaşlı kalemler olarak bu acı gidişe methiyeler düzüyorlar. Yazık.

Dostlar, ne olur, ülkemiz için hayati olan böyle bir konuda parti bağıyla düşünmeyelim ve birleşelim. Zaten bunları yaptıranlar da parti çekişmelerinden istifade ederek mesafe almaktadırlar.

Türkiye Cumhuriyeti devletine bağlı, şu güzel ülkemizin ekmeğini yiyen, vatanını, ülkesini ve milletini seven, kederde ve sevinçte birlikte olmanın mutluluğunu yaşayan bütün vatandaşlarımızın bu oyunlara kanmamaları ve ellerinden geldiği kadar birbirlerini uyarmaları en büyük temennimdir.