Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Bölücü terör konusunda suç sıralaması

    1128 imzalı bildiri bazı zihinleri bulandırdı, kafaları karıştırdı. Zihinlerdeki karışıklık ve bulanıklığı biraz olsun ortadan kaldırmak için suçlar arasında derecelendirme yapılmasını sağlamak üzere bir mukayese faydalı olur. Bölücü terör konusunda başlıca üç türlü suç tespit edilebilir.

1. Doğrudan doğruya bölücü terör örgütü PKK'nın yaptığı eylemler. Bu konuda en sağlam belge, örgütün başı Abdullah Öcalan hakkında mahkemenin verdiği karardır. T.C. Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin verdiği idam cezası kararında suçlar şöyle sıralanıyor:

                "Kurduğu silahlı terör örgütü PKK'yı, aldığı kararlar ve verdiği emir ve talimatlarla sevk ve idare ederek, devletin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmağa matuf eylemler"; "eylemlerinin yoğunluğu ve sürekliliği, bebek, çocuk, kadın, ihtiyar ayrımı gözetilmeden binlerce masum insanın öldürülmüş olması"; "bu eylemlerin ülke için ciddi, yakın ve büyük tehlike teşkil etmesi."

                Bilindiği üzere PKK'nın eylemleri 29 Haziran 1999 tarihli bu karardan sonra da devam etmiş, 2015 Temmuz'undan itibaren ise PKK, Güneydoğu Anadolu'nun hendeklerle çevirdiği bazı ilçelerinde özyönetim ilan ederek bir kalkışma başlatmış ve yine asker, sivil, bebek, çocuk ve kadın yüzlerce kişiyi şehit etmiştir.

                2. Suçları mahkemece tescil edilmiş bir terör örgütü ve onun başıyla görüşmeler yürütmek. Görüşmelerle ilgili bazı olay ve ifadeleri aşağıda veriyorum.

                19 Ekim 2009 tarihinde 34 PKK'lı, terörist elbiseleriyle Habur sınır kapısından giriyor. "Etkin pişmanlık" hükümlerinden yararlanmaları için devrin yönetimi sınıra seyyar mahkeme gönderiyor. Teröristler, PKK bayraklı, Öcalan posterli militan bir kalabalığın zafer işaretleriyle karşılanıyor. Ertesi gün, dönemin başbakanı grup toplantısında şunları söylüyor:

                "Dün Habur sınır kapısında yaşanan manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü? Bu bir umuttur. Türkiye'de … iyi, güzel şeyler oluyor."

                2010 yılı Oslo görüşmeleri. Bir yanda PKK'nın Avrupa liderleri. Karşılarında dönemin yönetimini temsil edenler. Bunlardan biri Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidan. Aynen şöyle söylüyor: "Sayın başbakanımızın özel temsilcisiyim." Bir diğeri MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş. O da aynen şöyle diyor: "Tamam, ben de diyorum ki önderliğin (Öcalan'ın - ABE) yol haritası elimde. Maddeleri de belli. Haydi buyurun, müzakere edelim."

                Terör liderlerinden Sabri Ok'un "Bizim güçler her tarafta var … Türkiye'nin her tarafında var." sözleri üzerine aynı Afet Güneş şunları söylüyor: "Biliyoruz. Metropolleri de doldurdunuz bu arada, patlayıcılarla doldurdunuz."

                Ve nihayet çözüm sürecinin baş mimarı Tayyip Erdoğan'ın 07 Eylül 2015'teki sözleri: "Çözüm sürecini bunlar âdeta Güneydoğu'da, kısmen Doğu'da kendileri için silah stoklama süreci olarak değerlendirdiler. Çok ciddi bir silah stoklaması yaptılar. Burada, bu süreç içinde güvenlik güçlerimiz tabi, 'herhangi bir çatışmaya, şuna buna girmeyelim' dediler ama daha sonra anladık ki bu süreç içinde bunlar bunu yaptılar."

                3. PKK cinayetlerine hiç temas etmeksizin bildiri yayımlayıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni "kasıtlı ve planlı kıyım" ve "katliam" yapmakla suçlamak; böylece suçlu olduğu mahkemece tescil edilmiş bulunan ve birçok uluslar arası kuruluş ve ülke tarafından terör örgütü kabul edilen PKK'nın açıkça taraftarlığını yapmak. 

                Biri terörü yapıyor; terörü önlemekten sorumlu olan diğeri terör yapanla görüşüyor ve görüşmeler sırasında teröristlerin silah stoklaması yaptığını itiraf ediyor; birileri de devleti katliam yapmakla suçlayan bir bildiri yayınlıyor. Özellikle kendilerini ülkücü ve milliyetçi olarak niteleyenlere sesleniyorum:

Bakın bakalım, yukarıdaki suç türlerinden hangisi ülke için daha vahim sonuçlar doğurmaktadır?

 

Yazarın Diğer Yazıları