Bölgesel gelişmeler, terör ve Türkiye
Suriye ve Irak'ta yaşananlar küresel güçlerin vekâleten yürüttüğü bir savaşın sonucudur. Bir bütün olarak Orta Doğu'da yaşanan çatışmalar İran, Rusya, ABD ve İsrail'in yönlendirdiği stratejik konsept temelinde gelişiyor. Bu dört ülkenin kimisi doğrudan kimisi de dolaylı olarak sıcak çatışmaların içindedir. İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkeler ise bölgede çatışan güçlere silah dahil her türlü stratejik desteği vermektedir.
Bölgedeki kanlı çatışmalar, küresel güçlerin stratejik çıkarları belli bir dengeye ulaşıncaya kadar sürecektir.
İşin en ilginç yanı Irak ve Suriye'deki olumsuz gelişmelerden en fazla etkilenen ve bundan sonra da etkilenecek olan Türkiye'nin bunun farkında olmamasıdır. Türkiye'nin muktedirleri, Irak'ta Maliki, Suriye'de Esad, Mısır'da Sisi yüzünden bu ülkelerle köprüleri attılar. Halbuki Türkiye'nin bölgesindeki ülkelerle olan ilişkileri rejim, ideoloji ve mezhepler üstü olmak zorundaydı.
Ülkenin muktedirlerinin Esad, Maliki ve Sisi nefreti Türkiye'ye başta terör ve göçmen olmak üzere, ekonomik ve sosyal sorun olmuş yağmıştır.
Bilindiği gibi Suriye Devlet Başkanı Esad, iç savaşın başlarında Türkiye'nin "ÖSO"yu desteklemesi üzerine taktik bir karar alarak Suriye'nin kuzeyini PYD'ye bırakmıştır. Kuzeyde meşgul etmek üzere Türkiye'nin kucağına adeta pimi çekilmiş bir bomba gibi PYD'yi bırakılmıştır.
Türkiye'nin muktedirlerinin aldığı yanlış kararların, iki milyon göçmen, onlarla birlikte sayısız güvenlik sorunu, Orta Doğu'yla yatırım ve ticaretin durması gibi sonuçları olmuştur.
Çok açıktır ki, Türkiye'de bugün yaşanan ve yaşanacak olan terör olayları bölgedeki gelişmelerle doğrudan ilişkilidir. Çözüm süreci sayesinde kentlere inmiş teröristler, kurumsallaşmış ve yapısallaşmış terör her şeye hazır bekliyordu. Terörün yeniden gemi azıya alması Türkiye'nin Suriye konusunda takındığı tavırla ilgilidir.
Türkiye'nin DAEŞ ile mücadele bağlamında İncirlik Üssü'nü ABD'ye açması ve Suriye'nin kuzeyinde güvenlikli bölge oluşturma mutabakatı PKK'yı çıldırtmıştır. PYD'nin Kuzey Suriye'de oluşturduğu kantonların birleştirilmesi ve oluşturulması düşünülen PKK koridorunun Türkiye tarafından engellenme ihtimali PKK'yı şuursuz bir saldırganlığa sevk etmiştir.
PKK'nın son zamanlarda Türkiye'de vahşi katliamlara yönelmesinin nedeni budur. Zira PKK, Suriye'nin kuzeyindeki üç kantonu birleştirmesinin önünü Türkiye'nin kestiğini fark etmiştir. Türkiye'nin içinde terörist eylemleri yoğunlaştırarak, Türkiye'nin dikkatini Suriye'den ülkenin içine çevirmeye çalışmaktadır. Böylece PYD, Kuzey Suriye'de Türkiye'nin baskısını daha az hissedecektir.
İşin ilginç yanı PKK'nın da Türkiye'ye karşı İran'la birlikte hareket etmesidir. İran başından bu yana Türkiye'nin Suriye politikasına şiddetle karşıydı. Bu nedenle önce PEJAK ile sorunlarını dondurdu, sonra da PKK ile anlaştı. İran bu aşamada PKK'yı Türkiye'ye karşı kullanarak Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde etkili olmasını engellemeye çalışmaktadır.
Suriye'de ve Irak'ta etkinliğini giderek artıran İran'ın, ortak çıkar peşinde koştuğu terör örgütünün Suriye uzantısı YPG nedeniyle politika değişikliğine gittiği anlaşılıyor.
Nitekim İran Dışişleri Sözcüsü Afkam bir yandan Türkiye'deki terör saldırılarını kınarken, diğer yandan teröristleri kovalarken Irak topraklarına giren Türk Silahlı Kuvvetleri'ni eleştirmeyi ihmal etmiyor. Irak ve Suriye'de İran askerleri fiilen çatışıyorlarken bunlar söylenebiliyor.
Daha önce de İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi, "Türkiye'nin DAEŞ teröristlerine direnen Kürt gruplarını hedef alması stratejik bir hata olmuştur" demişti.
Bu arada Rusya da Esad yönetimine destek için Suriye'ye nükleer denizaltı gönderiyor. Rusya ordusuna bağlı güçlerin Suriye'de Beşşar Esad'a bağlı birliklerin yanında muhalif gruplara karşı çatışmalara girdiği bile iddia ediliyor.
PKK terörü, Türkiye-Suriye-Irak-İran-Rusya eksenli gelişmelerle yakından ilişkilidir. PKK terörünü bölgesel ve küresel güçlerin Orta Doğu'daki bilek güreşi ile bölgede yaşanan istikrarsızlık, yalnızca beslemiyor, aynı zamanda yönetiyor.