Bizde gurur kibir yok, iştah var!
Doğrusu merak etmemem gerekiyordu “Erdoğan’ı Allah’ın vasıflarıyla donanmış ilân eden o milletvekili tekrar milletvekili aday listesine konulacak mı?” diye...
Merak etmemeliydim, çünkü bu bir ‘vefa’hareketiydi... Bakara’yla makara yapanı, Allah’ın âyetleriyle dalga geçeni hiç çekinmeden 30 Mart seçim akşamı balkona çıkaran, ardından da ABD seyahatinde kendisine eşlik ettiren ‘sağlam irade’ ona mı sahip çıkmayacaktı? Yeniden aday yapılamazdı ama Meclis grubu Yüce Divan oylamasında kendisini mahşerin elinden alır gibi aldı...
17 Aralık operasyonuna partinin dili dönen bütün fertleri karşı çıkarken, kim “Bu bizim günah işleme özgürlüğümüze darbedir” diyecek kadar ileri gidebilmişti? Bu açık sözlü milletvekili Metin Külünk gayretinin karşılığını yine garanti yerden adaylıkla aldı... Vefa burada da kendini gösterdi!..
Mekke’nin fethi sırasında Hazreti Peygamber’in gurura kibire kapıldığını Eyüp’te partili gençlere anlatan ve “Biz öyle olmayacağız” diyerek ‘farklar’ını ortaya koyan Efgan Ala, geçelim garanti milletvekilliğini, şu anda sıradan bir adayken bile İçişleri Bakanlığı’nı yönetiyor!.. Ağrı örneği ortada...
Bu durumda elbette Erdoğan’da ‘Allah’ın sıfatlarıyla donanmışlığı’ bulan o milletvekili Düzce’de seçilecek yerden sırayı kapacaktı... Tabii onun için zor dönem şimdi başlıyor... Övme çıtasını öyle yükseğe koymuştu ki, bundan iyisini nasıl becerecek, ne diyecek de çıtayı daha yükseğe taşıyacak merak konusu!..
Haaa her şey iyi gitmiyor tabii ki!.. Meselâ kendisini Hz. İbrahim, en küçük kardeşini de Hz. Muhammed ilan ederek güya lâtife yapan milletvekilinin listelerde yer almaması garip kaçtı!.. Bir de Şanlıurfa’da yağmurun yağmasını bile AKP’ye bağlayacak kadar ileri giden ‘meteorolojik mümin’i ıska geçmek, yeniden milletvekili yapmamak tarihî hata oldu!.. Dileriz bu arkadaşları yaşadıkları travmadan çıkarma işi, günümüzdeki başkanlık tartışmalarına ‘sünnetullah’la son noktayı koyan nevzuhur hanımefendiye havale edilir!..
* * *
Âyetleri ‘çarpıtan’ları görmüştük... Âyetlerle ‘dalga geçen’leri görmüştük... Âyetleri ‘inkâr eden’leri görmüştük... Âyetleri ‘yalanlayan’ları görmüştük de, ‘yalayan’ları ilk defa gördük!.. ‘Yeni Türkiye’nin bazı müftüleri, sendikacılar ve din görevlileri Tokat’ta üzerine Kur’an-ı Kerim yaprağı işlenmiş pastayı huşû içinde yalayıp yutuyorlar!..
Kutlu Doğum Haftası değil, Kutlu Götürme Haftası mübarek!.. Zaten memlekette bir yenilmemiş âyetler kalmıştı, önce âyetli pastayı bir güzel kesiyorlar, sonra da dibini sıyırıyorlar!.. ‘Gurura kapıldığı’ iddia edilen bir Peygamber’in ‘kutlu doğum’unu kutlayan ‘seçilmiş müminler’ Kur’an’ı pasta yapıp, mideye indirme yöntemiyle İslâm’ı magazine uygun yeni bir ritüele kavuşturuyorlar!..
Keşke ‘âyetlipasta’yı dilimleyip, ‘yalanlayanlar’a inatla ‘yalayanlar’ tek parti döneminde o Kur’an’ın nasıl yasaklandığını, camilerin nasıl ahır yapıldığını anlatsalarmış, günün anlam ve önemine daha da uygun davransalarmış!..
* * *
Dinî inancın günahları bastırmak için acımasızca istismar edildiği bir ortamda dinî telakki sulanabildiği kadar sulanıp, adetâ ‘yalama’ hâle gelince, ne helvadan yapılmış putlara taptıklarını fark etmeyenlere şaşırıyor insan, ne de âyetten yapılmış pastayı kesip mideye indiren ‘din’ adamlarına!..
Değişmez ilâhi kural: Neye lâyıksak öyle yönetiliyoruz... İnanmayan varsa, devlet büyüğünü görünce “Allah’ın elçisi geldi” diye bağıran vatandaşa, “Ulan sen ne biçim konuşuyorsun?” diye hiddetlenmeyen ilgili devlet büyüğüne sorabilir!..