Biz uyurken
Tarihin en diktacı rejimlerinde veya büyük savaşlarda bile böylesine organize bir ‘karartma’ uygulanamamıştır... Ezici çoğunluğu iktidar kontrolündeki medya, güneydoğumuzda yaşanan açık gerçeği gizlemek ve çarpıtmak için büyük bir misyon yüklenmiş durumda...
Medya, bir nevi ‘enformatik bonzai’ hükmünde... Uyuşturuyor, gerçeklerden koparıyor, sürüleştiriyor ve iktidara tâbi kılıyor... Yüksek maliyetli medya operasyonlarının, el değiştirmelerin, fon yönetimlerinin, kamu bankaları aracılığıyla yapılan ‘derenin taşı, derenin kuşu’ senaryolarının bugünler için yapıldığını defalarca dile getirmiştik... Doğrusu başarılı da oldular...
Utanç duvarlarını aştılar bir kere... PKK’nın yaptığı ne kadar olumsuzluk varsa, onu farklı gösterme, PKK içindeki ‘derin’ve ’paralel’ yapılara mâl etme mesaisini hiç bırakmadılar... ‘Kötü PKK’ imajı onunla masaya oturanları suçlama anlamına geleceğinden, hangi olay olursa olsun, dezenfekte işine en önce onlar soyundular...
Bayrak mı indirildi, kesin, süreci kesintiye uğratmak isteyen provokatörlerdir!.. Yol mu kesildi, paralellerin işi olabilir!.. Heykel mi dikildi, kesinlikle HDP’nin haberi yoktur!..
Bir halka ancak bu kadar aptal muamelesi yapılabilir... Oysa PKK bu konuda ‘çözüm ortağı’ kadar politik davranmayı, dolambaçlı konuşmayı tercih etmiyor... Çok daha açık ve net davranıyor... Kandil’den ortağına süre veriyor, eline yol haritası tutuşturuyor; şu tarihe kadar şu paketleri çıkaracaksın, KCK’lıları cezaevinden salacaksın, yoksa süreç biter!..
İktidar ve medyası gerçekleri karartırken son bir haftada neler oldu bir bakalım: PKK, Diyarbakır Suriçi’nde ‘uyuşturucu operasyonu’ yaptı... Tıpkı IŞİD militanlarını yakalayıp, tutuklaması gibi... Bunları kendisi fotoğrafladı ve ajanslara dağıttı... “Burada asayiş benden sorulur, çünkü artık devlet benim” şeklinde sistemli bir mesajdı bu...
Lice’de teröristin heykeli dikildi... Bu bir keşif hareketiydi... Eğer o heykel yıkılmasaydı, çoktan hazırlanmış Apo heykelleri birer birer dikilmeye başlanacaktı... Yıkıma direnen silahlı terörist sayısı Genelkurmay’ın ifadesine göre iki yüz elli civarındaydı... PKK’lıların ‘şehitlikler’ine Kars Kağızman da eklendi... Hakkari, Van, Diyarbakır ve Şırnak’ta ‘öz savunma birlikleri’ rutin yol ve kimlik kontrollerine devam ettiler...
15 Ağustos’ta, Türkiye Cumhuriyeti’ni basma yıldönümlerini yine Türkiye Cumhuriyeti topraklarında silahlı törenlerle kutladılar!.. Dünyada hangi devlet kendi basılışını, yine kendi topraklarında kutlattırır, ayrı garabet!.. Siyasî iktidarın büyük bir algı yönetimiyle ‘silah bırakacaklar, sınır dışına çıkacaklar’ diye kastığı teröristler, başta Faraşin ve Karlıova Kara Cehennem Ormanı’nda düzenledikleri festivallerle yine örgütün dağ kadrosuna militan topladılar...
Bölgenin tamamında yol, baraj ve karakol yapımında faaliyet gösteren araçlara yönelik yakma ve adam kaçırma olayları sürdürüldü... Emniyete ve askeri birliklere silahlı saldırılar düzenlendi...
Görevi ‘uyutmak’ olan medyada bu haberlerin çok azı yer aldı... Eğer sosyal medya ve PKK’nın ‘açık sözlülüğü’ olmasa, belki de hiç duyulmayacaktı bunlar... ‘Terörün yok edildiğine, barışın kazandığına’ dair oluşturulmuş sahte dünya konulacaktı her gün önümüze...
Devletin güvenlik birimleri şaşkın durumda... Kimse inisiyatif alamıyor, başına geleceklerden çekiniyor... Teröristi kollayan, onun her yaptığını ‘PKK değil, yapsa yapsa provokatörler yapmıştır’ anlamında yorumlayan siyasî iradenin hışmından korkuyor... Sürecin bozulmasının kendilerine fatura edilme ihtimali, bölgedeki kamu otoritesini tamamen etkisizleştirdi... Görmemeyi, duymamayı, bilmemeyi tercih ediyorlar... Kendilerine birebir saldırı olmadığı sürece harekete geçmeme eğilimi açık bir gerçek...
İşte Türkiye medyası artık bunun için var; gizleyecek, var olanı çarpıtacak, hükûmetin tasarruflarını kollayacak, eleştiride bulunanları ise ‘gözünü kan bürümüşlük’le suçlayıp sözünün ağırlığını ortadan kaldıracak!.. Diğer taraftan diriltilen KCK, şehirlerde halkı ‘isyana hazır’ hâle getirecek, kendi hukukunu uygulayacak, Türkiye Cumhuriyeti’ni ‘süresi bitmekte olan işgalci devlet’ statüsüne sürükleyecek!..
Biz uyurken/uyutulurken bunlar oluyor coğrafyamızın beşte birinde... Ve ‘havuzun çocukları’ başka bir Türkiye’den ‘yeni Türkiye’den bahsediyorlar utanmadan... ‘Büyüyoruz’ yalanlarıyla uyuşturup, içimize saplanmış mızrağı hissetmememizi istiyorlar...