Biz katibimi de iyi biliriz

İçeride kasten yaratılan, toz dumandan, mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalıştım. Ama yolsuzluk haberleri ve açıklamaları dinlerken, internetteki meşhur Baattin gibi koptum. Özellikle, yöneticilerimizin zekâ düzeyi, tüm fıkra yarışmalarına beş basar. İktidarın başına bela geleceği, uzun süredir belliydi. İsterseniz, olayları, sondan başa giderek, analiz edelim.
İlk soru; olayda dış güç ve Amerika var mı?
Var tabii ki, olmaz olur mu, her şeyimizde olduğu gibi. Müziğimizde, giyimimizde, dizilerimizde, yarışma programlarında, yediğimiz, içtiğimizde ve hatta dilimizde varken, siyasette olmaz olur mu? Ama bunun için, başkalarını değil, kendinizi suçlayın. Şimdi anlatacaklarım da bilinen şeyler, benimki yalnız hatırlatma.
Bir kere, konu gizli falan değildi, ABD Kongresi’nden 47 milletvekili, geçen Nisan ayında, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Hazine bakanlıklarına yazı yollayarak, Halkbank’ın İran ambargosunu delme konusundaki önlemleri sorgulamıştı. Başbakan da Trabzon’da, kendilerine bu operasyonun, Nisan 2013’de Amerika’da hazırlandığını söylemiş. Demek ki darbenin nereden geldiğini arkadaş biliyor. Aslında herkes işin o yönünden değil, bakan çocuklarının götürdüğü komisyonlardan rahatsız. Şimdilik bunlardan çok fazla bir şey çıkmasa bile bence iktidara verebileceği zararı vermiştir derim. Arkadaş, konuşmalarında her ne kadar benim milletim diyorsa da, Türk olmadığına göre acaba hangi milletten söz ediyor?
Benim gazeteci olarak duyduğum, bildiğim, AKP’li yetkililerle yapılan ikili temaslarda, Washington, önce İran, sonra da Suriye’deki el-Kaide konusunu, masaya getirdi. Biz yazdığımızda da onlar, tersine demeçler verdi. Ama her ikisinde de göçtüler. Daha sonra, yapılan ziyaretleri hatırlayın; ABD, Hazine Bakanlığı Terörizm ve Finansal İstihbarattan sorumlu Bakan yardımcıları David S. Cohen ve Stuart A. Levey’nin Türkiye ziyaretlerini. Halkbank ile İran altın ticareti konularında, Ankara’yı ikazları, bizim boyalı basında bile çıktı.
Şimdi, ABD, İran’a karşı ambargo uygulamaya karar verip, başlatıyor ve diyor ki, “bu ambargoya uymayanlara, mali ve cezai müeyyide uygulayacağım.” Ama ambargo Birleşmiş Milletler kararı olmadığı için, çıkarlarınızı değerlendirir ve ister uyar, ister uymazsınız. Sizi iş başına getiren Amerika ve her emrine uyacağınız teminatı ile iktidar olmuşsanız, ona kafa tutma lüksünüz yok. Şarklı kafası ile patrona çaktırmadan, ambargoyu delerim uyanıklığını da, kimse yemez, yemedi de.
Burada Amerikan Büyükelçisini suçlamak da saçmalık. Büyükelçiyi savunmaya soyunmadım. Ama hem üzüm yiyeyim, hem de bağcıyı döveyim derseniz, arada dayağı yersiniz. Bir kere, Amerikan Büyükelçisi, meslekten diplomat, memur, hükümeti tarafından verilen talimatları uygular. Kendine güveniyorsan, patronun, ABD Başkanı Obama’ya dayılan. Mayıs ayında, illa ziyaret edeceğim diye ısrar ettiğin, aracılar koyup randevu aldığın, Beyaz Saray’da Obama’nın yanında, ezik ezik duruşun hâlâ kayıtta. Aslında, geçen Mayıs ayında, orada bohçanı toplama işareti verildi ama hani süreyi uzatır, patronun fikrini değiştirir miyim uyanıklığı işte.
Evet, haklısınız, skandalı fırsat bilip, hükümetten kuyruk acılarını çıkarabilir. Herkes yolunu bulma hevesinde. Ama bu işte en fazla zarar görecek kişi, bence Avrupa Bakanı, bir zamanların ABD memuru, tercüman. Zira ABD’de vergi mükellefi olan arkadaşın mal varlıkları ne olacak? Bence tehlikeye düştü. Anlaşıldı, o da gözden çıkarıldı.
Toz duman arasında fırsatçılar da demeç veriyor. Haberlerde izledim. Uzun süredir Beyaz Saray’ın yolunu unutan biri, yemekte, Erdoğan’ın yerine Gül’e yumuşak bakıldığını söylemiş. Farkındasınız değil mi açılan bakla falının. Washington, el-Kaide’den ne kadar nefret ediyorsa, bu arkadaştan da öyle. Anlaşılan amaç, bazılarının hazırladığı pazarlama çalışmaları. Kemal Derviş de sırada olmalı.
Sonuç, acaba Pakistanlılar Erdoğan’ı karşılarken ve otelinde “Kâtibim” şarkısını kasıtlı mı çaldılar, bir şey mi ima ediyorlar? Biliyorsunuz şarkıda “setresi uzun eteği çamur” diye bir söz var da, acaba çamur mu atıyorlar? Biz ’Kâtibim’i de iyi biliriz. Bir şey mi demek istiyor bu Pakiler? Kavganın, seçim öncesi, uzlaşmayla sonuçlanacağına inanıyorum. Her iki grup da bu kavgadan zarar görür. Bu nedenle, bu işi halletmesi gereken Türk seçmeni, başına sardığı belayı anlayamadıysa, bir beysbol sopasına hepimizin ihtiyacı var.

Yazarın Diğer Yazıları